Pazar, Mart 6

bahar sabahı


"... emma artık charles'ın evden her erken çıkışında çabucak giyiniyor, ırmak kenarına varan samanlıktan ayaklarının ucuna basa basa iniyordu.

fakat ineklere köprülük eden kalas çekilip alınmışsa, ırmak boyunca sıralanan duvarları takip etmek gerekiyordu. kıyı kaygandı, emma suya düşmemek için, elleriyle, çiçekleri düşmüş şebboy kümelerine sarılıyordu. sonra sürülmüş tarlaların içine dalıyor, incecik potinleri ile çukura bata çıka, sarsıla sendeleye gidiyordu. başına bağladığı eşarbı, otların arasında rüzgarla dalgalanıyordu. öküz görünce ürküyor, koşmaya başlıyordu. nefe nefese, yanakları kızarmış, bütün vücudunda taze bir usare, yeşillik ve açık havayı saça saça şatoya varıyordu. rodolphe o saatte henüz uyanmamış bulunuyordu. emma ile birlikte odasına bir bahar sabahı giriyordu.

pencereler boyunca sarı perdeler, içeriye yavaşça, koyu bir sarışın ışık sızdırıyordu. emma, gözlerini kırpa kırpa, el yordamıyla ilerliyor, saç kümlerine takılmış çiy damlaları , yüzünü sanki sarı yakuttan bir hale gibi sarıyordu. rodolphe, gülerek onu kendine çekiyor, bağrına bastırıyordu."

madame bovary, flaubert, s.178

Hiç yorum yok: