Pazartesi, Mart 28

konuşma hakkında üç alakasız şey




aki kaurismaki'nin filmi kibritçi kız'da olabildiğince az konuşma var. gerçek bir yalnızlığı, kederi anlatıyor. dupduru, su gibi katkısız ve acı dolu bir film. gerçekliği öylesine çıplak ki, nerdeyse müstehcen, zaman zaman ekrandan başınızı çeviriyorsunuz. justine'e de dedim; ağlamak bile filmin çarpıcı sadeliği için gösterişçi bir tepki.

yemeği yaptım. içerden çamaşır makinasının, dışardan çocukların sesleri geliyor. güneş, batıya, mutfakta oturduğum iskemleye döndü, bazı günler hayat incecik bir köprü, seni taşıyacağından emin olamıyorsun.

14 yorum:

Unknown dedi ki...

bu hayatta sadece ben mi bu adamı (Kaurismäki)yi seviyorum diye düşünürken birisini daha görmek harika bir şey... acep oturup yeniden La vie de bohème'imi seyreylesem

endiseliperi dedi ki...

sadece sen değil:) sen, ben, justine, bir tane daha var ama o sayılmaz. şöyle oluyor; ben bu filmi izlerken ve sonrasında öyle kaskatı, tepkisiz duruyorum ya, günler günler sonra, bu filmin ağlaması, bambaşka bir yerde bambaşka bir durumda, ansızın ve durdurulmaz şekilde ortaya çıkacak. sanki yeraltı suyu gibi, nerde ne zaman fışkıracağı belli olmayacak. şaşıracağım, hayretler içinde ağlayacağım. oysa uygun bir duygu dedektörü icat edilse, kaynağı hemen bulabiliriz. ertelenmiş üzülmeler, önceden gülümsemeler, şimdi kaskatı kesilmeler... keşke, üzülünce ağlamak, sevinince gülmek olsaydı.

güneş de battı.

sevgiler.

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

"bazı günler hayat incecik bir köprü, seni taşıyacağından emin olamıyorsun" diyorsun ya, bazen de şundan emin olamıyorsun "bu kadar çok insanı seviyor ve üzerlerine titriyorken, bu incecik köprü onları nasıl taşıyacak?" Birinden biri mutlaka düşecek sanıyorsun. Ya da tek tek gidecekler, düşüp kaybolacaklar. Sevdiğin birini yitirmek böyle bir travmaya yol açıyor. Ve bu asla geçmeyecek biliyorsun. Biri ölmüşse diğerleri de mutlaka ölür diyorsun. İnsan ne kadar büyürse büyüsün ne kadar kabullendim sanırsa sansın hepsi hikaye herkes ölüm karşısında bir çocuk.

endiseliperi dedi ki...

ah evet, aydan atlayan kedi. o, çok, çok çaresiz bir duygu. "biri ölmüşse, diğerleri de mutlaka ölür," demişsin ya, sevdiğin o ilk kişinin ölümü, bütün gelecekteki ölümlere karine oluşturuyor. ben, bu dünyaya çocuk getirilmez, diyenlere çok kızıyorum ama bazen de anlıyorum onları.

biraz karanlık bir konuşma yaptık.
sevgiler çok.

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Evet Peri'ciğim biraz karanlık bir konuşma oldu. O halde şöyle diyelim azıcık aydınlansın içimiz: "Ölüm varsa yaşam da var. Hem de dolu dolu..."
Çok sevgiler...

endiseliperi dedi ki...

bu daha iyi, aydan atlayan kedi:) yürüyelim o halde.

sevgiler.

Tolga dedi ki...

burcumuz gereği bohemi doyasıya
yaşayacağımız nisan ayına girmek
üzereyiz.
zıtlıklarla birlikte hayatı,sıcağı
seviyorum. sevgiyle.

endiseliperi dedi ki...

valla mı? bana taş çatlasa bohem olmaz da sizleri bilmem. galiba ben uyurken gizlice burç nakli yapıldı bana. sessiz, sakin, saadeti evinde arayan, güleryüzlü, hanımhanımcık bir burca transfer oldum da hangisi çözemedim şimdi. ancak çaktırmıyoruz tabii, şereflikoç ahalisinden biri gibi davranıyoruz... ve şimdi hep beraber: yükseltin tavan kirişlerini ustalar...nisan başlıyor, ares geliyor!
:p

sevgiler.

Adsız dedi ki...

Bu tarif ettigin burc yengec olmasin sakin Peri?

PA

endiseliperi dedi ki...

yükselen burcumu yay sanıyordum yıllarca PA, gel gör ki yengeç imiş. emin değilim, unutuyorum. bir yengeçlik var bende, haklısın:) hiç bilmezdim yengeç burcunu, yani bir koç'un yengeçle ne işi olur hesabı, ama hiç fena bir burç değil galiba. yalnız hep bir güven sorunu yaşıyorum, ne biliim, bende zihinsel bir şaşılık yaratıyor. ama zaten ben de yengeçleşmiş kendime bir nevi şaşı bakıyorum sanki.

ne diyorum ben, yahu:)
öpüyorum seni. sevgiler.

pelinpembesi dedi ki...

günlerdir birşey yazamıyordum,bloglar okunuyor ama yorum kapalı.neyse nihayet burada ve kibritçi kız'a kısmet. nasıl bir acı bu filmdeki? hem niye acıyı bu kadar severiz ki? burç meselesi ,yengeçlik diyorsan doğrudur belki.çünkü bende en karamsar,en sulugöz, en depresif balığım.pasta , börekle bu yönümü bastırıyorum işte.hem ben justine le bir hayal kurdum biliyormusun kısacık:)

endiseliperi dedi ki...

boşver kibritçi kız'ı şimdi, buket. kurabiyelerden n'aber?:) okudum okudum, bizi evden zaten bi tek senin kurabiyelerin çıkartırdı:)sevgiler.

stk dedi ki...

http://insaniyet.blogspot.com/2011/04/coookk-guzell.html

çok sevdim, paylaştım...

endiseliperi dedi ki...

elbette, stk!
ben de çok seviyorum bu sözü, doğru olduğunu da biliyorum.

sevgiler.