Salı, Şubat 1

"ben bir kiraz ağacı olmak isterim."

stella ağaç mimi sırasında böyle yazıyordu mektubunda. mektubun hoş bir yerinde miydi bu cümle, yoksa stella der demez gözümün önünde beliren şenlikli kiraz ağacı yüzünden mi ya da stella basit bir şey derken bile onun derinliğini biraz olsun anlayabildiğimden mi bilmem, beni bir sevinç tutmuş, yerimden fırlayıp dolaşmış, bir güzellik karşısında  insanın gözü dolar ya, gözyaşlarımı elimin tersiyle silmiş, kiraz ağacından dolaşarak gelen bu ani güzelliği, neşeyi zaptetmek istemiş, bu nedenle stella'ya bunu lütfen yazmasını rica etmiştim. yazmış! bayıldım, bayıldım! 

teşekkürler, stella. gönderdiğin kiraz çiçeği fotoğrafını koyacağım, ama isterim ki kiraz ağacındaki senin fotoğrafını da koyayım, eğer sakıncası yoksa, bana söyle, olur mu? kocaman sarılıyor, öpüyorum. 

Ben bir ağaç olsam kiraz ağacı olmak isterdim. Badem gibi uçarı, hayalperest ve nazlı değildir kiraz ağacı. Ben tam da bir badem ağacı olurum aslında ama hayran olduğum, olmak istediğim ağaç kiraz ağacıdır. Kiraz ağacı erkenden çiçek açıp onun için endişelenmemize sebep olmaz. Ama zamanı geldiğinde hiç gecikmez ve ortalığı neşeye boğar. Meyvesi için ise sabırlı olmanız gerekir. Yeşilken tadına bakmak her çocuk için karşı konulmaz olsa da tekrar edilmeyecek bir yaramazlıktır bu. Hiç kimse kiraz ağacına vaktinden önce çıkmayı düşünmez bu yüzden.

Kiraz ağacının dalları arasına uzatılmış uzunca bir tahta düşünün; öyle ki isterseniz üzerine boylu boyunca uzanabilir ya da oturup ayaklarınızı aşağı sallayabilirsiniz. Her iki durumda da kirazlar bir kol mesafesi uzağınızdadır. Saatler geçirebilirsiniz kiraz ağacının üzerinde bu şekilde. Bu müthiş buluş elbette büyükbabama ait. Kiraz ağacının üzerinde yürüyerek kiraz toplayan başka birini görmedim ben.

Öyle narin bir ağaç değildi bizim bahçedeki kiraz ağacı. Belki de ilk dikilen ağacıydı bahçenin. Kapıdan girince sağda, en sevdiğim yerde, yabani güller vardı ve öğleden sonraları güneşle beraber bahçenin en neşeli noktası olurdu. Ama diğer tarafa döndüğünüzde kendinizi heybetiyle bahçedeki diğer tüm ağaçları gölgesine hapseden kiraz ağacının karşısında bulurdunuz. Güneş dallarının ve yapraklarının arasından süzülür ve gövdesinin kırmızı rengini daha da belirgin yapardı. Ne kadar da büyüktü kiraz ağacı! Gövdesi yedi yaşındaki kollarımın saramayacağı kadar genişti ve altında durup da üzerine tırmanmak, dallarına ulaşmak hayal edilemeyecek kadar uzak bir ihtimaldi.

Biraz ilerisine ekilmiş ve tüm evi haşarıca kucaklamış sarmaşığı kıskandığından olacak uzadıkça sanki kollarını daha geniş açmış ve tüm yemişlerini iki katlı evin balkonlarına ve hatta çatısına sunmuştu. Üst katın balkonundaki salıncakta sallanırken yoldan geçenlerin bizi görmesini engellemek için sanki dallarını yeniden yerleştirirdi bazen, ama salıncaktaki büyükannem ise kahkahalarını saklamaya gücü yetmezdi. Ve divanda otururken avucunuzu açsanız elinize bir kiraz düşerdi, biraz uzanırsanız iki de dut. Sanki sırf bu yüzden divan duvara değil de balkon demirlerine dayalı dururdu. Sırtımızı dönmüş otururken kiraz ağacı saçlarımızı karıştırsın diye. Çocukken meyve ağaçları tarafından şımartılmak ne güzel şeydir!

Kiraz ağacının hüzünlü bir sonu oldu. Ben görmedim. Yeni bahçeler yapma telaşındayız şimdi. Küçük kızlar bir gün kollarını etrafına dolamaya çalışsınlar diye yeni kiraz ağaçları ekti büyükbabam…büyüyorlar..neşe saçmaya devam ederek şımartacakları çocukları bekliyorlar.







14 yorum:

kacakkova dedi ki...

ne güzel bir kiraz agaci yazisi....stella'ya cok tesekkür...kiraz agacina gösterdigi ilgiyi cok iyi anliyorum....eger kaldiysa hala agaclara cikan, agaclara dokunan, agaclara bakan cocuklar, ne sanslilar....kiraz agaci deyince aklima hep yazlar geliyor, bu yaziyi okurken de yazlari düsündüm....cok sevindim....sagolsun stella....

Ayça Yaşıt dedi ki...

Hüzünlü bir kiraz ağacı stella. Dostane ve anaç aynı zamanda. Duygulandım okuduklarımdan, teşekkür ederim. Ormanınız büyüyor sevgili endiseliperi, kuşlar da gelse. :)

Sevgiyle.

justine dedi ki...

Ne tuhaf, ben Stella'nın kiraz ağacı yazısından hiç hüzün tadı almadım. Belki Atze başka bir yerinden bakmıştır yazıya, olabilir. Kiraz ağacının hüzünlü bir sonu oldu, dediği hâlde yeni ağaçların müjdesini veriyor hem. Stella'nın fotoğrafı çok güzel, yazısı da.
Ben de çok severim kiraz ağacını, ananemin bahçesinde dört tane vardı üstelik! Kocaman dört kiraz ağacı, şimdi ne onlar ne de ev var. Hatta köy bile kaybolmuş olabilir. Mümkündür yani.

Aaa, bu durumda kiminle vedalaşayım şimdi ben?:) Peri, Stella, Atze... Hoşçakalın öyleyse.

p.s.: Stella adı, bana neden hep ama hep Brando'nun o bağırışını hatırlatıyor; Stella! Stella! Müthişti:)

endiseliperi dedi ki...

sevgili atze, bizim ormanımız:) çok seviniyorum ben de. stella -müthişsin anlamakta-, tam da dediğin gibi bence de. o, göründüğüm kadar hüzünlü değilim aslında dese de...

kuşlar! aslında çok sevdiğim kuş fotoğrafları koyacaktım buraya, ama aklıma gelen alt metinleri öyle ağırdı ki, zavallı kuşların ayaklarına taş bağlıyormuşum gibi hissettim. artık yine sen çağıracaksın o kuşları, onlar senin dilinden anlar.

hah, şenay da çok tatlı bir incir ağacı yazısı yazmıştı, görmüş müydün?

öpüyorum çok. sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

bitanem,
teşekkürler stella adına.
öpüyorum, sarılıyorum.

endiseliperi dedi ki...

justine,
anlatılan neşeli bir kiraz ağacı ama, stella'nın anlatışı hüzünlü. hem geçmişe, neşeli bir anıya bakışın hüznü var hem de stella'nın naif yaklaşımında bir hüzün var bence. ayrıca stella'nın bende başka fotoğrafları var, gözleri çok güzel ve hmmm hüzünlü (etti mi dört hüzün!:) bu mevzu da mektuplardan birinde geçtiydi.neyse neyse...

canım justine, aslında sana yazıp bir ağaç yazısı isteyecektim senden. sonra sanki bir mimi çabayla sündürüyormuşum gibi oldu. oysa çok merak ediyorum, hangi ağaç olmak istediğini. yazarsan çok ama çok sevinirim.

benim de aklıma o, stella! çığlığı geliyor:)

öpüyorum çok. sevgiler.

Adsız dedi ki...

teşekkür ederim herkese..daha uzun yazmak isterdim ama şimdi gitmem gerek. yine de okuduğumu belli etmek istedim.

bir de şu hüzün meselesi üzerine ciddi bir şekilde düşünmem lazım:)
herkese sevgiler,
stella

Ayça Yaşıt dedi ki...

Sevgili Justine, "hüzün" olumlu kelimelerimden biri. :) Eski bir kitabın veya fotoğrafın kokusunu duyumsamak gibi, birşeyler çağrıştırması, insanın elini tutup bir yerlere götürmesi hüzünlü gelir. Anımsadıklarımızdır belki olumsuz olan. Ama "hüzün" kelimesini, ağlamaklı duygular için kullanmam. :) Neyse, şimdi benim yüzümden peşpeşe tekrarlama ihtiyacı duyacağın kelime "hüzün" olmasın da. :)

Sevgili Stella, asfaltın ortasına, herhangi bir inşaattan buldukları kireç topağıyla sek sek kutuları çizen çocuklar gibi mesela. Oyun oynamaları eğlencelidir, oysa o beyaz çizgiler anılara yol olur, belki bendeki hüznün bir şekli de budur. Kötü değil, mutlu oldum.

Okudum sevgili endiseliperi. Kısacık, belki bir paragraflık, gizemliydi incir ağacı. ("gizemli" yeni bir maceraya yol açmaz umarım.:)) Çekirdeği gibi küçük ve tadı gibi anlatılması zor bir yazıydı. Kuşlar pek severler bu ağacı.

Mut'la.

endiseliperi dedi ki...

benim çocukluğum incir ve dut ağaçlarının tepesinde geçti, atze. bir de nar var ama ona çıkamazsın tabii. kuşlar, evet olgunlaşmış inciri bilirler, onların gagaladığı minik oyuklu incirleri yemek çok zevklidir. sevgiler.

Ebru dedi ki...

Peri alakasız olacak ama resimdeki kim? Sorumun nedenini de açıklayayım acaba mail mi atsam?

endiseliperi dedi ki...

ebru, bu yazı ve resim stella'nın. neden sordun bilemedim. sorunun nedenini bence burda açıkla, aksi halde gereksiz bir yanlış anlaşılma vs olabilir.

sevgiler.

Ebru dedi ki...

Stella benim çocukluk arkadaşım:) Nasıl mutlu oldum anlatamam.

Adsız dedi ki...

evet evet ebru benim çocukluk arkadaşım. ağaçlara çıkmadık beraber ama çocukluğumuzun son zamanlarını beraber yaşadık. canım ebru, ben de mutluyum seni tekrar bulduğum için.
stella

endiseliperi dedi ki...

:)şahane oldu bu!

sevgiler ikinize de. kaybetmeyin bir daha birbirinizi:)