Cuma, Nisan 29

ehliyetsiz sözler


hanginizdi pek hatırlamıyorum, dreamsact halid'di galiba, ben sigarayı bırakmış, sigaraya ancak militanca bir karşı koyuşla direniyorken ve öylesine sevimsizken, dedi ki msn'de; "sigarayı bırakanları sevmem." gülümsemiştim. havalı laf diyip geçilebilir, ancak etkilemişti beni. çünkü sigarayı, sadece aptallar, sonuçlarını göremeyenler şuursuzca içmez.  zararlı, sakıncalı, kötü olanı bile isteye seçmişsindir. eh, bu da az buçuk tutkulu olmanı gerektirir. iyiyi herkes sever, kötüyü ise kişiliğinde tutkulu, saplantılı, günahkar bir yan olanlar. bu durumda sigaradan vazgeçmekte pis bir yan var; zararın neresinden dönülse kardır, diyen hesapçı bir bakış. anladım halid’i, sanırım o lafı söylemekte niyeti yaklaşık böyle bir şeydi. 

geçenlerde atze ile nazım hikmet'teydik.  gene ben nasılsa sigaraya taşıdım sohbeti. sussak da olurdu, atze'nin umrunda olmazdı ya, ağzını bıçak açmayan ben bazen çok konuşurum. "ben sigarayı bırakmayı hiç düşünmüyorum," dedi.  tatlı kız. güldüm yine. vur ya da istemiyorsan, vurma... ama tereddüt etme demekti bu. kararlılık iyi bir şey.

hal böyleyken, oyuncak arabasının içini merak eden bir çocuk gibi zihnimi kurcalıyorum bu sigara mevzusuyla. tamam, eşeklik edip sigaraya başlamışsın, tutkuyla da içiyorsun, üstelik sigarayı bırakmamak için kendince şık düşünceler üretiyorsun da, bir gün tepen atar, kendinle yaptığın bu geyikten sıkılırsın. samimiyetle sorarsın kendine; “ bırak bu kitap laflarını, derin yaşam deneyimlerini filan... sen sigara içen bir adam mısın?” kendin şunu demek istiyordur; insanda bir cevher vardır, tamam mı. çocukluğunda pırıl pırıl parlar o cevher. görene tabii. şey olur, zaman geçer, olaylar birbirini izler ve o cevheri unutursun, cevherin ışığını yanlış yorumlarsın, hayat da yanlışlığa yönelmeni pek destekler, ama o cevher seni unutmaz. iyi kötü bir şey değildir, cevher cevherdir, seni sen yapan şeydir. samimi, sahici, kendinle birebir alakalı o soruya içindeki cevher, üstüne yıkılan o süslü anlam yüklerinden kurtulup cevap vermek ister. duyarsan... benim ki “hayır,” diyor, “hayır, sen sigara içen bir adam değilsin.” Hoppalaaa!... maalesef … cevap bu. neden cevap bu? bildiğiniz şeyler; hayatı sade, sağlam, sadece gereken şeylerle, aksesuarsız,  desteksiz, bağımsız yaşamanın doğru olmasından.

 ne güzel işte, bulmuşsun doğru yolu, yürü git, değil mi? değil. işler öyle yürümüyor. zihnimde sopranolar, tenorlar her telden kendi sesleri ve istekleriyle konuşuyorlar. ben bütün o sesleri bastırıp, gümbür gümbür tek sesle bir marş söyletmek istiyorum onlara; "silah başına yurttaşlar!... yürüyelim, özgürlük çocukları!... zorbaları ezelim!... savaş sancağı açıldı!”

:) oysa zihnimdeki cılız sesler, tereddüt içinde, komutanı ölmüş bir ordunun askerleri gibi bir ileri bir geri. ben istiyorum ki, bir tek gece, ama bir tek gece yüzbaşı rouget’in zihnindeki marşı duyayım, sonrasını getiririm. hikayeyi bilmiyorsunuz siz; yıl 1792, nisan ayının insanın kanını kaynatan bahar günleri (demek bir zamanlar nisan bir bahar ayı imiş :p). fransa almanya savaşı başlamak üzere. halk, askerler içkiler içip, coşkulu savaş çığlıkları atıyorlar sokaklarda.  strassburg belediye başkanı kokartlı şapkası, üç renkli kuşağı ile çok fiyakalı, savaşa hazır. ancak askerlere verebileceği tek şeyin de güven olduğunun  bilincinde, yüzbaşı rouget’ten bir marş bestelemesini istiyor. rouget, sessiz sakin, kibar, hiçbir konuda parlak olmayan, alçakgönüllü bir delikanlı. müzikle ilgileniyor ve hobi olarak marş filan besteliyor. başkan, yarına kadar bir marş besteleyivermesini istiyor rouget’ten. 

gece yarısı küçük odasına girdiğinde, verdiği söz aklında rouget’nin, ama ne yazacağı hakkında hiçbir fikri yok. savaş çok yakında, sözünü tutmak için sadece tek bir gece var elinde. deha sahibi şairler ve müzisyenler, tanrı onlara dikte ediyormuş gibi eser yaratırlar, biliyorsunuz. rouget’ye sanki tek gecelik bir deha ihsan ediliyor ve bahar, savaş çığlıkları ve şarapla kaynıyor kanı, büyülenmiş gibi yazmaya başlıyor: haydi vatan evlatları, zafer günü geldi! bu marşın, unutulduğu,  yasaklandığı, coşkuyla tekrar hatırlanıp fransa ulusal marşı ilan edildiği bir macerası oluyor. bu devrimci şarkının amatör yaratıcısı, tuhaftır ki daha sonra devrim karşıtı oluyor, yargılanıyor, üniforması üstünden alınıyor. adını bile hatırlayan çıkmıyor, kendisi de o gecelik dehasına hayretle bakıyor.

yaa… işte böyle tek gecelik bir ayaklanma bekliyorum ben de sigarayı bırakmak için. öyle bir bağımsızlık ateşi ile kavrulmak filan. ancak belki ben de devrimci bir utkuyla dolup taşan sözler söyleyen devrim karşıtı bir geri kafalının tekiyimdir, aynen yüzbaşı rouget gibi. 

"zorbalar titresin artık! ileri, özgürlük çocukları, ileri!"
:p


hikayeyi daha ayrıntılı okumak isterseniz, stefan zweig'ın yıldızın parladığı anlar, kitabını edinmelisiniz.





33 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

Üç vakte kadar bir yol, bugün dahil üç gün mü desem... 1 Mayısta, güne açıklıktaki çay bahçesine yürümekle başlamak, La Marseillaise marşıyla. "Taburları oluşturun, yürüyelim, yürüyelim!"

Sevgiyle.

endiseliperi dedi ki...

aa, şahane olur! ama dur, arçil'in arkadaşları gelecekti bu pazar, biz de kalacaklardı. sorup geleyim hemen.

...

hayır, bu değil de önümüzdeki pazar gelmeye karar vermişler. çok iyi! ama dur, hava durumuna bakayım.

...

20 derece, yağmurlu diyor. olsuuun.
tamam, oldu. nerde yüryeceğiz, sen karar ver.

öpüyorum çok. sevgiler.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Diyeceğim ki; o tekin bulmadığın orman yol, Kadıköy sahili, ada. Hangisi uygunsa onu seç. Veya boşver beni, bayrak taşıyan sensin, içinden geçen neresiyse tamda orada.

endiseliperi dedi ki...

hmmm...
yok, bu ormanı sevmiyorum.
ada'ya gitmeyi çok istiyorum, biliyorsun, ama evle arama deniz koymak istemiyorum arçil evdeyken.
kadıköy-moda hattı olabilir. yine konuşalım.

öpüyorum. sevgiler.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Anlaştık, güzergahı beklemedeyim komutanım.

Seviyle.

endiseliperi dedi ki...

:P
tamam.

erhan b. dedi ki...

1 mayıs... 1 mayıs... işçinin emekçinin bayramııııı...

endiseliperi dedi ki...

:)yine o marşı koyacaktım ya, yeter dedim kendime. pazar, evet 1 mayıs, atze ile yürüyeceğiz biz, erhan bey:)

sevgiler.

pelinpembesi dedi ki...

sevgili peri, az önce uzun bir yazı yazdım ama ne oldu anlayamadım.geldi mi ? neyse yeniden yazayım.
temiz ve saf bir hayat yaşamayı seçen ben, ilk önce iyi olanın seçilmesinin kolay olduğunu söylemene karşı çıkıyorum.her insan sonuçta iyi ve kötüyü içinde barındırıyor.zor olan iyi olanı yaşamak.yoksa ilk sigaraya başlama nedenlerine bakalım; özenti ya da merak.insanların tümüne yakın çoğu bunlardan biriyle başlıyor sigaraya.neden kötü ,zararlı olanı seçip tutkulu olduğunu ispatlamak değil bence.sonradan bağımlılığa asil kılıflar giydiriliyor bence. ee biraz da aydın takımından olmak istiyorsan olmazsa olmazlardandır sigara.sonuçta çoğu sigarasıyla yazısını yazmışır,resmini yapmıştır.
ama bak sende diyorsun, '' bir gün samimiyetle sorarsın kendine ''..çünkü içmeye seni zorlayan şey tutkulu falan bir tarafın değil, birşeye iraden dışı yenilgin..şimdi bunu soran cevher dediğin de aslında doğana yani iyi olanı yapmayı engelleyeni yenmeye çalışan tarafın.ya da oğluna karşı sahip olduğun büyük sorumluluk belki de.
aslında sigara içenler içmeyenlerin yorumlarını sevmezler ama napayım sigara karşıtıyım

endiseliperi dedi ki...

elbette, buket'ciğim. çok haklısın. bak bırakacağım, diyorum, eşeklik etmişim, diyorum, pişmanım, diyorum:)

sevgiler çok.

asliberry dedi ki...

Ay dur bir sigara yakayım hemen geliyorum. Ben Yaman'a hamile kalınca bıraktım, doğumdu, süttü, büyütmekti derken 7 yıl geçti. Ama severek ayrılmıştım. Çok özlüyordum. Yeniden başlamak için türlü çeşit bahaneler arıyordum. Sonra şu iş yerindeki sigara odasında yapılan duman altı sohbetlerde arkamdan dönen dolaplar, canıma tak etti. Tiryaki arkadaşlara, mahrem sandıkları sigara odasına gidebildiğimi, benim de sigara içebildiğimi, vurdukları bıçakla kanımı akıtabileceklerini, benim de etten kemikten bir insan olduğumu göstermenin zamanı gelmişti.

Şimdi sigara odasında tiryaki olmayan başka insanların arkasından konuşuyoruz.

çello çalan kedi dedi ki...

ah kalbim sizinle olacak, yarın bir ara gökyüzüne bakıp (filmlerdeki gibi karizmatik)şimdi atze ve peri birlikte ve çok çok anlamlı bir yürüyüşün peşindeler diyeceğim. kıskandım da aynı zamanda, ama bu kıskanma aranızdan su sızmasını değilleyen bir kıskanma değil, (öyleleri de var çünkü ve garip ki anlayamıyorum) yanınızda olamamayı ve o paylaşımdan bir dilim tadamamayı ifade ediyor, anlatabildim mi?
öpüyorum çok.

endiseliperi dedi ki...

amanın, aslı! başladın, demek. ama senin başlayacağın belliydi. sadece içkiyle sigara içiyorum, diyip o biraları sigara için içtiğini anlamamış mıydım sanıyorsun:)iyi etmemişsin ama bunu demek de sinir bir şey.

demek arkandan konuşamıyorlar şimdi:) oh olsun onlara:)yahu sigara odaları da çok berbat yerler şekerim ya. oraya ait olmadığını göstermek için bile insan içmeyebilir. benim evde sigara odası mutfak, ordan çıkmıyorum:) en son atatürk havaalanında, sigara odasında sigara içtim. berbattı. tuhaf, utanç verici bir ritüel. o dumanın arasına karışıp, birbirine bakmamaya çalışarak, sigara tüttürüyorsun. zevkli de değil. hiç değil. ben sigarayı eşlikçi statüsünde tutuyorum, okurken, yazarken, konuşurken lazım olan bir şey gibi. sadece sigara içmek eylemi, seni ve nikotini karşı karışıya bırakıyor. sana gıcıklık yapıp duran, tependen inmeyen, bana mecbursun, diyen biri gibi. hadi len, demek istiyorsun. nikotinle ilişkimi kontrol altına alıp, ona haddini bildirmem gerek. bakalım.

ama önce, madem başladın, birlikte bira&sigara içelim, dedikodu yapalım. çok da özledim seni. sonra bırakırız:)

öpüyorum çok seni ve yaman'ımı. mehmet'e selamlar, sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

çello çalan kedi,
bu yeni tanışmalarda şöyle oluyor; anlatacağın çok şey var ama karşındakinin dilini, karakterini, yaklaşımını aslında sadece tahmin ediyorsun. atze ile konuşmak kolay. önyargısız, olumlu, yumuşak ve izleyen, dinleyen biri. hiç konuşmasan, suskun olsan da onun için doğal bu, kafanı gömüp gazete okusan da. bu da rahatlatıcı bir şey. yürümek de güzel bir şey, çok severim. o sırada yaptığın her şey, yürümeye dahildir, yürümek her şeyi olağanlaştırır. tv izler gibi bazen manzaraya dönersin, bazen karşındakine, bazen de kendine... yürümek hepsini onaylar.

keşke sen de olsan, 1 mayıs'ta kendi yürüyüş grubumuzu yaratırdık;)

öpüyorum çok. oğuz'a selamlar.

endiseliperi dedi ki...

aa, aslı, işin yoksa sen de gelsene. çok isterim, atze'yi de seversin. tatlı bir kız.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Evet, niçin yürümüyoruz? Tabur, dedik, marş dedik.

Sevgiyle.

Not: Benim orada yanıtların var. Sarı'nı okuyayım ben de.

endiseliperi dedi ki...

offf, nasıl sıkıcı! şu dağınık odadaki dağınıklıkları kolileme işini yapayım dedim. 5 tane filan klavye var. bozuk mu, çalışıyor mu hiç bilmiyorum. atmak istiyorum öyle kapının önüne. hiç de yapmak içimden gelmiyor bu işi. bıraktım. dün kendim için tuhaf bir yemek yapmıştım, ondan yiyorum. pırasa, semizotu, brokoli, sultani bezelye (adı bu muydu, hani içi değil de doğrudan kendisi), kırmızı biber, domates rendesi, taze sarımsak, bir avuç bulgur ve yarım limon suyu, biraz zeytinyağı, birazcık pul biber. fena değil işte. yemek yemek benim için sağlık işareti. günde üç öğün yemek yeme isteği duyanlara nasıl imreniyorum.

hmmm... sarı. bilmem ki yazar mıyım. sana da olur mu bilmem, bazen aklım, evet yine başımda, ama çok uzak bir yerde asılı gibi. okuyorum, izliyorum, bir şeyler yazayım istiyorum ya işte, bütün o sözcükleri, ona, taa uzağa taşımam gerekiyor. başım yukarda ona anlatıyorum. aklım hiç ilgilenmiyor ama. hiiiç. dalgınca, "sarı mı? hmmm... istiyorsan yaz," diyor. yatağın yanındaki komodinlerin üstü yine kitap doldu bu yüzden. onu heyecanlandırır, iner, bana katılır umuduyla bir sürü kitaptan bir şeyler okuyorum. cık... buna rağmen yazarım da, nasıl desem, kendimi taklit ederek yazarım. bu da yorucu. bakalım işte.

bitti yemek. ben şu çamaşırları asayım şimdi.

sevgiler.

meftun dedi ki...

buradaki yorumları okumayı seviyorum :)))
ses etmeden duramazdım..
iyi akşamlar ya da iyi geceler mi demeliyim.. vel hasılı bolca sevgiler..

sigara ise.. hımm hiç başlamadım, sevemedim yaw.. içilen mekanı kirli gösteriyor gibi geliyor bana :) ne bileyim annemler de içilmiyordu, kendi evimde içilmiyor, kayınvalidemlerde içilmiyor.. ehh iş yerinde de içilmiyor.. demem şu ki alışmam pek zor ;))

endiseliperi dedi ki...

merhaba yahu meftun,
nerdesin allahaşkına sen! benim çevremde sigara dumanından göz görü görmezdi. her zaman d aöyle oldu. ama ben küçükken sağlıkçı bir tiptim. içkiye, sigaraya, meşrubata, yağa... çoğu şeye karşı. bana sebze, meyve, su, peynir, zeytin, ekmek, çay olsun bunlarla yaşayıp giderim.

hiç de alışma. sigara pis bir şey. ben senin gibi olmak istiyorum; sigarayı bırakmış değil, ona ilgisi olmayan, aklına gelmeyen biri. geçen sefer yöntemim buydu. belki yazarım.

görüşürüz. öpüyorum çok. sevgiler.

Eleştirel Günlük dedi ki...

Daha sayfa acilir acilmaz sigarayi ictigini goruntuleyen fotoyu gorur gormez "ne guzel de iciyor" gecti ardindan ve evet daha yaziyo okumadan bu posta "bak beni sigaraya baslatacaksin ha!" diye not dusesim geldi. Yaziyi okudum. Hala fikrim degismedi: Canim sigara istiyor. 5 yil mi ne oldu icmeyeli hala sanki dun birakmisim gibi... (yok o kadar da degil ama) yeri bir baska...

redrabbit dedi ki...

ben sigara içen halimi seviyorum.Ttün tabakamı,arap kağıtlarımı,"nasıl öyle incecik ve düzgün sarıyorsun" demelerini,bu ritüeli seviyorum.Tutunuyorum bu keyfime.Arada yenen kaymaklı ekmek kadayıfı,tereyağlı pilav,bir kavanoz nutellayı kaşıklamak gibi..Evet sigara bunlar gibi "arada" yaptığın birşey değil,sonuçları çok daha kötü,biliyorum.Ama bıraktığım 1 yıl,karakterimin de değiştiğini farkettim ve sevmedim o beni.Eski halime dönmek için başladım yeniden.Benim hikayem bu kadar basit.Başlamamış olanlara saygı duyuyorum,imreniyorum,tanımadan sevebilirim hatta onları ama en çok da onların yanında,onları izleyerek sigara içmeyi seviyorum.Deli miyim ben ya?Bayramımız kutlu,mutlu olsun bu arada..

endiseliperi dedi ki...

hay allah, eleştirel günlük, sigara yazılarına eşlik etsin diye koyacaktım bu sigaralı fotoğraflardan ya, pek iyi yapmazmışım demek ki. sigaraya hiç başlamayın. hayata tutunmak için değil; insanın kendine tutunmasında bir yanlışlığa neden oluyor. her canlının sağlıklı, mutlu, özgür yaşamasını isterken, yaşamları için uygun koşulların oluşturulmasının gerektiğini söylerken, sigara içmekle tutarsız bir şey yapıyorsun sanki. ta ilk baştan, kendi bedeninden başlayarak, kendi ellerinle bombalıyorsun bu niyeti.

sigaraya özlem duymanızı değil, sigara içenleri bir tür köleliğe boyun eğmiş, yaşamlarını daha kaliteli hale getirmekte aciz kalmış insanlar olarak görüp, kendinizi kutlamanızı isterim.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

hey, redrabbit!
dün markette seni andım. geçen gün o uyduruk sebze yemeğini pişirirken; hani sen, "ben çiğ ya da az pişmiş yemekler hazırlıyorum; tabağımda her yiyecek kendi doğalarını hatırlatacak şekilde duruyor ve sebzeyi, meyveyi alışıldık protokollerden ayrı istediğim zaman ve şekilde yiyorum," gibi bir şey demiştin ya, onu hatırladım. ve dün marketten kurutulmuş, çekirdekli kuru üzüm aldım yine seni hatırlayarak.

ben sanıyordum ki, sen sigara içmiyorsun, redrabbit. böylesine bedeniyle barış içinde yaşayan biri, sigara da içmez sanıyordum. sigara içtiğini söylemen, tuhaf bir şekilde seni daha yakın hissetmeme neden oluyor. 10 lu yaşlarımın başında sigaraya müthiş karşı olduğum dönemde okuduğum steinbeck'in bitmeyen kavga'sında hiç unutmadığım bir sahne vardı; işçileri örgütlemeye gelen komünist, bir işçiyle konuşmaya başlamadan önce ona sigara ikram ediyordu. paketinde hep fazladan sigara oluyordu. bu hem konuşmaya başlamayı kolaylaştırıyor hem bir paylaşım yaratıyor hem de bir duygudaşlık oluşturuyordu. bütün bunları tek dal cigara başarıyordu. inanılmaz, gelmişti o zaman bu bana. hala da öyle gelir.

demek tütün sarıyorsun! şahane bu. kaçak öğretmeye çalıştı ya, üstünde durmadım. ama çok şık, çok havalı geliyor;) öğreneyim ben de. tütün var da evde, kağıtları yok. arap kağıtları ne acaba? nerde bulunuyor, sorayım bir tütüncülere.

öpüyorum çok. sevgiler.

tavsan dedi ki...

Peri:) Sigarayi birak evet. Yakinda savgilim kocam da birakacak; biliyorum cunku onun bir son tarihi var; cocugu onu sigara icerken gorsun istemiyor. Sevgilim kocamin babasi 30 yil gunde 3 paket icmis, ben tanistigimda yeni emekli olmus ve sigarayi birakmisti. Kocam da kardesi de sigara iciyor. Sigara kotu, cok kotu birsey. Ve hayir, sevilesi kotulerden degil; aksine sistemin sevdigi kotulerden bence. Ve Buket'e katiliyorum; iyi olani secmek kolay degil; zor aksine. Iyi olani uzaktan sevmek veya takdir etmek belki kolay. Onda bile bazen bir kiskanclik var diye dusunuyorum. Kaldi ki sigara icmek veya icmemenin evrensel bir etigi oldugunu da dusunmuyorum; olay seninle ve cocugunla alakali, sorumlulugun yalniz bu ikisine (en azindan artik olan ic mekanlarda sigara ictirmeyen kanunlarla). Yani sigarayi birakmak bir nevi bencillik belki de.
Ben sigarayi birakanlari severim:) Ve evet bence de sen aslinda sigara icen bir insan degilsin.
pek cok sevgiler

endiseliperi dedi ki...

tavşan, bu şahane bir haber! demek bebek geliyor, yaşasın! çok sevindim, inan. erkek mi, kız mı acaba? ismini ne koyacaksınız? burcu ne olacak?:)

hmmm... o iyi kötü meselesi biraz karışık, ben öyle biraz geçiştirerek yazdığım için böyle anlaşılması doğal. onu boşverelim. sigara, evet kötü. kötüye kötü demek kadar insanı zora sokan bir şey yok. sigaranın iyilik gibi bir iddiası yok. hiç üçkağıt yapmıyor, bu konuda gayet dürüst. sigara seni daha çabuk öldürür. bu kadar basit. sigara, sen, ben hepimiz bunda anlaşıyoruz ve almanlar, soykırım nedeniyle yahudileri asla affetmeyecekler.

geçelim ya, sigara bırakılsın sizin evde, pudra, mama kokusu dururken ne kötü sigara kokusu. arçil'e küçükken şöyle açıklıyordum; içimde sigara şeytanı var, karanlık bir duman. karnı acıktığında beni rahat bırakmıyor. istediği bir tane sigara içmem, ancak böyle yatışıyor. ama ben ona bu sigarayı vererek onun yaşamasını sağlamış oluyorum. oysa içimdeki bu canavarı tümden öldürmek için o sigarayı içmemem lazım. her sigara, bir sonraki sigaraya davet çünkü. bu böyle devam ediyor:)

bakalım, tavşan, bırakırım belki. daha bir ay bırakmayacağım ama. hazırlanıyorum sadece böyle.

kendine dikkat et, çok öpüyorum seni. bu güzel haberi verdiğin için teşekkürler. sevgiler, eşine kolay gelsin;)

redrabbit dedi ki...

çekirdekli kuru siyah üzüm meselesine sevindim.Bir de çörekotu al bir dahakine olur mu?Salatana dök bir çay kaşığı.Bir de bizim gibi sigara içenler için keçiboynuzu.Hergün 2 tane kemiriyorum ben kahvenin çayın yanında.Ciğerler için faydalı,söktürücü.Aynı zamanda şeker kullanmana gerek kalmaz,enfes bir tadı var.Almadan önce izin iste satıcıdan ve birini kır,bak bakalım,kırdığın yerde bir yoğunluk,sıvı var mı?Yoksa alma,geçmiştir..Arap kağıdı da tütün satanlarda hatta çoğu tekelde bulunur.İncedir,yapışkansızdır,o yapışkan maddeler iyi değil kağıttaki..Sigara içiyoruz diye herşeyi de boşverecek değiliz canım..

tavsan dedi ki...

Tesekkurler:)
Erkek, Temmuz'da bir vakit katilacak aramiza umuyoruz. Adina henuz karar veremedik. Bakalim:)

endiseliperi dedi ki...

:)arapkağıdını sorarım sigarayı bırakmadan önce. çörekotu ve keçiboynuzu. tamamdır, not alıyorum. akşamları kantaron çayı içiyorum ve gece kolay uykuya dalıyorum. yazın fitness a gidip sigarayı bırakmayı deneyeceğim. bir de dün atze ahşap kutuda pekmez hediye etti, o da faydalıymış çok. bakalım. teşekkür ederim çok, sevgili redrabbit.

endiseliperi dedi ki...

ah, tavşan'cığım ne heyecanlısın kim bilir. yengeç olacak demek, hiç fena değil. çok seviniyorum bu bebek haberlerine. yeni, taze, umut verici, iyi, güzel bir şey bebek. annesi, babasıyla, sağlıklı, mutlu, neşe dolu uzun bir ömrü olur umarım.

sevgiler çok.

justine dedi ki...

Hey!
böyle coşkulu başlayıp, şimdi nöbete geldim desem ne kötü olur değil mi?;p

Bütün yorumları okumadım daha, fakaaaat sigara sağlığa zararlıdır, kötü etkileri vardır ve soyunma odasında içilirse kokusu ve rengi kıyafetlerinize siner! (bir de ben sigara içenleri severim, bir zamanlar içmişliğim de vardır, aramızda kalsın;))

İzindeydim, tepe sersemi gibiyim şimdi, nasılsın Peri, özledim seni.

Sevgiler çok, yukarıdaki herkese tabii.

endiseliperi dedi ki...

demek "kötü etkileri vardır":)
soyunma odası demişsin yine seks katmışsın olaya, ama bu meret mutfağı da kokutuur, oturma odasını da kokutuuur.

hoşgelmişsin.

sevgiler.

justine dedi ki...

Yok, seks filan değil o, nöbetteyim şimdi. Soyunma odası hemen yanda, tam o yorumu yazmadan oradan çıkmıştım. Montumu, hırkamı filan oraya koyuyorum ve çok fena kokuyor, ondan öyle dedim. Odada sigara içilmesin diye tartışıp duruyoruz, önemli mesele bizim için, son günlerde. İşin içinde seks olsa daha eğlenceli olur tabii. Ve ben demek hep öyle yapıyorum ha?;)

endiseliperi dedi ki...

anladım, justine. kapalı odalarda gerçekten içilmemeli. türkiye bu yasağa şaşırtıcı bir şekilde çok uyan ülkelerden. ben bile sinir oluyorum.

sevgiler.