Perşembe, Şubat 10

ipekkuyruk ve ıhlamur

Yasal uyarı: İpekkuşunu, fotoğrafından çekip, omzunuz ve boynunuz arasında hafifçe sıkıştırmaya kalkmayınız.


Şu yumuşacık tüyler, insanda ciddiyet mi bırakır? Haklısınız tamam, onu bir süreliğine vahşice sevmenize, yüzünüzdeki tüm kasları maymuna bezneyecek kadar buruşturmanıza, "sön nö güjel, nö cücü büşüysün" falan demenize izin veriyorum.

Bu kadar yeter, hadi ayrılın bakalım, bırakın da uçsun. Üzülmece yok, peşinden gidiyoruz. Şu vıjırdayan "güjel" üslubu da, konduğu yere varana kadar bitirelim rica edeceğim. Gürültümüzden, o'nun ince, kısa sesini örtebiliriz. Umulmadık bir an ötüverir, sesini kaçırmanızı istemiyorum.


İnce, uzun saçları çok hoşunuza gitti değil mi, parmaklarınızı doladınız hemen, severken. Peki gagasını gördünüz mü? Minik, siyah bir çekirdek gibi oluşunu demiyorum, burnunu kapayan tüyleri? Aman, dikenli çalılara dikkat.


Çoğumuz muhabbet kuşu beslemiştir, bilirsiniz, cinsiyetlerini genelde burun renklerinden anlamaya çalışırız. Yahut erkek kuşların süsünden, gösterişinden, iriliğinden ayırt etmeyi deneriz. Bu yöntemler İpekkuşu için geçerli değil. Yalnızca fiziksel görünüşleriyle sınırlı kalmadan, ruhen de cinsiyetler arası fark gözetmezler.


İşte, yuva! Şu çam ağacının üstünde. Ardıç ve ladinlerin tepelerine de bakın, başka yuvalar görebilirsiniz. Var mı, nerede? A, evet gördüm. Nasıl da ilgili yuvasıyla. Çanak halinde, pek biçimli bir evi olmasına rağmen, hala çalısını çırpısını düzenliyor. Sanki her bir uzvunu ayrı ayrı düşünüyor, duvralarına dokunuyor ve kutsuyor gibi. Eviyle bütün oluyor. İpekkuyruklar, zorunda kalmadıkça yuvalarını terk etmeyi sevmezler. Ve eğer "gitmek" kaçınılmazsa, onları "o" yapan herşeyi beraberlerinde götürürler. Bir çöp tanesini, ailesini, dostlarını, en son yedikleri meyvenin çekirdeğini, seslerini alıp giderler. İçgüdüsel hareket ettikleri için, belirli göç zamanları yoktur. Biraz kırıcı olduk diye küsüp gitmelerini, kıracak bir şey bırakmadığımızın farkında varınca da, ağaçlarının altına dikilip dönmelerini bekleyemeyiz.


Kaybetme korkumuz var, biliyorum, yine de en kötüsünü düşünmeyelim hemen. Özgür ruhlarını unutmamak gerekir. Bazen aylarca yaşamlarına tanık olabiliriz, sonra birden kayboldukları olur. Kendi nefeslerini dinleyebilecekleri, öğrenebilecekleri alanlara, biz pek anlamayız bu durumu ama "hiç" için bile gidebilirler. Bir ziyarettir belki gittikleri yer, döneceklerdir, belki ziyaret ettikleri zaten bizizdir. :) Bu yüzden hep bir sırları varmış gibi gelir, bir gizem içinde, efsunlu. Onları bulabilmek için, İspinozların yoğunlukla yaşadığı Karadeniz bölgesi iyi başlangıç. Biraz daha Kuzey'de, özellikle Sinop'ta şanslıyız demektir.




Efendim? Uçtu mu? Ah, çok afedersiniz, çenemi düşürdüm yine. (snıf, snıf) Meyve kokuları alıyorum, siz de alıyor musunuz? Güzeeel, doğru yöndeyiz. İpekkuşları, gözlerini boydan boya takip eden maskeleriyle, azılı bir hırsıza benzetiliyorsa, cık, benzetmeden dolayı derhal utanılmalı. Adalet duyguları, kısa zamanda bize iyi bir ders verecektir.


Biz beslenme mevzuuna geçellim. Meyve çılgınıdırlar. Böcekte yerler tabii ama yediklerinin yüzde seksenden fazlası üzüm, az önce gördüğümüz ateşdikeni çalılıklarının meyvesi, böğürtlen, kiraz, kuşelması, mürver meyvesi, yabanmer... Şttt, eğilin! Dut bahçesinin sahibini görüyor musunuz, elindeki tüfekle uyukluyor. Meyvelerini yediği için düşman kesilmiş İpekkuyruklara. Halbuki tırtıllar, yedikleri yaprakların çokluğuyla ağacın az güneş almasına sebep olurlar. O ağacın meyveleri yeterince olgun olmaz. Küçük bir İpekkuyruk sürüsü ise bir günde binlerce tırtılı temizleyebilir, bahçeyi böceklerden koruyabilir. Bu nemrut adam bilmiyor bunu, ve izin verse ipekkuyruklara, tırtıllar varken aldığından daha verimli hasat alacaktır. Hi! Tüfeğin namlusuna kondu, hayır, ne yapıyor orada. Adamı uyandıracak. Ne, bir tırtıl mı o ağızındaki? Gagasının ucundan namluya kaydırıyor işte. Aldık mı dersimizi? Uçuyor, hadi gidelim.


Vauv bir elma buldu işte, dut da neymiş. Hadi oturalım, o yerken. Elmayı nasıl da yavaşça, aşkla, kendinden geçerek yiyor. Bazen gereğinden fazla olgunlaşmış meyveler yedikten sonra, sarhoş olurlar. Olgun meyvelerde azcık alkol birikir, o kadarcığı da İpekkuyrukların sarhoş olması için yeterlidir. Bir süre ağaçtan ayrılmaz ama bir o dala bir bu dala mutluluk içinde zıplarlar.


İpekkuyrukları sosyaldirler, en az yalnızlıklarına düşkün oldukları kadar. Sürüleriyle birlikte, rüzgarda dans edercesine, uyumlu, şiirsel uçuşlar sergilerler. Bir o yana süzülür, bir bu yana dalış yaparlar.


Birlerine, diğer kuşlarda pek fazla görülmeyen bir nezaketle, alçakgönüllülükle yaklaşırlar. Konuşulmaya bire gerek kalmadan kabul edilmiş bir barış anlaşmaları vardır. Aralarında iktidar olma çabası, ezici davranışlar, suçlama gözlemlenmemiştir. Narin görünümlerinden dolayı onu kolayca elde edebileceğinizi düşünüyorsanız, hahhayt, yanılıyorsunuz, hiç silahları olmamasına rağmen çok dayanıklıdırlar. Güzelliklerini gördükçe, kendi kabalığınızdan utanmanız kaçınılmazdır.


İpekkuyruklar, duygularını belirgin olarak saçlarıyla gösterirler. Korktuklarında, hallerinden memnun olduklarında ya da kızdıklarında saçları kalkar. Şu kuş elması yiyen İpekkuyrukta olduğu gibi, her ısırığında hayrete düşüyor, o lezzete duyduğu mutluluğu her dafasında gösteriyor. A, evet, gidiyoruz. Şurada bir nehir var, diğerleri de orada olmalılar.



Meyve ağırlıklı beslendikleri için suya gereksinimleri fazladır. Suyla oynamayı, banyo yapmayı ve sıvıları izlemeyi çok severler. Ne dersiniz, biz de canlıları bir şeyi severken, sadece izlemeyi sevebilir miyiz? Çoğu kuş türü, yaşamaları için gerekli olan herşeye sahip olabilmek için, kendi akrabaları dahil acımasızca rekabet edebilirler. Annelerinin getirdiği yiyeceğin hepsi kendilerinin olsun diye, kardeşilerini yuvadan aşağı ittirebilirler. İpekkuşları tam tersine, kardeşlerinin doyduklarından emin olmayı bekleyebilirler. Yiyeceklerini birbirleriyle paylaşmaya çalışır, yeme konusunda birliktelikten zevk alırlar.

Yiyecek paylaşımı erkek kuşların dişilere yaptığı kur yapma biçimidir aynı zamanda. Dişi, erkeğin ona sunduğu yiyeceği minnetle kabul eder, erkeğin üzerinden atlayıp diğer tarafına konar, sonra yine üzerinden atlayarak yerine döner. Yiyeceği erkeğe geri verir. Bu dans birkaç kez tekrarlandıktan sonra, dişi yiyeceği yiyerek teklifi kabul eder. Reddetmeleri de kırıcı değildir. Dişi ona verilen iyeceği dalda oturan başka kuşlara ikram edebilir.

Bulduklarında, bol meyveli bir ağaçtan topladıkları meyveleri, hoş kokulu bir ıhlamur ağacına taşırlar. Orada, yiyeceklerini gagadan gagaya danslar içinde dolaştırdıkları, bunu bir oyun, bir eğlence haline getirdikleri gözlemlenmiştir.

İpekkuşu, eğer kendi de kabul ederse evcilleştirilebilir. Onu bir yuva malzemesiyle ikna etmemize izin verir. Sahiplenme dürtümüzü bir kenara koyalım. Yuvalarına yaklaşmamıza, onları izlememize de izin verirler. Bakın, sesini duydunuz mu? Kapı ziline benziyor. Davetkar, misafirperver, duygusal ve düşünceli. Anlaşılmaz mı geliyor? :) Hiç şaşırmadım.

atze'den bana 


not: bazı insanlar sizi güzel, anlamlı, derin hissettirir. atze'nin bakışıyla iyileşiyorum, yeryüzüyle barışıyorum... şimdi, burada olmaktan, yaşıyor olmaktan esrik, olgun bir meyveyi yemiş gibi sarhoş oluyorum. teşekkürler atze... sen ne yaptığının farkında mısın?:)

18 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

Hımm, bazı insanların sizi güzel, anlamlı, derin hissettiriyor olması, doğrudan sizin güzel, anlamlı, derin olmanızla ilgisi olabilir. Emin değilim ama olabilir. :p

Sevgili endiseliperi, herkes sizi çok seviyor, değer veriliyor, önemseniyorsunuz. Biraz gözden kayboluyorsunuz, ortalık velvele, panik içinde, bir burukluk, merak hasıl oluyor. Harika arkadaşlarınız var, hepsi ayrı ayrı çok güzel insanlar. Sizinle birlikte gülüp, üzüldüğünüzde omzunuza dokunuyorlar.

Ve elbette bu resmin en can alıcı yanı, sizin de içtenlikle karşılık veriyor olmanız. Özenle yaklaşıyorsunuz her yüze, düşünceye, anlıyor ve bu anlattıklarımı zaten biliyorsunuz. Hakınız olandan hayli az yazdıklarım. Ben hiç birşey yapmadım. Yani yapmadım ki ama.

Ayh, sonunu getiremiyorum, anlıyorsunuz, ımh, uçsam fena olmaz. Uçtum..

Sevgiyle.

pelinpembesi dedi ki...

ıhlamur durmadan içtiğim bir içecek.hele mahallenizde bir ıhlamur ağacı varsa,baharsonunda sizi mutlu kılacak kokusunu dörtbir yana ulaştırıp ipekkuşunuda ağırlıyorsa var mı daha güzeli?
bizim mahallede 3 tane ıhlamur ağacı var ama ipekkuşu olduğunu sanmıyorum.küçükken evimizin çevresinde bol ağaçlar vardı.sabah 6 gibi bülbüller ötüp dururdu.sırf bu sesi duymak için uyanırdım o yaşta.balkonda otururdum hersabah.yetişkinlikte normal olmayan bizlerin çocukluluğu da diğerleri gibi olmuyor sanırım.o zamanlarda bu duyguyu hissederdim..

Adsız dedi ki...

Peri, yazıyı senin diye okudum sonuna kadar, sonra öyle bir hayret nidası bıraktım ki anlatamam. Atze'yi sevip beğenmemde sana benzetmemin payı varmış demek. Çünkü yazının sonunda atze için kurduğun cümleleri tamı tamına ben de senin için kuruyorum Peri, demiştim ya daha önce, senin yazılarını okuduktan sonra sana ve dünyaya sarılma hisleriyle doluyor içim.

Şimdi, yorum yazarken fark ettim, kütüphanemdeki kuş heykeli galiba bu kuşunki.

İkinize de sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

kaçak da dedi; senin yazına ne kadar benziyor, diye:) atze'nin yazısı olduğuna ilişkin ibareyi başa almalıyım belki de:)

teşekkürler, sevgiler herkese.
sonra yine gelirim belki. biraz bunaltılı bir halim var nedense.

kacak dedi ki...

evet, atze hakli, ayne katiliyorum....
bitanecik perimiz var...

endiseliperi dedi ki...

ooo, iyi insan:)
teşekkürler sevgili kaçak :p
sen hala gerçek peri sanıyorsun beni, bunu ne yapsam da bozmasam... bir gün insan olduğumu anlayacaksın, diye çok korkuyorum:)

sarıl çabuk, biraz üşüyorum.

justine dedi ki...

Çok güzel bu! Ben en çok elmalı ve azıcık lokmayla sarhoş olmalı kısma bayıldım. Ne kadar sen! Değil mi?:)
Keşke adalet duygusuyla ilgili olan bölüm daha uzun olsaydı, o duyguyu fazla önemserim, okuması harika olurdu. Atze'nin kendisinin de belirttiği gibi tatlı bir belgesel tadında olmuş, çok sevdim ben. Daha önce onun sayfasında okumuştum, burada tekrar okudum, ikiniz de sağolun.

Ve canım sana gelelim (sanki orada değildik!:p), bunaltılı hâlin filan varmış, sarıldın geçmedi mi?:) Onu bulamayanlar da var, unutma ve şımarma tabii:p

Sarıldım çok.

Adsız dedi ki...

Sevimli misiniz siz? :)

endiseliperi dedi ki...

aman justine, adaletle ilgili olan kısım hayatımı mahvetti benim. adalet aşkıyla hukuk okudum, ne vardı yani, git bir sürü zevkli okul var, onları oku. cık cık cık... (diğer ben: peri hanım bu saatte hayıflanmak? hayrola? sanki yaptınız avukatlığı da... sevmediğiniz anda bıraktınız. şu hayatta sevmeden devam ettirdiğiniz ne oldu ki!? bu ne lüks, ya!) daha konuşuyor o da, siz duymayın dedim sonrasını:) evet hep hanım, der öyle sizli bizliyiz:)

birazcık geçti bunaltım. birazcık ama:)ya dalga mı geçiyorsun, justine, atla gel istaabul'a, 45 dakikada burdasın. sarıl, geri dön. aynı ülkedesiniz... cık cık cık....

bak nasıl neşelendirdin beni durup dururken:) öpüyorum çok.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

PA, teşekkür ederiz. ederim yani. kaçak da ediyordur. o uyudu.

sevgiler.

justine dedi ki...

Tamam, bak bana, en zevkli bölümde okudum!:p Hah ha, var ya şu yaşıma kadar belki yüz bin kişiden duydum, "ah ne güzel bir bölüm benim hayalimdi", çoğu da doktor bunların. Oku o zaman di mi, bana ne senin hayalinden, dağcılık desen onlar, satranç, briç filan desen onlar, tiyatro sinemaya da bayılırlar, ne bunalım insanlar, hem müthiş para kazan, hem hastalarla "lütfen" ilgilen hem de ben aslında arkeoloji ile çok ilgiliyim de! Yok öyle, en son biri konuşurken (ben tomo çekiyordum) dinlemeden kalktım çıktım odadan, hastanın yanına:p
Pardon yine dağıldım ben, konu neydi? Hah, zevkli okul, iş filan yok, trip insanları var, o kadar:)

Ve, geliyorum şekerim, sarılmakla kalmayacağım hem:p İstersen yayınla artık, bu kadar da sansür olmasın, neyim yani ben, melek mi?:p

Çok öptüm, sarıldım. Benim sarılmam kesmese de:)

endiseliperi dedi ki...

:)
doktorlar öyle. onlar her şey. ama sıkıcı ve sadece avukat olan avukatların yanında her şey olma hırsında olan doktorlar

herkesin sarılmasının ayrı bir yeri var.

sevgiler çok. aa ne zaman geliyorsun istanbul'a?

justine dedi ki...

Bu Pazartesi canım, bir terslik olmazsa tabii. Yarın çok erken kalkacağım, yine oyalandım. Mesai var ama öğlene kadar. (Öyle avunuyorum işte, öğlene kadar, öğlene kadar, geçer diye) Şimdi yatayım, bakalım binlerce düşüncenin arasında uyku kendisine nasıl yer bulacak?

Sevgiler, çok sarıldım. (madem ayrı bir yeri olduğunun altını çizdin:p)

endiseliperi dedi ki...

hadi bakalım, iyi uykular. ben akşam iki fincan kahve içtim, hayatta uyuyamam. bir film izlerim belki. sarıldım ben de.

neo dedi ki...

bayıldım yazıya, biraz da kıskandım mı ne? (akrebim ya eheh) çok güzelmiş bu kuş, sana da çok uymuş periciğim. eline sağlık atze ve merhaba :)

endiseliperi dedi ki...

merhaba neo. nasılsın? hep diyorum, atze'nin dünyayı algılayışı ve onu dillendirişi çok büyüleyici. bayılıyorum ben de. arkadaşım olduğu ve bana böyle yazılar yazdığı için çok göneniyorum, şımarıyorum da:) atze'nin akreple ilgili yazdığı bir çocukluk anısı vardı. akreplere karşı hiçbir zaman olumsuz düşüncelerim olmadı, hep soylu, tutkulu ve güçlü buldum onları. öyle küçük, basit, kötücül oyunlara tenezzül etmezler; oynarlarsa ölümüne olur bu:) akrepler ve kendin için öyle kötü şeyler demene izin vermiyor burda:)

teşekkür ederim, ben artık bir ipekkuyruğum, değilsem bile olmaya çalışırım:) canım atze, bana keyif bağışlamak için belki o kuşta gördüğü şeylerin algısıyla biraz oynamıştır. olsun. hangimiz, ilişkilerimizde bunu yapmıyoruz. atze'nin bana bakışını seviyorum. insanlar, nefret, alay, kötüniyetle dolu yargılarla birbirlerni ve dünyayı çirkinleştirirler. atze, dünyayı güzelleştiren bir insan sadece böyle olmakla bile.

neo'cuğum senin de böyle olduğuna ilişkin bir inanç var içimde.

teşekkürler ve sevgiler.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Sevgili Passive Apathetic, Hımm, belki Endiseliperi düşünülerek yazıldığı için benzemiştir. Ensieliperi, bunun çok ötesinde özgün, zengin bir üsluba sahip.

Sevgili Neo hanım teşekkür ederim size, merhaba.

Güzel Endiseliperi, Gerçekten sarhoş oluyor, hemen herşeyini paylaşıyor, hem yalnızlığına düşkün, hem ıhlamur ağaçlarında buluşuyorlar. Kuşun karakteriyle, sırf size benzesin diye, hayır, hiç oynamadım.

Sevgiyle.

endiseliperi dedi ki...

(:atze...