Salı, Eylül 19

Resim Anı- Edward Hopper

Bu resimde bir yalnızlık var

Eğer yeterli zamanım olsaydı, onca ressam arasından, Bora’nın en çok Hopper’ı sevdiğini bulabilirdim. Buna gerek kalmadı. Evine ilk kez gittiğimde, çalışma masasının karşısında Hopper takvimini farkettim. Kütüphanesinde de diğer ressam kitaplarının yanında daha heybetli duran Lloyd Goodrich tarafından hazırlanmış Hopper kitabı bana bakıyordu. Ben, bir kişinin sevdiği eserlerin mahrem bir bilgi olduğunu düşünürüm. Falcının farkettirmeden aldığı bir bilgiymiş gibi mahçup olurum ve fakat çok da heyecanlanırım. İnsanın özel hayatı, kütüphanesidir. Bora o zamanlar merak ettiğim bir insandı. Hala da öyle ya. İyi ki bir yaz sıcağında gelmişim evine ve iyi ki güneş duvarlarda geziniyormuş. Öyle baktım Hopper'ın resimlerine… Bora'nın ruhuna… ve bu korkunç yalnızlık beni dehşete düşürdü. Yalnızlığın böylesine sinmesi her şeye ve kanıksanıp normalleşmesi. Hiç gösteriş yok. Olabildiğince yalın ve gerçek. Bunu yapabilen az ressam, buna dayanabilen de çok az insan var. Eğer hayatı en temel gereksinimlere, saf bilgiye, gerçeğin en pure haline göre biçimlendirebilsek, sözde ya da bakışta bile tasarruflu olabilsek, Bora çok mutlu olacak. Bunun aslında nasıl sevinç ve huzur verdiğini bilebilir; samimiyetsiz olan pek çok şeyle ne çok yorulduğumuzu anlayabilirim. Ama ben inatçıyım ve zihnim kuşkularla bulanık.

Çok sonra, bir sevgili olarak geldiğim aynı evin duvarlarına, takvimin her sayfasına çerçeve yaptırıp, astık resimleri. Şimdi o kadar kasvetli görünmüyor. Verdiği yalnızlık, boşunalık duygusu ile yanyana değil. Hopper’ın en bilinen eseri nighthawk. Orada, iki caddenin birleştiği köşedeki café’de, zamanı oyalayan birbirini sevmediği belli olan çift, arkası dönük, çevresiyle ilgilenmeyen yaşlı adam, işini yapmak dışında bir neşe vermeyen beyaz üniformalı garson yaşıyor. Şimdi oradalar, geçmişlerinde ya da geleceklerindeki gündelik, boş, sıradan hayatlarının kasvetini taşımaktalar.

Bora’nın en sevdiği Hopper resmi ise gas station. Ona Dürrenmatt'ın the pledge adıyla filme de çekilen ve Jack Nicholson'ın yine muhteşem oynadığı kitabını anımsatır. Filmin karabasanı ile birlikte katmerli bir yalnızlıktır tablonun Bora’ya hissettirdiği. (Bana anımsatmaz. Hopper’ın hiç bir tablosu bir olayın akışını düşündürtmez.
Zaman resmedildiği anda durmuş ve izleyeni o korku veren
yalnızlığa hapseylemiştir gibi gelir. Uzun süre resme bakamamam bu yüzdendir.)
Hopper'ın denizden eve ya da deniz feneri eve dönen küçük yelkenli, sandallı tabloları daha neşelidir. Neticede kara parçasına, ışıkları yanan bir eve dönülmektedir. ( ya da denizden deliler gibi korkan benim için bu böyledir.) Deniz doğasının bir parçasıymış gibi rahat olan Bora için de şenlikli resimlerdir bunlar.



Ben room by the sea resmini severim. Bu resim bir büyük resmin parçası gibidir ve bu nedenle giz dolu gibi görünmesine rağmen benim için her şey bir parça daha güvenlidir sanki.



Hopper tüm tonlarıyla Bora demektir benim için. Bir yerde resmini gördüğümde, sahibine teslim etme görev duygusuyla Bora'ya gösteririm. Resme, Bora’yı anlamak için bakarım, onun ne gördüğünü hissetmek için.

( kendi ajan duygularım başka bir bilinç düzleminde not almakta ve eğer konu hakkında bir zaman sonra Bora ile didişmek gerekirse malzeme toplamaktadır tabi:) Kafamın içinde küçük küçük kağıtlara yazılıp uçak yapılıp uygun zamana fırlatılmış böyle bir sürü bilgi var:))

Sevgilerimle.


12 yorum:

ece arar dedi ki...

eh demek insanlar birbirine benzeyebiliyor. deniz feneri demiştin, şimdi de hopper diyorsun. bora ile aynı okyanusta yüzüyoruz galiba.

endiseliperi dedi ki...

Öyle mi ece?

öyleyse, tanışmanız zorunlu hale geldi. hem ortak tanışlarınız da var:)bu arada bora ikizler burcu. sen de ikizlersen, daha nice benzerliklere yelken açacaksınız demektir.

sevgilerimle.

Asortik Krep dedi ki...

Ben güneşin vurduğu boş duvar resmini sevdim..

endiseliperi dedi ki...

ben de a.krep:)) ılık bir sütün içindeymiş gibi huzur verici, değil mi?

size uğradım, tüm aileye not bıraktım. bağlantılarıma da ekledim.

sevgilerimle.

ycurl dedi ki...

Ah Hopper. Herhalde tek sevdigim Amerikali ressam kendisi. Tom Waits'in albumunu kesfettigimde Hopper'i kesfetmistim. O yuzden ne zaman resimlerine baksam Tom Waits kulaklarimda cinlar. Zaten yazmissin yalnizligi ne kadar yalin ve gercekci yansittigini. ben de katiliyorum sana. sevgilerimle...

Adsız dedi ki...

merhaba ycurl,
korktuğum başıma geldi ve gittiniz, öyle mi? sitenizi kapattınız sanırım? ben de bir kez, her şeyi küfürle reddetme psikolojisi içindeyken silmiştim. nasıl ki hayat içinde yalnız kalmayı tercih etmişsem burada da olabilmeli insan, diye düşünmüşlüğüm de var, anlamazlıktan gelen, yargılamak isteyen, duruşunu görmezlikten gelen insanlara karşı bir tavır koyma ihtiyacı da var siteyi yoketmeyi düşünmeye neden olan.

ama zaman geçiyor ve bir siteyi okurken heyecanlanıyorsun, sen de bir şey demek, hikaye anlatmak istiyorsun, kayıt tutmanın iyi bir fikir olacağına falan inanıyorsun ve afili bir isimle başlıyorsun yazmaya. kendini hafif küçümseyerek orada olduğun için.

seni anlıyorum. ama tekrar dönmeni umuyorum.

sevgilerimle.

endiseliperi

ycurl dedi ki...

sevgili endiseliperi,
http://zng.blogspot.com
Hala oradayim ;)

Adsız dedi ki...

aa tamam o zaman ycurl,
çok sevindim. ben defalarca denememe rağmen girememiştim.

görüşmek dileğiyle.

endiseliperi

dreamsact dedi ki...

beni anladığınızı anladım. çok sevindim..

içten sevgiler..

ece arar dedi ki...

evet bir de ikizlerliğimiz çıktı şimdi.

Adsız dedi ki...

Halid Bey,
Uğramanıza çok sevindim.

sevgilerimle.

endişeliperi

Adsız dedi ki...

Ece,
O halde bütün bu mucizevi ortak özelliklerinizin nedeni ortak burcunuz. Ne diyebilirim, nutkum tutuldu:)))

Sevgiler.

endişeliperi