Pazar, Haziran 5

sabaha karşı, rüyamda

bir soruşturmaya tabi tutuluyorum. soruşturmacının yaklaşımı kötücül, anlayışsız ve sözleri benim anlamadığım, belirsiz bir takım imalarla dolu. ayaktayız. benden neyi duymak istiyorsa, hangi itirafla rahatlayacaksa onu söyleyip, kurtulmak istiyorum. ama tahminde bile bulunamıyorum. yuvarlak bir masanın önündeki iskemleye yorgunlukla çöküyorum. bu görüntü rüyayı gören benim bakışıma çok yakın ve sırtım bu bakışa dönük.

oturduğum anda şiddetli bir patlama... sağ yanımda feci bir acı, sonrasında uyuşma, açık sarı renk bir boşluk ve içinde karıncalanan daha parlak ışıklar. düşüyorum. bayıldığımı biliyorum; "bana, sağ tarafımdan yıldırım çarptı," diye düşünüyorum, "asla tam olarak iyileşemem. en iyi ihtimalle sağ tarafım felç olur." muhakeme yapıyorum ve durum böyleyse gözümü açıp iyileşme çabasına girmemeye karar veriyorum.  o esnada dışardan olayı gören bir ben daha var; şöyle diyor, "sağ tarafından vuruldu. kurşun beynine ne kadar zarar verdi, şimdilik bilinemez. ancak her durumda iyileşmesi için bilincinin açık kalması gerek." bunu düşünüyor ve sert, kararlı bir sesle, "gözünü aç! gözünü aç!" diye sesleniyor. rüyayı gören ben uzaktan ve serinkanlı, "anlatıcının birinci ve üçüncü tekil şahıs olarak böyle yer değiştirmesi ve üstelik birbiriyle çatışması ne ilginç," diye düşünüyorum. birinci tekil şahıs, bu " gözünü aç!" sesinden çok rahatsız. ikircikli bir ruh haline giriyor; "hava güzeldi. o halde bana yıldırım çarpması olanaksız. böyleyken ben yine de yıldırım çarptığına inanmak istiyorum. o gerçeği söylüyor da olsa yaralanmanın biçimi neyi değiştirir? gözümü açmayacağım."

korku ve endişeyle gözümü açıp, yataktan kalkıyorum.


23 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

Vurulduğun halde düşüncenin üç farklı açıdan yürümeye devam etmesi, bir açıdan korkunç rüya Peri. Sorgulayandan çıkan tek bir sesin anlaşılmazlığı, buna tezat senin üç sesinin birden berraklığı harika. Şimdi iyi misin?

Anlamlı, güzel bir rüya. Öpüyorum.

endiseliperi dedi ki...

çoğu kez olduğu gibi, endişeyle, kaygıyla, korkuyla uyandım, atze. ben kendi adıma türlü türlü ve çok sayıda ses çıkarabiliyorum da bunlar aydınlık bir gerçeklik fikri vermiyor yine de sanki.

burda rüyamı anlattığımda, kaplanoğlu'nun bal filminde babanın oğluna, "rüyanı asla başkalarına anlatma," uyarısını duyar gibi oluyorum. yine de anlatıyorum; zihnim, rüyanın o esrarlı bulanıklığından kurtuluyor böylece.

teşekkür ederim, atze. ben de seni öpüyorum. sevgiler.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Ben de Martin Scorsese'in Cape Fear filminden bir örnek vereyim mi, vereyim. Pisikopat tecavüzcü Max ağzına zor sığdırdığı dev bir pro içinyordu, ona garipseyen gözlerle bakan avukatına "insan olduğumu hatırlamak için zaaflara ihtiyacım var." demişti.

Sevgiyle.

endiseliperi dedi ki...

rüya görmek, doğal. anlatmak, dinleyeni özel bir alana davet etmek ve özel alanı paylaşmak, zayıf olduğun alanı göstermek... belki. belki bu nedenle o film ve o replik geldi aklına.

nuri bilge ceylan'ın iklimler filminde, kadın, birlikte olmaya razı olduğu eski sevgilisine, gece birlikte olup, sabah güven içinde uyandığında, gece gördüğü rüyayı anlatır. adamın tavrı seyirci olan bizi bile incitir. kadının hayal kırıklığı büyüktür. rüyalar kime anlatılmalı?

sevgiler.

asliberry dedi ki...

böyle bir sendrom var biliyor musun, adını şimdi hatırlayamıyorum. Depremlerde falan olurmuş, mesela aslında vücudunda bir sorun yok ama bir yere sıkıştın, kaldın veya ufak bir yaran var ama ölümcül değil, öleceğine o kadar inanıyorsun ki, beyin bir takım emirler veriyor, organların bir takım sıvılar salgılayıp, bütün vücudu iflas ettiriyor.

hayrolsun.

benim annem de kötü rüya görünce musluğu aç suya anlat, akıp gitsin der:)

endiseliperi dedi ki...

hmmm.. duymuştum aslı'cığım. panik atak dedikleri de benzer bir şey, değil mi? öleceğini sanıyorsun. uyandığımda baktım, gayet rahattım yatakta, bir yerim de ağrımıyordu. bizimkilerle görüştüm telefonda, iki ameliyat olacak, çok riskli değil diyorlar, ben de bilinçli haldeyken çok da endişe duymadım, belki onun etkisiydi yine de. yok yok telaşlanma sen şimdi, çok önemli ameliyatlar değil.

suya anlatmak ne güzelmiş:) ama suyun öyle boş boş akmasına dayanamam sanırım. sen de dayanamazsın:) nasıl oldun aslı'cığım? umarım iyisin, yaman da iyileşmiştir. çok öperim ikinizi de.

iyileş de görüşelim. sana kısır yapayım:)

çok, çok sarılırım. memet'e çok selamlar.

Adsız dedi ki...

fotoğraf ne güzelmiş periciğim :) bu örgülü model çok yakşıyor sana.

rüya meselesine gelince, kötü rüyaların anlatılmaması yönünde bir tavsiye okumuştum bi yerlerde. gerçi anlatınca iyi geliyorsa neden olmasın? ben de çok rüya görüyorum bu ara. akşamüstü uykusundan yine bir sürü rüya görerek uyandım.

kucaklıyorum seni.

endiseliperi dedi ki...

teşekkür ederim, neo'cuğum. yazın, sıcakta genellikle örüyorum saçımı.

hmmm... tarot falında eğer kartların kötüyse kader kartının açılmaması daha doğru bulunur. çünkü açıldığı an kader çarkları işlemeye başlıyormuş:)

ben de kucaklıyorum seni. sevgiler.

meftun dedi ki...

hayır olsun.. sıkıntınızı atmışsınız diye yorumlayalım olur mu :))

rüya görmeyi hiç sevmem.. maalesef beni çok etkiler, olumsuz yönde.. bir hafta kendime gelemem.. bu yüzden hiç görmek istemem.. bu sabah bende rüya gördüm fakat bu kez çok hoştu.. minyon bir kız bebek gördüm, kapkara saçları vardı :) (ben sarışınımdır eşim esmer, henüz çocuk yok)bari teni beyaz diye sevindim :D kaşı gözü eşime benziyordu,teni bana benzeyecek diye.. çocuk istiyoruz son zamanlarda sanırım o durumlardan etkilendim :))

3 çeşit rüya varmış Periciğim, biri uhrevi diğeri şeytani öteki de dünyevi imiş :)

ben çok kötü rüya gördüğümde sağıma yada soluma dönüp (o kısmı tam hatırlamıyorum) 'tü tü tü bu rüya benden değil' diyorum bir de ihlas (kulhü) falan okuyorum :)) bana iyi geliyor :)) öyle işte..

endiseliperi dedi ki...

hayır olsun, meftun'cuğum. amin:)
beni de çok etkiliyor rüya görmek. geleceğe ilişkin bir çıkarsama yapmıyorum da, içimde ne sıkıntı varmış da böyle rüyamda ortaya dökülüyormüş, diye düşünüp duruyorum hakkında.

senin rüyan çok güzelmiş. umarım yakında bir bebek haberi veririsin, meftun. hem kız olsun:)

kulhuvallahu ehad duasını mı okumak gerekliymiş. okurum. kısa da hem:) kayınvalidem hafızdı. bana sıkı sıkı öğüt verirdi; "dışarı çıkacağın zaman 7 kez sağına 7 kez soluna, 7 kez yukarıya, 7 kez de aşağıya fatiha okumalısın," derdi:) "yolda okusam," derdim, "okuyuncaya kadar gideceğim yere de varmış olurum.":)

annem de çok kötü rüya görürümüş. onu "al basarmış." ne var ki rüyasında, rüya gördüğünü anladığı anda fatiha okurmuş ve bir anda o al ortadan kaybolur, annem derin bir nefes alırmış:)

teşekkür ederim. sevgiler.

pelinpembesi dedi ki...

Periciiiimmm, nerelerdeydin??
fotoğraflara bakılrsa tatil bol gezmeli ve mutlu geçmiş.ama böyleyse durum nasıl böyle rüyalar görüyorsun?
benim rüyalarımın genelde bana özel anlamları olur ve mesajlıdır:) valla doğru ,mesela annem evlenmeden önce eşimi rüyasında görmüş, birebir aynıymış.genetik belki de :)

endiseliperi dedi ki...

buketciiim:) evet evet, çok gezdik, çok güzel geçti.

ee, ben genellikle böyle rüyalar görürüm. neşeli rüya gördüğüm pek yoktur:)bu rüyayı da anlatı tekniği açısından hoş bulduğum için anlattım biraz da. yoksa daha enteresan rüyalar var. bakalım bu gece ne göreceğim, çok heyecanlı:)

bana rüyadan hiç öyle haber gelmez de, uyanıkken "ayan" olur bana bir şeyler. sezgilerim güçlüdür biraz. birini düşünürüm, arar hemen akabinde filan. yere bir şey dökülür, daha silmeden arçil in üstüne basacağını bilirim:) polisiye dizilere çok sardım bu aralar. dizi başlıyor, beş dakika içinde, mesela tedy amca lafı geçiyor. daha amcayı görmeden katilin o olduğunu biliyorum:)

sizin durum iyice şenlikli; müstakbel damadı filan rüyada görmeler:)

öpüyorum seni. sevgiler.

justine dedi ki...

Hayır olsun canım.
Dün okudum rüyanı ve o yorgunlukla yazamadım ama aklıma takıldı kaldı. Rahatsız oldum, bir an önce yazamadım diye.

Blog vasıtasıyla tanıdığım ve sadece mail yoluyla görüştüğüm biri vardı, çok önem verdiğim biri. Bana yazdığı bir mektubunda, anlattığım rüyayı yorumlamış ve hemen arkasından, kırmızı ve siyah fondaki geçişlerin çok keskin olduğu, insanlı rüyaları asla kimseye anlatma, diye uyarmıştı. Hele buralarda "sakın" demişti.
Bu korkular, tereddütler ne anlama geliyor, gerçekten hiç bilmiyorum. Ama, inanıyorum. Sanki, ben hep aksini savunsam da, bizim denetleyemediğimiz, kontrol edemediğimiz ve elbette bizimle ilgili bir şeyler oluyor etrafımızda. "Olabilir", daha doğru bir kelime belki de. Ben hep anlatırım, kendi gücüme hayranım sanırım. Oysa, bir yerlerde, bir şekilde "iyi saatte olsunlar" hep var. Gücü hiç sallamayan, beynini aklını bir kenara koyup, kalbinle uğraşan.

Gülme, öyle;)

Rahatladım, tekrar hayır olsun.

Çok sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

:):) güldüğümü nerden anladın?
ben insansız rüya görmüyorum ki. iğne atsan yere düşmüyor rüyamda, o derece. hem ne keskin geçişler. hiç anlatmamam lazım o halde.

inanmam öyle şeylere, desem de, ben, sabah herkesin rüyasının anlatılıp, yorumlar yapıldığı, kahvaltıdan sonra kahve fallarının bakıldığı bir evde büyüdüm. bilimsel bir insan olmam mümkün değil. kendimi sonuna kadar kazımam lazım.

hayır olsun:)

sevgiler sana da çok.

piktobet dedi ki...

rüya değil uzun metrajlı deneysel film. bir doz lars von trier izledikten sonra bünyeyi resetleme ihtiyacı duyar insan hani.

endiseliperi dedi ki...

:) düşün halimi işte, piktobet. her gece benzer durum. gündüz uslu uslu kurabiye, börek yapan bir stepford kadınıyken, gece nasıl oluyor da trier kadınına dönüşüyorum; al sana esrar!

sevgiler çok.

piktobet dedi ki...

görebilmek bir yana, böyle kurgulu diyaloglu anlatmak bir yana. gündüz çok normal takılmamak gerek belki. bir stepford kadınının tekdüze yaşam tarzı geceleri avlanan bir bilinçaltı canavarına yol açabilir zamanla.

endiseliperi dedi ki...

rüyalar aslında, pikobet, tutarsız, mantıksız, belirsiz imajlarla dolu ve uyanan zihin onu bir şekilde mantıklı hale getiriyor anlama ve anlatma çabasına girince. aradaki boşlukları da muhtemelen dolduruyor. rüyamda genellikle dikkatimi çeken rüyayı gören benim kamera açılarım oluyor. çok tuhaftır. bazen tepeden bakar, bazen iyice yaklaşır, rüyadaki bilincim kurguya müdahalesi ile tuhaf cut'lar olur. bu rüyadaki rahatsızlığım ve gözümü açmaya gösterdiğim direnç çok belirgindi. rüyada gözümü açmak istememem ve fakat rüyadan kurtulmak için gözümü açma isteğim çatışıyordu.

gündüz normal takılabilmeyi çok umursuyorum, piktobet. arizi durumlarda bile bir rutin, bir düzen oluştururum. salkım saçak günlerden hoşlanmam. doğru da bulmam bunu; bir kitap okuma macerası için bile günlük rutin gerekir aslına bakarsan. risk almayı severim, ama her riskli karardan sonra yeni durumun rutinini oluşturrum çabucak. böylece dikişsiz olarak günler günlere akar.

geceleri avlanmam. rüyalarımın endişeli yapısı da gösteriri ki, güç bende değildir. avlanılmamaya gayret etmek ya da rüya kalabalığımın içinde, onlardan biri olmadığımı anlamamalarını sağlamak için uğraşırım. gündüzün ve gecenin her coğrafyasına yabancıyım. gerçekte huzurlu olduğum tek yer evim ve onun içinde kurduğum düzen.

ne çok konuştum. börek de pişti, çıkarayım fırından:)

sevgiler.

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Ben korkuyla uyanmaktan nefret ediyorum. Hiç kabus görmeyen ben son zamanlarda sık sık kabus görür oldum. Uyandıktan bir süre sonra ne gerçek ne gerçek değil bir süre emin olamıyorum. İşte o bir süre de ömrümden ömür alıyor gibi geliyor bana.

Ben rüyalarımdan gerçek olmasını istediklerimi başkalarına anlatmam. Eğer gerçek olmasını istemiyorsam anlatırım. Bugüne kadar hangi rüyayı anlatmadıysam gerçek oldu çünkü :) Rüyalarımız bile bize seçme şansı sunuyor olabilir mi?

endiseliperi dedi ki...

zihnin ne tuhaf bir mekanizması var, değil mi? yani bir beden ve zihin olarak, bir sabah dehşet bir korkuyla uyanmayı becerebiliyorsun kendi kendine. inanılmaz! ve çok berbat bir duygu o. gerçek olmadığına inanamamak, gözden kaçırdığın bir şey varmış gibi çevrene bakmak. oysa hepsi kafanın içinde oluyor, sen yatağında mışıl mışıl uyuyor görünüyorsun.

bunu biliyorum. gerçekten olmasını istediğin bir dileğin varsa başkalarına anlatmıyorsun. biz arçil le hiç demeyiz birbirimize dileklerimizi:) dün mevsimin ilk karpuzunu yedik ve usül gereği dilek tuttuk, ama gözlerimizi bile kaçırdık birbirimizden:)

öpüyroum çok. sevgiler.

erhan b. dedi ki...

şu header fotosunda bir vietkong militanını görür gibi oldum peri.

eylem güzeli bir insansın:)

süper manzara. (bi ara belki biri ellerimden tutar da götürür umarım beni oralara.)

erhan b. dedi ki...

ha, bi de şu atze. gerçekten bu kadar güzel mi yoksa fotoğraf yalan mı söylüyor peri?

endiseliperi dedi ki...

:P teşekkürler erhan bey'ciğim. manzara çok güzledi. bir köyün tepesindeki kaleye çıkmak için mücadele veriyoruz orda. kale de bir şey yoktu ya... aa yılan vardı. evet evet, bir yılan yavrusu. sütlü kahve renkte. önce şaşırdım, korkayım dedim, ama öyle sevimliydi ki, birbirimize burnumuzu uzattık. yanımdaki çok sevdiğim arkadaşım dedi ki, "istersen çok yaklaşma, annesi buralardadır, kızabilir."

gidersiniz umarım erhan bey. fena yerler değil. sakin, güzel.

atze gerçekten de çok güzel. ben saçını uzatsın, ensesine gelsin, birazcık da bukle filan verelim istiyorum. ama henüz kendisine demedim bunu. hiç o şeylerle uğraşmıyor gibi.

sevgiler.