Çarşamba, Mart 9

davut eyler; davut düşünmez.

bathsheba receiving david’s letter (1654) willem drost
şuradan

insan davut'un bizler için opak olduğunu hisseder. bunun en önemli sebebi, onun gerçek dinleyicis olan tanrı için saydam olmasıdır. kitabı-ı mukaddes yazarına göre, önemli olan davut'un ruh hali değil, tüm öyküdür. davut'un yaşam kavisinin bütünüdür. ve bu öykü, bu kavis, insani olduğu kadar tam olarak insani değildir de. bunun sebebi, gerekçelendirmenin insani olduğu kadar tanrısal da olmasıdır. davut2un yaşamı kısmen yaptıklarıyla belirlenir; fakat yaşamının diğer kısmı yukardan, denebilir ki, tanrı'nın onu cezalandırmasıyla belirlenir. bir anlamda, hikaye anlatıcısı, kaderin metnini yazan tanrı'dır. bizim modern öznelliği kavradığımız biçimde davut'un bir zihni yoktur. bahsedebileceğimiz bir geçmişi, bir hafızası yoktur çünkü burada geçerli olan, asla unutmayan tanrı'nın hafizasıdır.

bathseba'yı gördüğünde, başına gelen şey fikir değildir; en azından neşesiz psikokoloğun, isa'nın, kastettiği anlamda, bir erkeğin bir kadına şehvetle bakmasının bile zina işlemek olduğu anlamda değildir. isa'nın burada beyan ettiği şey, zihinsel süreçlerin de eylemler kadar önemli olduğudur. ancak davut hikayesinin yazarı için, zihinsel süreç tam da dışarıda bırakılan şeydir; her şey eylemdir: "ve çatıdan, yıkanan bir kadın gördü ve kadın çok güzeldi. ve davut kadını, arkasından birini göndererek soruşturdu ve yolladığı kişi şöyle dedi: 'bu  eliam'ın kızı bathseba'dır, hititli uriah'ın karısı bathseba'dır.' ve davut haberciler göndererek onu çağırdı ve o geldi ve davut onunla yattı. o, yıkanıp kirliliğinden yeni arınmıştı, evine döndü. ve kadın hamile kaldı..." davut görür ve eyler. anlatı temel alınacak olursa, davut düşünmez.

kurmaca nasıl işler? james wood, s. 94

2 yorum:

ali akay dedi ki...

torgny lindgren (hayır astrid'in yakını değil) romanı vardır bu meseli anlatır. bat-şeba telos yay. rembrant tablosunu görmüşsünüzdür sanırım, hepsi bu. selamlar

endiseliperi dedi ki...

rembrant'ın resmini koydum önce. sonra bu resmi gördüm. baktım durdum, bathsheba ne hissetti bu olaylar yaşanırken, diye. yani davut onu çağırınca gitmek zorunda mıydı, birlikte olmak zorunda mıydı, yoksa kendi rızası ile mi birlikte oldu? hem davut'un, bir peygamberin, aşka böyle yenik düşmesi ne güzel. ama pek de tutkulu bir insan değil sanki. tanrı onu bu suçtan cezalandırıp doğan oğlu hastalanınca oruç tutup, gözyaşı döküyor ama, oğlu ölür ölmez, yıkanır, giyinir, sofra hazırlatıp, bir güzle karnını doyurur. ona ne yapıyorsun, diye soranlara da, n'apalım artık öldü, ben ona gidiyorum, ama o bana geri gelmeyecek, diyor. biraz kaygısız, kendinden çok hoşnut, davranışların neticesini pek de sorgulamayan bir adam sanki, değil mi? tanrı onu cezalandıryor, gayet ciddi kayıplar vs oluyor hayatında ama huzur içinde ölüyor yatağında, tüm dünyanın yolundan gidiyorum, filan diyor. o kadar rasyonel. yani peygamber olmasa tanrıtanımaz galiba derdim.

çok ilginç buluyorum onu. bathsheba'yı da çok merak ediyorum, ne hissetmiş olabilir, diye. yani bedeni üzerinde hiç mi hak sahibi değildi, yoksa gönlü de düşmüş müydü davut'a? verdiğiniz kitap ismi aklımda olsun. çok teşekkür ederim.

sevgiler.