Perşembe, Şubat 24

einstein and eddington

schubert
schubert'e bayılırım.

beethoven
çok kişisel. kendimi şey gibi hissettiriyor... çıplak.

handel
teknik açıdan iyi, ama aslen yüzeysel kalıyor.

wagner
tarif edilemez şekilde saldırgan. wagner'e karşı yalnızca bıkkınlık duyuyorum.

mozart
mozart'ta evrenin ruhsal güzelliğinin yansımasını görüyorum.





uyuyabilmek için izlediğim filmden. einstein, neyse ki fizikten anlamayan, ama çok şükür ki müziği bilen kız arkadaşı ile konuşuyor. önemli bir film değil. izlemek isterseniz,
şuradan izledim.

5 yorum:

justine dedi ki...

Handel: bayılıyorum

Schubert: canım benim

Mozart: güzel ama benim için "sadece güzel"

Wagner: Bunuel ve Endülüs Köpeği, a bir de Nietzsche var. biraz faşist mi acaba diye yüz yıldır düşünmek düşünmek

Beethoven: çocukken blokflütle çaldığım şarkıyı unutamıyorum ve o şarkıda bu adamın parmağı var;
kardeş olun ey insanlar
bunu ister tanrımız
bu dünyada her şey geçer
en son sana dost kalır:p

Justine: banyoya girecekti bu kadın, neden oyalanıyor?

endiseliperi dedi ki...

dikkat ettim, mozart'ı sevmek pek "şık" bir şey değil. adı hiç geçmez, oysa neşeli ve nota bolluğuna rağmen harikulade. nota bolluğu?? :) bin yıl önce izlemiştim amadeus filmini, ordan bu. mozart'ın saraylı müşterisi, böyle eleştirir onun sipariş üzerine yaptığı besteyi:) valla şimdi aynştayn, teknik açıdan iyi ama yüzeysel diyorsa handel için... ne biliim justin, sana mı güveneceğim, aynştayn'a mı?:p sana sana! ben anlamam o kadar (bkz, operadaki cahil ama içli kız). dinlerim ama. hem bahar gelsin justin, sabah teras kapısını ve klasik müziği aynı anda açacağım 88.2 frekansında. radyonun frekansı bu, kapının değil. eheeheehe.

ben resim bölümündeydim justincim, hiç flüt çalmadım, ama güzel resim yaparım. yaaaa...:)

niçin saçmalıyorum? mutfaktayım. ayaklarım ve ellerim buz. yemek hazırlıkları geç oldu, oyalandım biraz. çünkü arçil dışarda yemiş, arkasının doğumgününü kutlamışlar bir yerde. ama birazdan da acıkır, iştahlı çok şükür. o çok seviyor diye, kanatları terbiyesinde bekletiyordum, gelir gelmez yapacaktım. ama ona gerek yok. kısır yaptım, yanına söğüş salata. sanki yaz gelmiş gibi hissetmek istiyorum çünkü. bir de içinde türlü sebzelerin olduğu bir sebze çorbası. ben tabii, çaysız yemek yiyemediğim için çay da demledim. şimdi biraz da portakal ve nar suyu sıkıp, odaya gireceğim. oda sıcak, neşeli, aydınlık. arçil ve tina orda. arçil gazetemi de unutmamış. yaşasın!

justine, çıktın sen şimdi duştan. ama saçını iyi kurut lütfen. hayır, saç tellerini kurutmak yetmez, saç derinin iyice kuruduğundan emin ol, soğuk dışarısı, hasta olursun. ve lütfen şu güzelim saçlarını fönleme. bugüne kadar kimse sana dalgalı saçın sana çok yakıştığını söylemedi mi? ne yazık, çok yakışıyor. dikkat ettiysen, ne zaman saçın dalgalı, sana çok güzelsin, demişim.

öpüyorum... oooh misler gibi olmuşsun. sevgiler.

justine dedi ki...

"Kız ne diyorsun, Mozart'ı sevmeyen yok!"

Hah ha, nasıl başlangıç ama?:p Ya, şimdi bizim evin muhteşem manzarasının en yakından gördüğü yer, gecekondu mahallesi. Annem bunun böyle olduğunu kabul etmiyor ama (gecekondu muymuş onlar, saçmalama!) gerçek maalesef bu, hem de anneme rağmen:p Bu arkadaşlar devamlı düğün yapıyor, sünnet olur, kına olur, nişan olur, şenlik olur, ne olursa artık, eğlenip duruyorlar. Şimdi de o seslerin ve annemin dizi yorumlarının eşliğinde sana yazıyorum. O yüzden öyle seslendiydim:) Hani, mahalleli ağzıyla Mozart ve klasik müzik nasıl tartışılır sorunsalı:p

Akşam yemeği mi demiştik, çok çok çok güzel balık yapmış annem, senin Arçil için yaptığını o da Lily ve bana yapmış. Köfte şeklinde, kılçık filan derdi olmayan balıklar. Ben de güzel bir salata yaptım yanına, mis! Şimdi akşamın en güzel kısmı tabii, çay içiyorum, harika:)

Saç kurutma tavsiyesi için çok çok sağol canım, ben de sana bir şeyler söyleyeyim o zaman, sakın ama sakın çay ile yemekleri beraber yeme. Tamam, yüz bin kere duymuşsundur bunu ama beni dinle sen, vücudunda demir diye bir şey kalmıyor öyle yapınca. Benim başıma geldi, oradan biliyorum. Biraz geçsin en azından. On beş dakika filan, dayanamaz mısın? Öyleyse, iç gitsin:)

İstanbul'a giderken fön çektirmiştim ya, aylardır çektirmiyordum hoşuma gitmişti. Bugün de aklımdaydı ama vazgeçtim!:)

Misler gibiyim elbette, Lily'yi bile yıkadım, oynaya oynaya yıkandık, tabii öpeceksin:) Buldun yeni yıkanmış birini, öpülmez mi?:p

Ben bir çay daha içip kalkayım, sarıldım çok.

endiseliperi dedi ki...

halk seviyor, halk için çok popüler, sevmeyen yok! yüksek beğeni sahipleri için mozart'ı sevmek, out. benim bir temizlikçi fatma hanım vardı burda, bahsetmiştim. kürt ve çok tatlı kürtçe aksanlı konuşurdu türkçe'yi. yoksul mu yoksuldu ya, her hafta bir macera, bir eğlence, anlata anlata bitiremezdi. düğünler, sünnetler, askere çocuk yollama şenlikleri... "ne kadar renkli bir hayatın var, fatma hanım," derdim. "bak, benim sana anlatacağım hiçbir şey yok." "ee evden çıkmazsan anlatacak neyin olacak!" derdi. hmmm... onun beni küçümsemesi hoşuma giderdi yine de.
balık köftesi mi yapmış? ben hiç yapmadım, hep aklımda. kadıköyê gidince alıp yapmam lazım. ama üşenip doğrudan ızgaraya atıyorum, gayet güzel oluyor. tatlım, çayın demiri yok ettiği büyük bir yalanmış. hani bu sağlıkçı diyet uzmanları var ya gazetelerde, biri yazmıştı, eser miktarda demiri öldürüyormuş ki, o da önemli değilmiş. ama sen nasıl bir deneyim yaşadın, yani demir emiliminin düşmesinin çaydan olduğuna ilişkin yeterli kanıt var mı elinde? gülme, ciddi soruyorum, çay olmazsa ben yemek yiyemem, yiyemiyorum. çay sayesinde, midem bulanmadan yiyebiliyor ve yutabiliyorum nerdeyse. çok hassas bünyem, ağır et kokusu, hatta bildiğin yoğurt bile kokusu varsa yiyemiyorum. nedense bir tek içim yoğurtla içim rahat. rek-lam-lar:)

bana kalırsa dalgalı çok hoş. hani balkonda bir fotoğrafın vardı, dalgalıydı saçın, hatta ben acaba serap ablan sandım, orda benziyordun ona çok, neyse, çok hoştu. insan zorla o güzelliği bozar mı, günah! ben saçıma perma yaptırmayı, kızıla boyamı çok düşündüm, ama sanki ters bir şey bu, yanlış, genetik kodumda ne varsa, görüntü de onu yansıtmalı. bin yıldır böyleyim. hayatımda bir kez kısacık kestirdim onun dışında hep böyle uzun, düz, kestane. sıkıcıyım evet. alışkanlıklarıma çok bağlıyım ben. yoksa gönlümde, kızıl, kıvırcık saçlı ve yeşil gözlü olmak var. çiller de var biraz... biraz yüreklendirsen, belki yaparım:p

ooo lilycim benim, baktım fotoğraflarına, çok tatlı bir şey o. öp onu benim için.

sevgiler çok.

justine dedi ki...

-Temizlikçi kadınlar çok dominant, çok görmüş ve biraz fazla teklifsiz (Bunu korkarak yazıyorum, bu ülkede herkes her şeye alınır ya, oysa bana yüz bin şey söyle arkeologlar şöyle, radyoloji teknisyenleri böyle, hiç umursamam.) onun için evimi (bir iki deneyim dışında) kendim temizliyorum.

-Ama kadın haklı, benim de anlatacak bir şeyim yok, çünkü evde kurup duruyorum, aksiyon yok kısaca.

-Balık köftesi yaptın diye hatırlıyordum, neyse olur öyle yaşlılık, karıştırmışım:p Yap ama, çok güzel oluyor. Tabii en güzeli salata, salata, salata! Biliyor musun ben Heybeliada'da güzel çoban salatası yok diye lokanta değiştirdim. (orası da çok pisti ya) Ne saçmalıktı allahım, iyi ki adam bana dayanıyor:) Sonra mis gibi çoban salatası yapan bir yer buldum da rahatladık! (Kurosava'nın Rashomon filmi herkes olayı kendi bakış açısıyla anlatır, bir de o anlatsa...:))

-Valla benim güvendiğim bir hekim bana uzun uzun anlatmıştı ama ben yarısında başka şeyler düşünmeye başladığım için anlamamıştım tabii. Sadece sonuç bölümü kalmış aklımda; çayla, yemek yenilmeyecek! En az yarım saat olacak aralarında.

-Balkondaki fotoyu hatırlayamadım, karıştırıyor olmayasın. Hani Poliş'in bloğundaki ünlü ve hoş kadınlarla filan:p Ablama ve Poliş'e ve hatta abime benzemem ben. Onlar baba tarafına benzerler, kızıl, sarı, açık ten işte. Babamlar Artvin köken ve hatta belki Rus toprakları. Ben de esmer değilim, bildiğin bembeyazım ama sarı da değilim. Kumralı biliyor musun, işte o. Hayır kumral bu ülkede bilinmiyor, ondan bu çabam:)

-Danone yoğurt da çok güzel. Tikveşli'nin kaymaklı tava yoğurdu da.

-Şimdi çok çok hoşsun ama kızıl, kıvırcık, yeşil dedin mi orada bir duracaksın. Ne büyük değişiklik olur. Ama yapmazsın ki sen. Keşke yapsan, çil de varmış, ne güzel. Çok yakışır. Hem ne kaybedeceksin ki, çok düşünüyoruz biz, tümüyle saçmalık. Bu yaşıma geldim hâlâ yaptırmak istediğim ve hayal ettiğim o kadar çok şey var ki. Milyon yıldır aynıyım. Tek değişiklik fön!

-Lily şeker, bal ve banyodan korkuyor, kedi! İlk defa bu akşam bağırmadı, yüz tane oyuncakla girdik tabii banyoya, komedi.

Sarıldım.