tam olarak kontrol edemiyorum işleri şimdilik. ilk kez bir ajandayı mantıklı bir şekilde kullanıyorum. bir takım süreli, acil işler varken, sanki o aciliyet durumuna tepki duyuyormuş gibi öylece durup camdan seyretmeyi istediğim anlar çok oluyor. en gerekli olduğu anda telefonum bozuluyor, fotoğraf makinası bilmediğim bir engel çıkarıyor, printer'ın kablosu kayboluyor, tina'nın ciğeri bitiyor, arçil'in burnu akıyor, hızla ulaşmam gereken yere giden yol uzuyor, trafik sıkışıyor... ve ben iyice şuursuzlaşıp, boş boş camdan dışarı bakıyorum böyle zamanlarda.
ama iyiyim. kadıköy'e giderken artık formam olan kot ve kazak dışında dolapta başka giysilere gözüm takılmaya başladı. bugün ne giysem acaba, diye düşünüyorum. daha dikkatli beslenmeye dikkat ediyorum ki gücüm hiç hesapta yokken bitivermesin. hem bahar da geldi, sokakta olmak nispeten daha zevkli. bazı anlar acı verecek kadar büyük bir özlemle evde olmayı çok istiyorum yine ama alışıyorum ondan ayrı kalmaya da.
buraya pek uğrayamıyorum. şimdi duştan çıktım ve tekrar çalışmam lazım. dün akşam atölye çıkışı, iş arkadaşım özlem'le birlikte yemek yedik. konuştuk. sonra bir bara gidip içtik. konuştuk. saat geç olduğu için onun evine doğru giderken sabaha kadar açık bir fırından taze çıkmış kurabiyeler alıp, eve gidip koca bir demlik çay demledik. sabaha kadar konuştuk.
sabah uyanıp onun odasına gidince baktım, kocaman yatağın kıyısında yatıyor (evet anladınız; özlem de sevgilisinden ayrıldı:); yatağın hiç bozulmamış tarafına da ben yattım. konuştuk. sonra birlikte uzun uzun kahvaltı edip evet, konuştuk.
yarın akşam toplantı var. bu yaz kesin ama kesin olarak evi şehre daha yakın bir yere taşımam lazım.
durum şimdilik böyle. gelişmelerden yine haber veririm fırsat bulur bulmaz. süssüz, edebiyatsız bir yazı oldu, aceleyle d eyazdım. kusuruma bakmayın artık.
sevgiler.
Pazar, Mart 18
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
16 yorum:
merhaba peri,
ormandaki fotografin cok cok güzel, kim cekti?
bütün gün disarda olmak, hem de bir evi idare etmek ne zor degil mi?
cok öpüyorum, kolay gelsin,
k
teşekkür ederim, k. kaçak çekti. sarajevo'daki o büyük parkta. adını unuttum şimdi. dün akşamki fotoğraflar güzel çıkmamış, di mi? bu akşam çalışamadım. yarın sabah erken kalkıp çalışacağım. uykum var ama kaçak'la msn de konuşmak istiyorum. birazdan evine döner. iki gündür konuşamadık. yapılması gereken iş listesinde o kadar çok madde var ki, uyum sağlayamıyorum sanki. en olmadık yerde dalgınlaşıyorum, zihnimdeki o karmaşık akışın arasına bembeyaz bir boşluk giriyor ve ben o boşluğun içine huzurla dalıyorum hiçbir şey hissetmeden. nerde olduğumu, ne yaptığımı unutarak. birkaç saniye sürüyor ama kendmi çekip çıkarabiliyorum oradan sonra.
ben d eçok öpüyorum.
sevgiler.
O cama dayanıp dalma isteğini çok iyi biliyorum ve anlıyorum. Yapacak bir şey yok Sevgili peri..Şimdi hareket vakti, hani denir ya; yapacak bir şey kalmadığında asıl...:( neyse demeyeyim gerisini..Öpüyorum kolay gelsin.
daha hızlı ve seri çalışmam lazım. aklıma gelenleri not almalıyım. ama not defteri yanımd aolmuyor ve çok üşeniyorum bulmayı. unutmam, diyorum, ama hemen sonra unutuyorum.yok, o sözü hiç bilmiyorum. devamı ayıp mı?:)
ben d eöpüyorum.
sevgiler
daha sık haber vermelisin peri,
artık senaryo yazarı bir meşhur teyzem var diye hava atabilir miyim:p
benim de yaş günüm yaklaşıyor. yaşasın.
sevgiyle.
tolga
selam, tolga. yaşasın!:)
fotografa ben de bayıldım. haftasonu gün boyu toplantılar sonrası nezle gribe çevirdi, öksürük, halsizlik derken yine hasta oldum iyi mi? hiç yakıştıramıyorum kendime bu hali, bu kış ikinci oldu :( bugün evdeyim, işe gitmedim, bütün günü kanapede tv izleyerek geçirdim, badem de de dibimdeydi. yemek var ama canım istemedi, limonlu kekten kalanı krem peynirle yedim. çikolata yedim bi de, hastalanınca canım abur cubur ister hep.
arkadaşınla ne güzel bir gece geçirmişsiniz. kafa dağınıklığı, yapılacakları bi türlü yapamama, kontrol edememe normal hep, ev ve dışarısı arasında yeni bir denge kuruyorsun, endişelenme, her şey çok güzel olacak, hele bi de bu yakaya yakın ya da belki bu yakada bi yere taşınınca, kolaylaşacak işler.
gideyim de bi zencefilli çay daha içeyim.
öpüyorum.
BOYNUNA ASABİLECEĞİN BİR KAYIT CİHAZI TAŞISAN VARMIDIR Kİ ÖYLE BİŞİ
teşekkürler neocum. çok dikkat etmek lazım bu havalarda. bi de sen sanırım benim gibi abur cuburla beslenip, hiç kendine dikkat etmiyorsun, neo. ben hala şu havuçlu keki krempeynirle denemedim. sanırım ben aslınd atutucu, alışkanlıklarına bağlı bir insanım. bi de kek bu haliyle gerçekten çok nefis olmuş. bol havuç ve ceviz, az un, tereyağ da birazcık fazla. çikolatalı kek dışında pek kek yemeyen arçil bile bayıldı.
az önce eve geldim. saat işte şu an gece 1.00. ama verimli ve güzel bir toplantı oldu, gitmeme değdi. bir de benden bekleneni karşılayamam, mahcup olurum diye bir endişem var. bu da beni zihinsel olarak yoruyor sanırım. ama ekip arkadaşlarım gerçekten çok tatlı, çok kibarlar.
ofise gitmek için evden erken çıktım. en sevdiğim burger olan bean burger alıp, yiyerek ofise ulaştım. pencerenin yanına oturup, conrad okudum biraz. ne kadar sessiz ve tuhaf bir yalnızlk duygusu veriyordu ofis. camdan baktım, kediler çok ve bir hanım gelip mama verdi onlara. caddenin başınd abiri taa uzakta bir balkondaki adama seslendi. ses o kocaman cadde boyunca yankılandı. balkondaki sigara içiyordu, yanıt vermek istedi ama duman boğazına kaçtı ve cadde bu sefer öksürükle inledi. bir dönem cihangir de yaşarken hissettiğim yalnızlığına benziyordu. belki biraz ilerisinde kalp gibi zonklayan bir hareket varken hemen kıyısında camdan bakan biri olmak, yani ölçün o hızlı, hareketli bölgeyse diyorum, bu yalnızlık hissi ondan. içimde değil o yalnızlık, hayır. şimdi çok uzakta, dağ kıyısında evimdeyim, daha sessiz, ama hiç yalnız hissetmiyorum.
beni motive eden, cesaretlendiren sözlerin için çok teşekkür ederim, neocum. sen çok tatlısın ve hep destekliyorsun beni. çok seviyorum seni ve sana hep inanıyorum. umarım evi ihmal ettiğim duygusu yaşamadan bu dengeyi kısa sürede kurarım. arçil de sağolsun çok onaylıyor bu durumu, istismar etmiyor yokluğumu. ya da her zamanki hali, diyelim:)
umarım en yakın zamanda iyileşirsin, neocum. badem e de çok hürmetler.
sevgiler.
var aslında guguk kuşum, öyle kayıt cihazları. hani yazarlar hikayelerini sesli olarak ona okurlar filan. ama sorun dış dünyanın bir anda benim dünyama girmesi ve benim ona adapte olma çabamdan kaynaklanıyor sanırım. bir süre sonra işleri kategorize edip kolaylarım, diye düşünüyorum. yani her şey benim için çok yeni, şaşırtıcı, dikkat verilmesi gereken aşamada. ben bir komşuyla 10 dakika sohbet etsem, sonrasında üç saat onu düşünürüm. bir sürü insan giriyor şimdi hayatıma. işleri de alışkanlıkla çözer duruma gelirsem, bir süre sonra zihnimde ve bana ait zamanda daha büyük pay sahibi olurum, diye hesap ediyorum. şikayetçiymişim gibi algılanmıyorumdur umarım sözlerim. hiç şikayetçi değilim. sanırım büyük bir şans, yapmak istediğim işe bu kadar yaklaşmış olmak, yapıyor olmak. bunu takdir ediyorum.
çok teşekkür ederim, guguk kuşum, çare düşündüğün için bana.
kızlara selamlar, sevgiler.
yav pericim, ben yanlış şarkıyı dinlemişim. ne güzelmiş meğer eurovision parçamız, bayıldım:D
periciğim,
aslında dikkat ediyorum ben, düzenli yiyorum. sabahları kendime hazırladığım kahvaltıyı görsen :) öğlen, akşam bildiğin yemek yiyorum, sebze, et vs. bence birinden geçti bu, kalabalık ortamlara girdikten sonra oluyor genelde, demek ki yeni bi virüs kapıyorum, vücut yabancılayıp hastalanıyor.
bugün daha iyiyim, öksürük geçti, bi burun tıkanıklığı kaldı, o da geçerse abur cubur isteğim kesilir, tatlı tuzlu diye dolanmam ortalıkta :)
ofiste hissedilen yalnızlığı iyi bilirim. burda da bazen oluyor, kimse yokken... hürriyet'te çalışırken pazar günleri yalnız olurdum koca ofiste. seviyorum o hissi aslında.
badem'e hürmetlerini iletir, iyi bir hafta dilerim.
guguk kuşum, bence de çok güzel. şimdi yine dinledim. klibi pek beğenmedim doğrusu. kürekçiler ve gemi bölümünü sevdim. gölgesini gördüğümüz o gizemli kadını daha çok görseydik keşke...
öpücükler.
neocuğum, o soğukalgınlığı ilaçları çok iştah açıyor. bi d euyutuyor. ben normal zamanlarda da kullansam mı acaba, diye düşünüyorum. ondan biraz da abur cubur isteği sanırım. e, bi de seviyoruz abur cuburu. ben şöyle oturup ciddi yemek yeme pozisyonu yerine, sağda solda atıştırmalıklar olsun, yanındna geçerken bir iki lokma yiyeyim, öyle seviyorum. yoksa bir masada yemek tabağı ve ben karşı karşıya gelince zorlu bir ilişki başlıyor aramızda. kaprisli bir aşık gibi didikleyip duruyorum onu.
hayır, benim dikkat ettiğim, mesela soğukalgınlığı virüsü gibi 100 çeşidi olsun bu yalnızlık duygusunun, o ofisteki yalnızlığın yine oralarda bir evdeyaşadığım yalnızlığa çok benzeyen dokusu. izmir'de vapurla karşıyaka'dan konak'a gelirken de hissederdim benzer şekilde, moda'da bir sokak var, oraya girdiğimde de aynı virüs şöyle bir yoklar. kafayı yemişsin sen, diyeceksin belki:)
öpüyorum.
ben de can bonomoyu daha çok görseydim diye düşünmüştüm aksine inanılmaz bir pozitif enerjisi var hani sanki yanağından bir makas almak isteyecek kadar:d danslarına bayıldım.
günaydın, guguk kuşum. güneş ne güzel, kuşlar ne şen bu sabah. ben mutfak tezgahını toplayarak kendime gelmeye çalışıyorum. bir şeyler atıştırıp çıkacağım. lily allen dinledim, şimdi de sigur ros dinliyorum. ama evden çıkmadan önce zihnimde çalıp durması için başka bir şarkıya geçeceğim şimdi.
sevgiler çok.
Yorum Gönder