Pazar, Ağustos 14

tuhaf

uyuyalı henüz çok az olmuştu. ama sanki biri beni şiddetle sarsıyormuş gibi uyandım. baktım, güneşten başka görünürde hiçbir neden yok. doğruca gidip perdeyi kapattım, yeniden yattım. olmadı. zihnimde minik düşünce cinleri el kol sallayıp dikkatimi bir şeye çekmeye çalışıyorlar. ne var!? birinin doğumgünü filan da onu mu hatırlamam gerek? düşündüm, yok. niçin böyle alarmdayım? çay demledim, kahve yaptım, teras kapısını açıp, iskemlemi kapıya dayayıp ada'ya baktım. sis var. manzara gri. pek bir şey görünmüyor. sessiz. bugün pazar, dedim. bunu idrak etmiş olmama sevindim. ama sanki manzarayla birlikte zihnime de çökmüş o sis. bir güvercin gelip onlar için koyduğum leğenden su içti, beni farkedince telaşla kanatlarını çırpıp uzaklaştı. bu telaşlı, endişeli kanat sesi, kafamdaki cinleri tekrar harekete geçirip yine dikkatimi bir şeye çekmeye çalıştılar. ne yapmam lazım acaba? kalkıp vitamin içtim. evin içinde dolaştım. güne ilişkin bir şeyi anlamadığımda hep yaptığım gibi en yakın kitabı alıp sayfasını gelişigüzel açıp kitap falı baktım:

"sandığınızın aksine, gerçekler tersyüz edilemez. içeri girebiliyor olmanız, dışarı çıkabileceğiniz anlamına gelmez. girişler çıkışa dönüşmezler, az önce girdiğiniz kapının dönüp baktığınızda hala aynı yerde olacağını kesinleyecek bir şey yoktur. yanıtı bildiğinizi düşündüğünüz her zaman, sorunun bir anlam taşımadığını farkedersiniz"

"onlara bakmaktan vazgeçti, onlar da varolmamaya başladılar." 


paul auster

bu falın, unutkanlık ya da ne bileyim idraksizlik sisine bulanmış zihnimi aydınlatacak hiçbir etkisi olmadı. arçil'e çay götürdüm. kahvaltıda ne yemek ister, diye sordum. omlet, tost ya da klasik kahvaltı önerilerinin hepsini reddetti. zaten dışarıya çıkmayacağım, yatıp uyuyacağım ben, dedi. dersaneye gidecekti ve ben de ona eşlik etmek için çıkacaktım. gece yaptığımız plan buydu. sen çıkmayacaksan benim çıkmam abes olmaz mı, diye sordum. çok abes olur, yat uyu, dedi. bunu, tembel bir insanın kendiyle tutarlı bir yanıtı mı, yoksa bugün benden daha aklıselim görünen birinin sağduyu dolu sesi mi diye tarttım ona bakarak. deniz kıyısında kitap okumayı istemiştim, sis var, deniz de güzel olmaz aslında sanırım, diye mırıldandım. bunu duymadı.

fincanımdaki kahveyi döküp, çay koydum. teras kapısındaki iskemleye oturdum tekrar. akşama balık yapmak harika bi fikir, dedim. bu nedenle çıkıp kadıköy'den balık almak zorundayım. çıkmak zorundayım. bu kararlı fikir, zihnimdeki sisi yararak geçen bir uçak gibi hoşuma gitti. aşağıda, çok uzakta bana telaşla el kol sallayan cinleri gördüm. teras duvarında iki güvercin önce bana, sonra önlerine bakarak aralarında gurr gurr diye konuştular. bu, dün yaşadığım anlamsız, kısa bir sahneyi hızla hatırlamama neden oldu; markete giderken, annesinin elinden tutmuş, yürümeyi yeni öğrenmiş bir bebekle karşılaşmıştım; onları geçince neden bilmem arkamı dönüp bakmıştım ve hayret, bebek de arkasını dönmüş bana bakıyordu. o an sevimli görünen bu sahneyi hatırlamak nedense  içimi ürpertti.

keşke akşama balık yapmayı planlamasaydım, dedim odaya giyinmeye giderken, dışarı çıkmak zorunda kalmazdım. ama mecburum. balık, çünkü harika bir fikir.


***
 bulanık çıkmış, yelkenliler görünmüyor. ama sanki daha da hoş olmuş böylesi.



12 yorum:

justine dedi ki...

"...Bana bakıyor. Bir şey demiyor, yalnız bakıyor o herkesi konuşturan garip gözleriyle. Hep söylerim hiçbir zaman yaptığı bir şey ya da söylediği bir şey değildi ya da herhangi bir şey o bakışından başka. Bir yolunu bulup içinize girmiş gibi. Sanki onun gözleriyle kendine ve kendi yaptıklarına bakıyorsun. Sonra o kızın sanki ellemişim gibi bana baktığını seziyorum. Anse'a bir şey söylüyor. 'Mr. Whitfield...' diyor.
Tanrı'nın önünde söz verdim ona,' diyor Anse. 'Üzülecek bir şey yok.'..."

Dün çok geç yattık, iki-üç saat kadar uyumuşum. Bir rahatsızlık var uyumamı engelleyen. Vücudumu kontrol ediyorum, anlamadım. Sıcak duş aldım az önce, yatağımı değiştirdim. Saçımda havlu kitap okudum, olmadı. Saat yediden beri dolanıyorum evde. İçeri gitsem, rahatsızlığımı C.'ye de bulaştırırım sanıyorum. Hiç olmadı uykusuzluğumu. Oysa bir kişinin uyuması, iki kişinin uyumamasından çok daha iyidir. Hep sessizce dolaşırım, böyle uyuyamadığım zamanlarda çocukluğumdan beri. Kucağıma netbook'u aldım, yazını okudum. yanımdaki kitabı açıp, çıkan paragrafı yazdım. Fal benim de işime yaramadı, uykum da gelmedi.

Dün akşam sinemaya gitmiştik, eğlenceli bir filmdi. Çok gülmüş ama eve gelince unutmuştuk.
...
Biraz film hakkında nette yazılanlara bakayım ben, belki uykum gelir.
Dün çok güzel bir gündü, bugünün de güzel bir gün olması için mutlaka uyumalıyım. Mutlaka uyumalıyım. Hemen şimdi.
Böyle zorlayınca da hiç olmaz ya, neyse.
Yine güldürdüm kendimi, insan ne tuhaf;)
Sana iyi alışverişler, bana da iyi uykular olsun, hadi bakalım.

meftun dedi ki...

günaydııınn periciğim.. ne güzel bir gün yaw.. boşver zihnindeki üçharflileri.. (ben onlardan çok tırstığım için genel adlarını kullanmıyorum)bugün bizde erkenciyiz çoktaan kahvaltımızı yaptık ryancığım (benim adam :) ) içeride tv.nin karşısında uyumaya başladı bile ;)
balık mı ıyyy.. hiç sorma midem çok fena.. fazla dert etmiyorum ama sevdiğim tüm yemeklerden iğrenir durumdayım, sevmediklerimin ismini bile anamıyorum.. balığı da severdim halbuki.. hea ne diyordum, midem kötü.. sebep mi :D çünküüü.. hatırlarsan baby düşünüyoruz demiştim bi ara.. heh işte.. şu sıralarda 2,5 aylık oldu düşünülen bebek.. bazı sıkıntılar oluyor işte ama geçecek inşallah.. yani öyle umut ediyorum, geçer di mi.

havanın çok hoş olduğunu hissediyorum; ryan biraz dinlensin de dışarı çıkmak istiyorum; hamilelikten ötürü oruç tutamıyorum, mydarling te ben oruçlu değilim diye bu sene salladı biraz :) hain dom dom.. bu eşler bi garip olabiliyor..

aslında biraz toz falan alsam iyi olur ama canım hiç temizlik yapmak istemiyor.. zaten haftada bir temizlik yapabilyorum bugünü de ötelerse valla eve tozdan bakılmaz neyse ben gidip biraz iş yapayım..
sevgiler..

Aylak Kedi dedi ki...

ama şimdi kadıköyün balık kokan ara sokakları da pek bi güzeldir..

justine dedi ki...

Hey, sen daha gelmemişsin.
Ben sana yazdıktan bir-iki saat sonra yattım. Salonda. Yine uyuyamıyordum, C. geldi yanıma. Ona ne kadar sinirli olduğumu, uyuyamadığımı, günümüzün mahvolacağını filan falan söylerken, kısaca saçmalarken dalmış, öyle uyumuşum. Şimdi elimde toplam dört saatlik uyuma var, parmaklarımla hesapladım, hep yaptığım gibi.

Tam turistim bu sefer, bugün de Ayasofya! Tabii önce güzel bir kahvaltı.
Hoşçakal.

pelinpembesi dedi ki...

off balık kokusu buraya kadar geldi :))

endiseliperi dedi ki...

hey justine!
şimdi geldim. süper hissediyorum kendimi. öyle enerjik filan. hala uykum yok. moda'da manzarası nefis bir yerde oturdum, kocaman bir ağacın altındaki masada. serin, tatlı bir rüzgar esiyordu. gazetede bir iki haberi gülümseyerek okudum. yanıma aldığım hiçbir kitabı okumadım. gazeteyi de gülerek okuduysam sen düşün artık nasıl okuduğumu:) oturduğum yerin fotoğrafını cep telefonu ile çektim, eğer buraya nakledersem görürsün.

kitap falı için teşekkürler. bence artık balşkasının bakışına dönüşmüş o içbakış bir şeyler ifade etmiyor mu? bence çıkmış falın. çok sevdim.

aa, ben de en basit hesabı bile parmaklarımla yaparım ve buna rağmen yanlış hesaplayabilirim:)

ayasofya'yı ben görmedim. gerçekten. görmeyi isterim. keşke beni de davet etseymişsiniz:P şaka şaka, buluşmak için önce berbere gidip saçımı filan boyatıp süslenmem gerekirdi. pek paspalım, beni böyle görmeni istemezdim.

hmm... bu kadar sanırım.

sevgiler, C'ye çok selamlar.

endiseliperi dedi ki...

mehtun bu harika bir haber. ama ne beceri, düşünüyorsunuz ve yapıyorsunuz;) çok sevindim bu habere. ben hamileyken evet ilk üç ay et kokusuna dayanamazdım, dönercilerin önünden filan geçerken müthiş bir bulantı tutardı. sonra geçti ama. senin bulantından geçecek, endişe etme. hem ne kadar mutlu geliyor sesin, buna çok sevindim. çok eğilip kalkma iş yaparken, lütfen. ama yürüyüş yapmayı, az da olsa sık sık yemeyi ihmal etme. benim gibi beslenme konusunda hiç örnek olamayacak birinin bunu söylemesi tuhaf ama, doğrusu bu. bana hamileyken bir diyet uzmanı liste çıkarmıştı ne yemem gerektiği hakkında, içinden sadece bir kibrit kutusu peynir, bir avuç fındık ceviz badem, bolca yeşillik - özellikle brokoli- önerisini hatırlıyorum. ve elbette çiğ ete çıplak elle asla dokunmaman gerekiyor.

ah, çok sevindim. cinsiyeti belli olursa yazarsın:)

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

aydan atlayan kedi, öyle güzledi ki kadıköy. bir sürü insan da kadıköy çarşısının fotoğrafını çekiyordu. gölgeli asmaların altında bir sürü renkli yiyecek, yazlık giysiler içinde kızlar, neşeli oğlanlar filanlar çok güzeldi.

ben tuhaf bir alışveriş yaptım bugün. bir tane sweatshirt aldım tchibo'dan. bu sıcakta insan niye böyle bir şey alır bilemiyorum ama... üstelik pastel lila ve beyaz çizgili. sonra pek uğramadığım imge'ye uğrayıp bu sefer çatal kültürü hakkında bir kitap aldım. daha önce okumuştum ama bende yoktur artık o kitap. çünkü buraya çatal hakkında yazmak için yanıp tutuşuyorum:) hmm evde olmasına rağmen bir kavanoz tchibo kahve aldım ve balık tabii ki.

seni gördüğüme çok sevindim.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

buket,
böyle diyorsun ya, sen şimdi akşama masayı donatırsın deniz ürünleriyle. çupra aldım yine. sakin bir balıkçım var, ne zaman gitsem tüm balıklara bakıp çupra aldığım için beni görünce iki iri çuprayı hazırlıyorlar zaten:) başka da hiç konuşmamız olmuyor:)

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

şimdi okudum da yazdıklarımı, iyiyim filan diyorum ya, uykusuzluk iyice bozmuş artık dilimi. pardon.

Aylak Kedi dedi ki...

aydan atlayan kedi diyerek bana yazdığını düşünüyorum pericim,

kadıköyü ben kötü görmedim, kulağımda ezginin günlüğü "geçmem bir daha kadıköyden" derken bile öyle bir sevgiyle bakıyorum ki ona..

ayrıca bugünlerde her sabah "bi yerlerden kahve kokusu mu geliyor ya?" diye uyanıyorum, benim de tchiboya uğramam lazım kahve stoğu yapmak için..

:)

endiseliperi dedi ki...

:) çok pardon aylak kedi'ciğim, görüyorsun uykusuzluk, iştahsızlık neticede insana bir ton hata yaptırabiliyor.

tchibo'nun kahvesi en azından nescafe den daha iyi. filtre kahve alayım diyorum ama unutuyorum hep. aklımda olsun; başka bir zaman da bunun için çıkmak zorundayım kadıköy'e. hay aksi:)

sevgiler.