Cuma, Eylül 29


HAYRANIYIZ- Harvey Keitel
Teşekkür ederiz, Scorsese!
Peki, neden? Harvey Keitel’ı keşfedip, who’s that knocking at my door filminde oynattığı için. Yıl, taa 1967, ben bile doğmamışım daha. Asıl ününü mean streets filmindeki Charlie Cappa rolüyle yaptığını söylerler. Ben hiç hatırlamıyorum filmi. Ama muhakkak izlemiş olmalıyım. Bulup tekrar izlemeli. Peki neden? Çünkü biraz aşığız ona. Hep daha derine gidip, anlamaya çalıştığı, “iyi ama bir tuhaflık var bu işte deyip, görünenle ilgilenmeyip gerçeğin peşinden, hep de kadınlar lehine giden biri olduğu için.” Bakınız, Thelma ve Louise filmindeki komiser rolüne. “Ah, deriz ölmese kızlar da tanışsalar komiserle. Bütün erkeklerin öyle korkunç olmadığını anlayacaklar böylece”.
Ya, Theresa Russel ve Art Garfunkel ile oynadığı filmindeki rolüne ne demeli. Asıl ben kalbimi o filmle verdim ona. İsmini hatırlamıyorum filmin. Yine bildiğimiz kötü erkek modeli var; Art Garfunkel oynuyor onu. İntihar etmiş ve ölmek üzere olan kızın sevgilisi Art. Sinir krizinin eşiğine getirip intiharına sebep olduğu kızla, ölümün sınırındayken sevişmiş ve ölmek üzereyken de hastaneye bırakmıştır. Beklemeden de çekip gitmiştir, korkak! Kız boğazına delikler açılıp hayata döndürülmeye çalışılırken, yine komiser rolündeki Harvey Keitel, baştan savabileceği halde, kızın sevgilisindeki sapkın kötülüğü anlar ve araştırmayı ileriye götürür. Hiç kül yutmaz. Öfkesi mesleki değil, kişiseldir. Hassas kadın ruhumuzdan hiç öyle seviyeyi düşürmeden, kesintisiz anlar, sevgili Harvey:)
Scorsese’nin Robert de Niro ile ahbablığı ilerleyince bir süre kötü filmlerde oynar Harvey Keitel. Tarantino onun için 2. Scorsese oluyor. pulp fiction’da unutulmaz temizlikçi rolünde. rezervuar köpekleri'nde bir başka ince işçilik çıkarır.

Angelopoulos'un ulysses’in bakışı filminde, Balkanları bir baştan bir başa geçerken onun gözlerinden takip ederiz sancılı coğrafyayı. Onunla, teknede ırmağı geçen ve bir devrin kapanışını ilan eden Lenin büstüne saygı duruşunda bulunuruz.

Peki Wayne Wang’ın yönettiği muhteşem smoke filmine ne buyurulur? İnsan sarrafı, anlayışlı, halden anlar, espiritüel tütüncü karakteriyle yine sonuna kadar muhteşem, yine nasıl oluyorsa sonuna kadar kendisi.

İnsan öyle sakin olmalı ve öyle bakmalı, işin aslını, insandaki mucizeyi, iyiliği ve tabi kötülüğün doğasını anlayabilmek için… Harvey gibi bakmalı bir erkek.

En iyisini sona sakladım. Ah, o filmle benim kalbim her izleyişimde neden böyle hızla çarpar?Neden ben bir anda muhteşem, miniminnacık Holly Hunter olurum? Jane Champion'ın
The piano filmi, tabi ki olağanüstü fotoğrafları, kurgusu, senaryosu, diğer oyuncuları ile çok iyi bir filmdi. Ama şimdi konumuz Harvey! Harvey Keitel'ın tutkusunu hissetmek için romantik olmaya bile gerek yok. Tutku, böyle süssüz, hesapsız, bu kadar yalın olur muymuş? Olurmuş! Böyle baştan çıkarma sahnesi görülmemiştir. O sımsıkı kapalı, müzikten başka hiç bir şeyi olmayan Holly Hunter, ancak böyle baştan çıkarılabilirdi.
Pardon, Harvey Keitel, ilk filmi who is that knocking at my door filminde de, feribotta tanıştığı kızı baştan çıkarır. Tabi orada çok genç. Üstelik dini baskı, dini korku vs nedeniyle çocukluğundan gelen bir arazla, iktidarsız. Kovboy filmlerini, oyuncuları filan anlatarak kızı etkilemeye çalışır yeniyetme heyecanı ile. Kız etkilenmeye hazırdır, baştan çıkar ama işte şehvetsizdir bu baştan çıkma. Harvey, namusa, ahlaka vurgu yapar, evlenmeden sevişemeyeceğini söyler, iktidarsızlığını örtmek için.
"Baştan çıkarıcının günlüğü" adıyla, filmlerdeki baştan çıkarma sahnelerini anlattığım bölümde olacaklardı bunlar ama, Harvey söz konusu olunca, dayanamadım, sonra yine bahsedeceğim.

Harvey Keitel, ister iyi adam olsun ister kötü, hep güçlü karakterler çizer. Kadının kapısını aşk için çalan güçlü karakterdir Harvey. O nedenle hayranıyız kendisinin.

18 yorum:

teyzenteyfik dedi ki...

Senden bu sekilde dinleyince, google da aratma yapip, fotograflarini söyle alici gözüyle iyice inceleyip, bana filmelerinden hangi izler kaldigini ölcmeye calistim da... etkileyici diyorum ;)

Adsız dedi ki...

Peri Hanim,

Epeydir buraya biriki satir yazayim diye niyetleniyorum, ya mevzular "furug" daki gibi bana fazla cetrefil ve netameli geliyor ya da "yaw daha resimleri de cekmedim" diye sucluluk duygusuna giriyorum. Gecen Yeni Safak'ta sizin bugun benim blogda bahsettiginiz kedilerin sahsiyetini ele alan kitaptakine benzer bir yazi gormustum. Kendi blogum icin kafamda halihazirda birkac mevzu oldugu icin Peri Hanim'in oraya yapistriyim diye saklamistim. Simdi yazinin tamamnini okudum, kendi yerime koymanin daha uygun olcagini dusundum. Hem de uzunca yaziyi size enfoze etmis olmadim. Yazi “alerji yapmayan kedi uretildi” haberine tepkilerini iceriyor yazar Ozcan Gokhan’in. Sizin benim orda bahsettiginiz Marc Bekoff kitabinin konusu bayagi ilginc geldi. Ben nakettiginiz teze kesinilikle inaniyorum (biliyorum demiyorum yargim kendi gozlemlerime, sezgilerime dayandigi icin), kedilerin de kopeklerin de diger bircok hayvan gibi degisik olculerde gelismis kisilikleri oldugunu dusunuyorum. Kitabi kesin alacagim almasina da okumak ne zaman nasip olur Allah bilir. Ha kitabin adi neydi?

Oglunuz cok sevimli; gozunden zeka fiskiriyor. Gerci fazla detaylar goremedim ama size benziyor gibi. Fotografin kompozisyonu da guzel. Allah bagislasin.

Harvey Keitel cok iyi bilipte nesinden dolayi bildigimi bilmedigim isimlerden biri. Sizin bahsettiginiz filmlerden ikisini gordum saniyorum, ikisinden de adami hatirlamiyorum; ama bircok sinema elestirmeninin kendisini saygin bir karakter oyuncusu addettiklerini biliyorum.

Simdilik bu kadar

Hepimizden hepinize sevgilerle

ssbb dedi ki...

taxi driverdaki pezevengi de unutmayın. güçlü değilse de akılda kalıcıydı.
haklısınız, bence de piano en etkileyici ve gösterişli rolüydü.

Adsız dedi ki...

yasemin ne güzel:) smoke filmini öyle çok severim ki. hatta aradım ama CD'sini bulamadım. bora bilgisayara film indirebilmek için 512'ye yükseltti adsl'yi. belki böylece tekrar ve daima izleyebilirim. ama siz piyanoyu muhakkak izleyin, derim, eğer izlemediyseniz.

istanbul festivali'nde olan hikayeyi atlamışım (o kadar küçük çocuğu var mıymış!?) sevimliymiş gerçekten.

sevgilerimle,
endiseliperi

Adsız dedi ki...

evrim,
hiç fena değil. insan şaşırıyor gerçi, sadece 1.70 cm boyunda olduğunu duyunca. piyano filminde ne kadar iri cüsseli görünüyor oysa. ilk eşi, sopranos dizisinde benim çok beğendiğim terapist rolündeki oyuncuymuş. karakterli hanımlardan hoşlanıyor diye bir his var içimde:))

sevgilerimle,
endiseliperi

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

Peri Hanım merhaba.Thelma ve Louse'deki komiser karakteri,ben de de derin izler bırakmıştır.Sonuçta Harvey Keitel İŞİNİ ÇOK İYİ yapan bir oyuncu.Ben böyle beğendiğim oyuncu,yazar vs.de şeyi çok merak ederim.Gerçek karakterleri nasıldır,evde davranış biçimleri,yemek yemeleri(şapırdatan birini dünyanın en karakterli birisi de olsa sevemem mesela.)nasıldır?tanışsam severmiyim acaba diye ciddi ciddi kafaya takarım.Gerçek yüzlerini de görmek istermiyim aslında bunuda tam karar veremem açıkcası.
Saliha

Adsız dedi ki...

bekir bey,
her şeyden önce arçil için söylediğiniz güzel sözler için çok teşekkür ederim. nasıl hoşuma gidiyor bu sözler anlatamam. bence sadece gözleri benziyor ama o da öyle belirgin bir çekiklikteki tümden bana çok benziyor sanısı uyandırıyor. gerçi hep bana çok benzediğini söylerler. evet zeki ama ilgi alanı o kadar çeşitli ki. "bu çocuk ileride hangi mesleği seçmeli" diye sorsanız, cevap vermekte zorlanırım ama, bana kalırsa iyi bir art director olabilir ya da çok iyi bir ahçı. küçükken sorduğumda, sakallı bir marangoz olmak istediğini, söylerdi (çok hoşuma giderdi). şimdi veteriner olmak istiyor. bir akşam boğa güreşine rastgelmişti TV'de, "zevk için bir canlının ölmesine nasıl izin verilir," diye sabaha kadar ağlamıştı. veteriner olmanın dünyadaki bütün hayvanları kurtarmaya yeteceğini düşünüyor. ben de dünyadaki adaleti sağlamak için avukat olmuştum. hiç hevesini kırmıyoruz. samimiyetle ilgilendikleri her konuda desteklemeye gayret ediyoruz.
***
kitabın ismini yazmayı unutmuşum, afedersiniz. çift anlamlı olarak minding animals. türkçe'ye düşünen hayvanlar olarak çevrilmiş. okuması öyle keyifli ki, kedilerle ilgilenirken bile okuyabilirsiniz.

yazınızı sabırsızlıkla bekleyeceğim.

sevgilerimizle,
endiseliperi

Adsız dedi ki...

Tesekkurler Peri Hanim. Arcil uzerine ahkm kesmeyi ve ne olmasina karar verdigim(!) AZZ sonra! (boyle onelmi krarlar aceleye getrilmez bilirsinz, helelle hele ac karina hic verilmez!) Nerdenmi bana dustu? Aaa bu ne bicim dunurluk boole?

Yazi (bir kedi yaratmak) dun geceden cikti! Bu benim yazliga kac saatir ugramadiginizi gosteriyor. Ben de bundan sonra Metin Bey gib yoklamami yapmaliyim yani?

Saka bi yana yazi da sizi bircoklarindan daha fazla ilgilendiren konular var. Benden soylemesi..

Hepimizden hepinize sevgiler ve iyi bir hafta dilegi ile.

Adsız dedi ki...

Gezinirken tesadüfen tanıştığım blogunuzu son bir kaç gündür takip etme fırsatı buluyorum genel anlamda gayet hoş hazırlamışsınız başarılarınızın devamını diliyorum...Takip ettiğim sitelerde,bloglarda yorum yapmaktan kaçınıyorum ancak konunuzun içinde geçen hayranlık kısmı dikkatimi çekti yazma gereği duydum.Bahsettiğimiz şahsın oyunculuğuna diyecek sözüm elbette yok mutlaka iyi bi aktör!Ancak hayranlık duyacak insan mı yok diye düşünmeden de edemiyorum!Hani birebir tarihten canlı kanlı birine hayranlık duymak varken böyle ekmeğini oynayarak çıkartan birine hayran olmak abes geldi. Zira şahsın günlük hayatında elle tutulur neyi var?Hani şu hayranlık bahsi geçmişken güzel kaleminizden yaşamış olan karakteriyle yaptıklarıyla nam salmış birilerini yazsanızda bende burda keyifle okusam yada okusak hep beraber:)Mesela Hz HAMZA,Şeyh ŞAMİL gibi gercekten hayranlık uyandıran insanları tabi örnekler çoğaltılabilir:)

Adsız dedi ki...

sevgili bora bey,
yazı da atlamışım; dediğiniz gibi taxi driver'da da muhteşem bir performans sergiler harvey keitel.
uğramanıza sevindim.

sevgilerimle,

endiseliperi,

Adsız dedi ki...

yasemin,
taraf tutmak filmini, bora ne kadar övse de ben de bir türlü izleyemedim. ben de çok yakında izleyeceğim.

sevgiler,
e.p.

Adsız dedi ki...

arçil hakkındaki önerilerinizi can kulağı ile dinlemeye hazırım.

öyle kopuk kopuk işlerim var; öyle tuhaf şekilde yorgunum ve sanki öyle verimsiz kullanıyorum ki zamanı...yoklamaya alın, cezalar verin, her şeyi hak ediyorum:(

e.p.

Adsız dedi ki...

saliha hanım,
ben gerçek yüzleriyle tanışmayı hiç istemem. bütün büyü yok olur gider gerçekten de. oysa biz büyülenmek için neler yapmıyoruz:))

sevgilerimle,

e.p.

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

Beni büyüleyen kanlı canlı birisi var.Yo yanlış anlamayın eşim ikinci sırada maalesef diyeceğim ama o da aynı şekilde etkilenmiş vaziyette zaten,onun için sorun yok.
Saliha

celerone dedi ki...

evet sevgili endişeli peri, hayranıyız kendisinin. sevgiler,

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

Çok pardon,siz sormadınız ama yanlış anlamalara sebep olmasın diye ben söyleyeyim istedim.
Çocuğumuzu(çoğulda olabilir tabi,sayıya bağlı.bizim bir tane)vurgulamıştım önceki yorumum da.Ayşe Arman'ın köşesinde okumuştum:biri doğumdan sonra yaşlıca ebe-hemşiresine "çocuk bakımı için bana bir kitap önerebilirmisiniz"demiş.O da "yavrum,her çocuk kendi kitabını yazar,sen de alır okursun"diye cevap vermiş.Buna bayılmıştım,sizin bir önceki yazıda oğlunuzla resminizde çekik gözlere bayıldığım gibi.Ama Furuğ'la bir yakınlığım yoktu.buraya yazıyorum.Ben de yüzü bana benzeyen ama hiiçbir zevki bana benzemeyen çok farklı bir evlâdın -fırtınalı yıllarının biraz durulmasının- keyfini yaşıyorum.Ve hala her gün beni şaşırtmayı başarıyor. Hep ayakları yere sağlam basan ,karakterli yetişmesine uğraştım. sanırım oldukça başarmışım,çevreme göre.Tek çocuk şımarıklığı olmasın diye gayret ettim,hatta evin sert-ama çok seven yüzü-ben oldum genelde.
Bir ayrıcalığı,hiçbir kreşi,anaokulunu filan beğenmediğimiz için (sevdiklerimizin desteği ile)3-6 yaş arası kreş açtık arkadaş ortamı bulsun diye. O kadar kusur da kadı kızında bulunur değil mi?

Adsız dedi ki...

Kesinlikle haklısınız Saliha Hanım! Ebe hanım da çok doğru söylemiş. kaldı ki, pedagogların fikirleri de birbirinden çok farklı olabiliyor.

Bizimkiler de fena değiller ama öyle çocuksular ki, büyümemekte direniyorlar sanki. Belki böylesi daha iyidir. Biz de samimiyetle ilgi duydukları konularda tam destek de bulunuyoruz. Sizin gibi kreş filan açmıyoruz gerçi:))Gerçek kardeş değiller ama birlikte olmaktan çok keyif alıyorlar. Bu işimizi biraz kolaylaştırıyor.

Sevgilerimle,

e.p.

TuLûAt dedi ki...

Yeni bulduğum blogunuza merhaba..

http://tuluat.blogcu.com