Perşembe, Ağustos 10

HOŞGELDİN ASLI...

Sanal dostluk, sanal sevgililik, sanal ticaret, her ne varsa işte dışında olmayı tercih etmiş; bu reddedişten de kendime kibirli bir pay çıkarmıştım. Ama evrile evrile geldiğim noktada sürpriz bir neşe var şimdi! Adı, Aslı! Arkadaşım! Onu çok seviyorum! O da beni seviyor!:))

Onun sitesinde kocaman çınar ağacında sallanan bir salıncak var. Daha hiçbir yazısını okumadan önce, dilimde “Tanrım bana bir salıncak” diye diye o salıncakta sallanır gibi dalıp gitmiştim. Adı, Aslıberry. Ondan bana lezzetli bir morluk akıp durur yazılarını okurken. Okumam bitince ben de çocuklar gibi mora bulanmış, sevinmiş, üzülmüş, ağlamış, kızmış ama yaşamın ta içinde olurum. Ben ne kadar kıyıda köşede, seyirci olarak dursam da şu hayatta, Aslı beni hep yaşama davet eder. Ben karıştırırken türlü türlü duyguları, o, çerçeveyi oluşturur, insani ve olağan duyguların altını çizer ve "böylece devam etmeliyiz,” der. Bazen umutsuzluğa da düşse her şey yaşam doludur Aslı”da.

Ben Adana"daki ıssızlığa, güçlüğe biraz da Aslı sayesinde dayandım. Gecenin bir yarısı hayatın manasızlığı ve kendini küçümseme krizi ile uyanıp blogumu sildiğimde, yokluğumu bir tek Aslı fark etti. Haritamızın uçurumuna düşmüş ve kıyısında öylece Toroslar"a asılı kalakalmışken bana elini uzatan Aslı oldu.

Ama yine de sanal bir dünya burası. Biz aslında bildiğimiz gibi değiliz. Gerçeğimizi sadece andırıyoruz. Bunu şundan dedim. Aslı dün bize geldi. P eki benim sandığım Aslı nasıldı: Biraz erkeksiydi, kalın sesliydi, dobra dobraydı, insanı afallatacak kadar dürüsttü ve bu dürüstlük uğruna kibarlığı filan boşverip, seni omuzlarından sarsar ve "kendine gel” derdi, filan. CIK!!! Böyle değilmiş.

Önce sesini telefonda duydum, incecik bir kız sesi. Sevimli ve kırılgan olduğu duygusu veriyor. Çok şaşırdım ve çok endişelendim. Çünkü eğer böyleyse hiçbir şey kontrolümde değil, demektir. Tekrar evi gözden geçirdim. Yeterince temiz mi, ikram edeceğim şeyler lezzetli mi, ben böyle ev kıyafetiyle mi dursam sokak giysileri mi giysem, yoksa makyaj mı yapsam? Kapı çaldı, işte!!! Ho hoh hooooo bir çocuk hayat kurtarır, bunu hep derim. Yaman”la birlikte neşeli bir gürültüyle ve yabancılık çekmeden girdi içeriye Aslı. Aman allahım o kadar güzel ki! Sanki bir ressam sevdiği bir kadının resmini yapmış, gördüğümüz de o resim. Öyle narin ve hoş ki. Ben telaşla konuşmaya, konuşacak konu bulmaya çalışırken bir yandan da ona bakıyorum. Gözleri gergince çekik, kapkara, buğulu. Saçları dalgalı, kuzguni siyah. Elmacık kemikleri çıkık. Fantastik dünyaya ait bir yüz bu. Devinimleri beni sakinliğe davet edip duruyor. Bana ve çocuklara hediye getirmiş! Öyle mahcubum ki. Murat Belge"nin "İstanbul Gezi Rehberi"!! bundan daha anlamlı bir hediye düşünemiyorum. Bu inceliği karşısında öyle yetersiz hissediyorum ki kendimi. Ne yapsam kaba sabayım sanki. Beni hızlıca değerlendirmesi için genel bir çerçeve çiziyorum. Öyle yakın hissediyorum kendimi ve beni sevsin istiyorum.

Yaman, bizi bölüp duruyor. Konuşması beni güldürüyor. Sarılınca gerçekten sarılıp, şapır şupur gerçekten öpen çocuklardan. Çok zeki ve çok Yaman. Uykusu gelince huysuzlandı. Ne yapmalıyız? Aslı beni düşünüp rahatsız olmasın diye onun adına endişeleniyorum. Bir süre sonra kalktılar. İyi bir görüşme miydi? Aslı ne düşündü? Seslerimizi incecik bulduk ikimiz de. Çok zayıfmışım; ona sigaraya meydan okuma hikayemi anlatmalıyım. Hem sigarayı bırakıp hem nasıl zayıf kaldığımdan filan. Ama sanacak ki ben iradesi çelik kadar güçlü biriyim. Değilim? Öyle miyim? Benim kim olduğumu biraz da Aslı söyleyecek artık bana.

Ah Aslı hoşgeldin! Öyle sevinçliyim ki!

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Günaydın!

Yazınızı okuyunca arkadaşınızın yazlığına uğradım, mektup bıraktım! Haberiniz olsun!

asliberry dedi ki...

Endişeli Peri,
Çok güzel ağırladın bizi, her şey çok güzeldi, Yaman 1 dilimden fazla kek yemez, seninkileri löp löp götürdü, sayamadım.
Ama bir çocuk hayat kurtardığı kadar, bazen tüm planları alt üstte edebilir. Konuşulacak milyon tane şey vardı ve biz Yaman'ın huysuzluklarına çare düşünmekten hiçbirini konuşamadık. Böyle bir yarım kalmışlık hissediyorum.
Adana'yı toparlamayı bitirdikten sonra, müsait olduğun bir akşam üzeri, Moda iskelesine gidip bira içelim. Bunca yıldır Moda'ya giderim, Koço'ya, Balık Adam'a çok gittim ama o iskelede hiç bira içmedim. Güneşin batışı, hoş bir akşam serinliği ve senin tatlı sohbetin. Çok güzel görünüyor gözüme.
Ve düşünsene Yaman yok...
Biralar da benden.
Sevgimle,

endiseliperi dedi ki...

Aslı, ne güzel olur! Ama ben sarhoş oluyorum, ne yapacağız? Yani şimdi sohbetiyle bile çakırkeyf oldum.:)) Biliyorsun ben bir lokma bir hırka, tasavvufi bir tasarruf duygusuyla, her tür aşırılıktan arınmaya ve şu hayatın özüne... off tamam tamam içeriz:))

asliberry dedi ki...

Neee aşırılık mı? Ya sen gel, biz ineriz hayatın özüne, hatta başka bir gün de rakı şişesinde balık oluruz.

endiseliperi dedi ki...

oluruz:))

Annelog Atölye dedi ki...

Tamamen konu dışı olmama rağmen, yine de Aslı ve senin içten yazılarınız mutlu etti beni. Söylemek istedim sadece. Umarım uzun sağlam bir dosluğunuz olur.
Sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

Annelog teşekkür ederim. Aslında bir vaveyla ile buluşup ortalığı ayağa kaldırdık diye biraz utanıyorum. Ama bu içten yorumlar öyle sevindiriyor ki beni. Tekrar teşekkür ederim, çocuklara sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

ece'ciğim bu yorumlarını atlamışım. beni çok şımartıyorsun, teşekkür ederim. bak yanağım kızardı bu iltifattan çok hoşlandığım için:)

sevgilerimle.