Cuma, Mayıs 11

Kitap falı:
Jorge Amado
Kırlangıç ile Tekir Kedi
(büyükler için fantastik bir aşk öyküsü)
inkılap kitabevi, s:11

şafak

İşte sabah geliyor, uykulu bir yüzle ağır ağır ilerleyerek, her zamanki gibi üç çeyrek saat geç kalmış işine. Bulutların arasından tembel tembel yol alırken, gözlerini açacak gücü zor buluyor kendinde. Ah, kendisini uyandıran o çalar saat olmadan uykusunu sürdürebilmeyi, hiç uykusu kalmayana dek uyudukça uyumayı ne kadar isterdi! Sabah'ın, zengin bir koca bulduğu gün, gözlerini saat onbirden önce açacağı son gün olacak, o da eğer keyfi isterse. Pencerelerden ışık gözlerine girmesin diye konmuş perdeler, yatakta kahvaltı... evlenme çağındaki bir kızın tertemiz hayalleri bunlar. Sıkı bir programa uymak zorunda olan genç bir memurun gerçek bir yaşamı ise bambaşka bir öykü. Gece'nin karanlıktan korkusu yüzünden yaktığı yıldızları söndürmek için gün ağarmadan kalkar. Kendi gölgesinden korkar Gece.

Sabah, ufka doğru ağır ağır yoluna devam ederken, her yıldızı ayrı ayrı öperek söndürür. Yarı uykulu bir halde esneyerek ilerlerken arada birkaç yıldızı gözden kaçırdığı da olur. Ondan sonra da zavallı yıldızlar ellerinden geldiğince parlamaya özen göstererek bütün gün yanıp sönerler. Derken asıl zor olan işe gelir sıra: Güneş'i ısıtmak, devlerin başarabileceği bir iştir, kendisi gibi gencecik narin bir varlığın değil. Bir gün önceden kalan sönmeye yüz tutmuş korların gönlünü edip, önce zayıf bir kıvılcıma dönüşmeye, sonra da alev alev yanmaya razı etmesi gerekmektedir. Sabah, Güneş'i yakmaya tek başına kalkacak olsa saatler sürer. Ama ünlü bir üfleyici olan Rüzgar hemen her zaman yardımına koşar onun. O budala çocuk neden her defasında rastlantı sonucu oradan geçmekte olduğunu söyler acaba? Halbuki herkes bilir ki, bile bile hazırlanmış bir rastaltıdır bu. Rüzgar'ın Sabah'a olan gizli aşkını duymayan kalmış mıdır ki? Gizli mi? Koca dünyada herkesi sözünü ettiği bir şeydir bu!

***
Sabah, çocukları uğurlamak için pencereyi açıyor, onlar gittikten çok sonraya kadar öylece duruyorum bazen. Evimiz doğuya bakıyor. Feng shui'ye göre çok iyi bu. Güneş tam karşımda. Ben pencereyi açar açmaz rüzgar yüzümde, saçlarımda, boynumda. Öyle neşeli, sevinçli oluyorum ki bu yüzden. Tatlı sözler söylemek geliyor içimden. Seni seviyorum. Yüzünü, ellerini öperim. Küçük küçük ve bir sürü. Beni seviyor musun? Bu rüzgar ne hoş. Aşığım ona. Rüzgarın kendisi olmak isteyecek kadar. Ölünce belki yakılmalı ve böyle bir rüzgara bırakılmalıyım. Diyelim ki, bir taze nohut tarlasını yalayıp gelmiş rüzgara bırakın beni. Aman, ölümden bahsetmeyelim.

Dönünce, evle yüzyüze gelince, Kırlangıç ve Tekir Kedi'yi okuyorum. Ne kadar bahsettim bu kitaptan, değil mi? Hayvanlar aleminden karakterler (hayır, böcekler yok), sonra Sabah, Rüzgar, Gece, hepsi var. Okuyunca bu kitabı, herkes masumlaşır sanki.


7 yorum:

Talisman dedi ki...

Sevgili Endişeli Peri,
Şimdi üzerimdeki etkinizi anlatsam belki inanamazsınız ama yaklaşık bir haftadır sizi okuyorum neredeyse blogdaki tüm yazılarınızı okudum. Ve ben çok etkilendim. Bir kere çok yeteneklisiniz yani güzel yazıyorsunuz daha önemlisi çok içten ve samimi yazıyorsunuz. Arada hüzünlendiriyorsunuz arada gülümsetiyorsunuz, gözlerimi bile yaşarttınız bazı yerlerde. Böyle damdan düşer gibi geldim ama bu hislerimi ifade etmek istedim. Blogunuz çok kafamı meşgul ediyor ama hoş bir meşguliyet.
Sevgiler.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Sevgili Peri,
Gündoğumlarını, erken sabahları çok severim. Gece çoğunlukla, ağır ve korkutucu gelir, ruhuma.
Anlattığın canlandırıcı, neşe verici bir zaman parçası.
Böyle hissetmek ne güzel!

Adsız dedi ki...

Uyudum, uyandım..
Seni okudum..Ve ekteki müziği dinliyorum...
Ne kadar iyi geldi..
sen gerçekten perisin..
canım benim..

endiseliperi dedi ki...

sevgili talisman,
eh öyleyse beni tanıyor, bu hoş sözlerinizin beni ne kadar mutlu ettiğini de biliyorsunuzdur.

şimdi sizden geldim. haneke'yi sevmeniz ne güzel. haneke yazınızı sevdim. izlediğim haneke filmleri hakkında bir de yorum bıraktım.

şunu ama demem gerek. ben öyle rahat rahat, koşa koşa, öle bayıla izlemem, izleyemem haneke filmlerini. düşeceğim dehşet duygusu için, bıraktığı pişmanlık sızısına benzer duygu için (bana pişmanlıklarımı anımsatmaz. verdiği duygu, ona benzer bir sızı)hazırlanırım.çok ama çok kederlenirim, yatışmak isterim. avutulmak.

haneke filmlerini hiç yalnız izlememeliyim. bu kadar konuşmadan, itina ile bu sonucu çıkarıyorum. dünyadaki her şey benimle ilgili çünkü:))

yine beklerim. ben de geleceğim. çok sevindim tanıştığımıza.

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

ekmekçikız,
sizin sabahları sevdiğinizi biliyorum. sabahı seven insanlar ne güzeldir. ben uzunca bir süre sabahın köründe kalktım. adana'da özellikle sabahları gün doğarken fırlardım. ırmak kıyısında yürüyüşe çıkardım.

uyku düzenim bozuldu şimdi. geceleri rahat uyuyamıyorum. karabasanlar da görüyorum. sabah 6.00 da uyanıp çocukların kahvaltısını hazırlıyorum. onları gönderdikten sonra etrafı topluyor ve elime kitabı alyorum. bu, ciddi bir okuma isteğinin göstergesi değil. resmen uyumaya hazırlık. kırlangıç ve tekir kedi, k dergisi ya da renkler kitabı... ben önde tina arkada, gidip biriki sayfa okuyor, sonra da uyuyoruz. telefon çalarsa erken uyanıyorum, bu da iyi oluyor. ama bu yine de akşam erken uyumamı sağlamıyor. çayı ve kahveyi azaltmalı, hatta tümden bırakmalıyım belki. bu ikisini çok seviyorum oysa. böyle işte. amma dert anlattım size. başımı dizinize dayamadığım kaldı ekmekçikız:))

yazıda sözü geçen güzel şeylerin arkasındaki sahne bu. işte şimdi gerçeği tüm çıplaklığı ile öğrendiniz:))

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

sevgili ece'ciğim,
ben senin üzgün olmana, bu dünya halleri yüzünden dertlenmene, tbir şeyleri kaçırıyor gibi telaşlanmana, kabahatin varmış gibi suçluluk duymana dayanamıyorum, çok üzülüyorum. sana hep ne diyorum, biraz neşeli ol, her şey için üzülme lütfen. her üzücü bilgiye samimiyetle üzüntünü de katman gerekmiyor. mahvolursun böyle.

seni iyi hissettirdiğime öyle çok sevindim ki. bu kitabın hepsini yazmak isterim. aslında bu kitabı ben yazmış olmayı öyle çok isterdim ki. yemek istediğim kitaplardan bu. resmen yemek istiyorum.

(gece 00.30. karnım aç. yemek istiyorum cümlesi oradan çıktı biraz da. çünkü bu kitap bana çikolata duygusu verir. şu an çikolata yemek istemiyorum. peynir yemek istiyorum ama iyi değil bu saatte. ne yapsam ki? ben bir bardak su içeyim.)

sevgilerimle.

Ali Kayhan dedi ki...

Anneler gününüz kutlu olsun!