Salı, Aralık 19


Maria Schneider'ın adı yok.

Mürekkep yalamış 40'lı yaşlardaki erkeklerin sevdiği aktristlerdendir Maria Schneider. Gizemli bir havayla çok iyi bir oyuncu olduğunu söylerler. Çok şanslı olduğu doğru ama iyi bir oyuncu mu? sanmıyorum. Henüz gencecikken, Marlon Brando ( The last tango in Paris) ve sonra Jack Nicholson ( The passenger) ile oynayarak şanslı olduğunu ispatlamış biri, o kadar.

Yoo kıskanmıyorum. Evet, gerçeğin söylenmesini istemekle, sıkıcı olmayı kabulleniyorum. Gerçekten de müthiş güzel bir oyuncu mu? Değil. Kısa boylu, etli butlu, tombul yanaklı. Türkiye'de bizim hanımların ortalaması bu zaten. Erkeklerin yüzündeki o ifadeyi hakedecek kadar değil yani. Süper bir oyuncu mu? Uzman sayılmam ama o yönetmenlerle kim çalışsa eli yüzü düzgün bir iş çıkarır sanki. Olsa olsa fena bir oyuncu değil, diyebiliriz.

Neden peki? Neden Maria? Bertolucci konuşmuş:" Rahat soyunuyor." Bu kadar. Ayrıca iki filmin senaryosuna bakarsanız, soru sormadan, - ki the passenger filminde ismini bile öğrenemedik.- geçmiş ve geleceği hesaba katmadan ve üstelik bir anlama, kavrama kraliçesi olarak göz gezdirerek ve mümkün olduğu kadar az konuşarak, birarada olma imkanını ( Birarada olmak da böylece cinsel bir ima kazanmış oldu, hay allah:)) sunması ve bunun hoş görünmesi.

Hakkında böyle bir hava estirilmeseydi ben onu sevimli bulduğumu söylerdim. Erkeksi, dik omuzlarının, hafif kambur, sert yürüyüşü ile yusyuvarlak hatlarının zıtlığının hoş olduğunu. Oynadığı filmlerdeki hayatın onun kaldıramayacağı kadar ağır olduğunu... Bu da, tanıdığım, okumuş yazmış erkeklerin tümü, gizemli ve beni dışlayan bir havayla onun müthiş bir aktrist olduğunu söylemelerinden önce olurdu. Artık aynı tarafta değiliz.

:))

Neden bunu yazdım, bilmiyorum. Derdimin filmlerde çıplaklığa karşı olmakla alakası elbette yok ve tatlı Maria Schneider ile olmadığı da elbette anlaşılmıştır diye umuyorum. Benim dikkatim, ilişkilerde bin yıldır süregelen marazi hal ve bu da tartışılmasını başından gereksiz kılıyor zaten.

10 yorum:

teyzenteyfik dedi ki...

Paris` te son tango filmine gecen tv de rastladim. Daha önce izlememistim ve ben de bu kadin ciplakken ne kadar rahat diye düsünmüstüm.
Ama kadina hic laf atma, kisaymis, yuvarlak hatlari varmis!!! N`olmus yani? :)))
ve bana film cok abuk geldi. Ayni dedigin gibi bir marazilik var iliskide, ki bu acikca söyleniyor zaten.
Dün Demirkubuz`un Itiraf filmini izledim. Orada da bir maraziliktir gidiyordu. Ama sevdim ben o filmi.

asliberry dedi ki...

Peri, sen kitap siparişlerini ideefix'ten mi veriyorsun? Ben sanal marketlerden alış veriş yapıyorum ama kitap için hiç denemedim.
Artık kalabalıkta vakit kaybetmek istemiyorum. Kitap, vcd türü şeyleri sanal marketten alayım diyorum. Siz hiç sorun yaşadınız mı ideefix'te?(Ödemede, kart güvenliğinde veya gelen kitapların, vcd'lerin kalitesiyle ilgili bir sorun)
Yoksa herşey harika mı oluyor?

Adsız dedi ki...

Evrim,
Hatun fena değilmiş canım, fena olan erkeklerin müthiş özel bir havaya girmesi. anlatmak istersem çok konuşmam gerekecek, boşver şimdi. Demirkubuz'un o filmini de izlemedim. Ha haaa C Blok'u yapmış olması ne tuhaf onun. Çok komikti. Sonraki filmeri güzeldi ama.

Adsız dedi ki...

Aslı ben sana az önce uzun bir cevap yazmış ama çıkmamış. Ahhhh!!!!!!! Bora uyansın ona sorayım, sanırım bir sorun yaşanmıyor. İdefix alışverişini ben yapmıyorum aynı kitabı almayalım diye. Okumak istediklerimi Bora'ya söylüyorum siparişi o veriyor. Koli de belirlenen günde işyeri adresine geliyor. Sanırım güvenli, olmasa Bora asla kullanmazdı. Üstelik kitap fiyatları indirimli, kredi kartına taksit de yapıyorlar sanırım.

VCD yi oradan almıyoruz. Kadıköy'de Bilgeoğlu tatlıcısı var ya; onu sağına al, çık yolu. sağda, sokağın sonunda kişiliksiz bir işhanı var, gir kapıdan. 10 metre git sağa dön, yürümeyen merdivenlerden çık, soldaki kapıdan gir. Topluca biri. Ben uzun uzun anlatmıştım şimdi tekrar anlatıp baymayayım kendimi.

Ayda bir gelip VCD, DVD alışverişini yapabilirsin bence. Daha< ekonomik olacaktır. Filmler de bozuk çıkmıyor. Önerdiği flmleri almazsan hafif bozuluyor:)
Öpüyorum.

Adsız dedi ki...

:)) evrim seni tanımasam yaran mı var gocunuyon diyecem ama!!
herkese iyi geceler bu arada aslı sizede merhaba. yakında bence siz toplarsınız bir grup, kitap ve film günü yaparsınız.altın günü gibi mesela :))bu arada peri seslensem geçmiş günlerdeki yazdıklarına duyarmısın sesimi. hani bir yazarın kazara bir kitabı geçmiştir elinize, çok seversiniz ve piyasada ne kadar kitabı varsa alırsınız. ''onlarda neler var'' acaba merakıyla. işte tamda bu noktadan bakıyorum size. yine görüşürüz.
hoşçakalın....

dory dedi ki...

Bu marazi ilişki filmleriyle büyüdüğümüz için değil mi zaten, normal ve mutlu, insanların birbirine çevre tarafından da uygun bulundugu ilişkileri sıradan ve sıkıcı zannedişimiz? Pariste Son Tango da onlardan bir işte. Kendi filmimizin başrolündeyiz ya, marazi bir adamla marazi bir ilişki de yaşasak başımıza kötü birşey gelmez, yürür gider, hayatımıza devam ederiz zannediyoruz. Ama öyle olmuyor.
Ben de pek doluymuşum bu konuda; bie suçlamadığım Maria Schneider kalmıştı zaten...

Asortik Krep dedi ki...

Farkındamısın etli,butlu,tombul yanaklı ,yusyuvarlak hatlara epey bir dikkat çekilmiş yazıda :)

Adsız dedi ki...

Maria Schneider, iyi bir oyuncu değil bence de. Ama basit bir ifadeyle özgür duruşundan ve güzelliğinden ötürü seksi. Bazen kadınlar hemcinslerine bakarken kusurları fazla ön plana alıp erkek gözüyle göremiyorlar. İyi bir oyuncu sanılmasının nedeni de o özgür ifadesi, rahatlığı olmalı.

Adsız dedi ki...

Bu mesaj da aslında yazının özünden uzak olacak aslında. Çünkü 'karşındakinin dışlayan bir havayla konuşmanın' yanında ne konuşulduğunun pek bir önemi yok sanırım.
Ama yine de söylemeden edemeyeceğim ki Paris'te Son Tango kendi halinde olsa da bir başyapıt bence.

endiseliperi dedi ki...

yok yok simon, ben seksi kadının nasıl bir kadın olduğunu biliyorum. Mchneider'in de dediğiniz gibi özgür ve rahat görünüşü nedeniyle seksi olduğunu da biliyorum. Paris'te son tango'nun çok düzgün bir film olduğunu da.

Erkeklerin fantazmaları ile yaşamdaki beklentileri arasındaki çarpıklıktan, falan filan bahsedecktim, ama hiç konuşmak istemedim sonra bunları. Sohbetin nereye gideceğini de biliyorum; hoşlanmadım.

işin özü, bora pek sever de fiziksel olarak öyle tombul yanaklı hanımları; pek güzel bulur, ona sinirlenmişimtim yazarken sanırım. delini kuyuya attığı taşın içeriği bu kadarcık:) (aslında utanmış yüz işareti yapmak istiyorum ama beceremedim şimdi)