Çarşamba, Temmuz 4

villa sevda, kadın azmağı, yuvarlak çay, dalyan


(tatili yaşayan neşeli benle, onu yazan hüzünlü ben arasında dağlar kadar fark olmasa, siz şimdi onbinmilyon neşe baloncuklu bir yazı okuyor olacaktınız. oysa öyle kederliyim ki şimdi. görev aşkı, bir kayıt tutma telaşı olmasa devamını yazamazdım tatil günlüğünün. yani ne yapıyorsam sizin için;)

tatil, evet, dağ başına da, yemyeşil ormana da gitseniz mavi bir boşluk. içinde kesik kesik, süreksiz hareketler olan. ben yapı olarak, yani kendini tetikte tutmaya alışmış bir gergin hanım olarak tatile yatkın biri değilim. sereserpe uzanmak, uzanmak, uzanmak beni gözyaşları içinde bir boşunalık içinde de bırakabilir. bora da öyle: tatil demek, yine de bir şeyler yapmak demek, yoksa bile bulmak gerek o yapılacakları.

çocuklar dedi bora az önce, ne kadar kendilerine dönük. örneğin tatilde oraya buraya gittik, gemilere bindik, çaylarda yüzdük, oysa onlar yere baktılar, uyudular, onca çabanın paylaşmaya, birlikteliğe vurgu yaptığını hiç anlamadılar. akşam saat sekizde dizimiz var, acele sürer misin arabayı dediler mesela. insan inciniyor ama çocuk doğası böyle: bencil.

köyceğiz'in kıyısına değil de yukarısından devam ederseniz yuvarlak çay tabelalarını görürsünüz. ilk lokantalara yüz vermeyin. ormanın içindeki bozuk yoldan devam edin, pınar lokantasını filan da boşverin, önünde çok şık arabaların olduğu. köprüyü geçer geçmez hemen solda yeşil vadi lokantası var, oraya girin.



evet, arabanın termometresi 43 dereceyi gösteriyor, ama siz şimdi buz gibi bir dereye gidiyorsunuz. çevresindeki ağaçların gölgesi yeşillendirmiş berrak suyunu. dibindeki irili ufaklı çakıl taşlarını görüyorsunuz. aktığı için yosun tutmamış. tertemiz. mayolarımız altımızdaydı. çıkardık üstümüzü. hep biraz çekingen, hastalanmaya meyilli atakan, hayret, korkusuca attı kendini sulara ve kimsenin yüzemediği kadar yüzdü. ben ayaklarımı sokmayı denedim ama ne mümkün, buz gibi! sonra yavaş yavaş girdik. böyle muhteşem bir duygu olamaz. çıkınca donarız sanıyorsunuz ama ateş basıyor. küçük bir de çağlayan var, onun üstündeki ağaca salıncak kurmuşlar, çağlayanın üstünde gidip geliyorsunuz. ürkütücü ama yapılamaz değil. hepimiz bindik. yemekleri fena değil. köftesi biraz fazla sarımsaklı ve tıkız, tandırı biraz kuru ama idare eder. pahalı da değil.



oradan çıkınca bora'nın programı gereği, dalyan yoluna saptık. çocuklar uyudular yine. dolmuş gemiler varmış iztuzu'na giden, gidiş dönüş kişi başı 5 ytl. biz bir motor kiraladık, 50 ytl'ye. köyceğiz gölünü denize bağlayan sazlıklarla kaplı kanal boyunca gitmeye başladık. sağda kaunos kral mezarları vardı. kırlangıçlar uçuyordu. su yeşildi. güzeldi. iztuzu güzel bir kıyı. uzun, dibi kumlu. dalgalar, onların köpük köpük kıyıya vuruşu, eh işte bildiğiniz deniz, güzeldi. ben denize güvenmem. çocukları da tehdit ettim. benden daha derine gidemezsiniz, hep sizi geçerim ve belki boğulurum bu yüzden. beni geçmeyin diye. hiç farkında değildik, bir saat yüzmüşüz. sonra gemimize döndük ve bu sefer daha heyecansız ve yorgun dalyan'a yol aldık. arabaya binice arçil atakan'a saati sordu ve bakışıp anlaşarak, biraz hızlı gidebilir miyiz eve lütfen dediler. dizimiz var da saat sekizde. biz bora ile bakıştık. bora gaza bastı. onlar akyaka'ya, eve gelinceye kadar uyudular.

peki ne dinledik yol boyunca? beni neşelendirsin diye paul simon and garfunkel, sonra bora'nın da sevdiği jan garbarek'ten he comes from north ve sonra dave brubeck, sanırım çocuklar için ceza dinledik bir ara da. ahmet kaya dinledik. adı bahtiyar şarkısı çıkınca arçil dedi ki, en sevdiğim şarkısı bu. eşlik etti biraz. çocukların böyle sürpriz, öngörülemez halleri beni çok heyecanlandırıyor.

*



sabah erken saatlerde kadın azmağı'nın ördekleri, köpekleri, kuşları çok şenlikli. giderseniz ihmal etmeyin, tanışın.

*
aşağıdaki komik film, hızlandırılmış çekim filan değil. yuvarlak çay'da su inanılmaz çekici ama buz gibi. kendimi bir cesaret suya attım ancak devam edemedim.

30 yorum:

asliberry dedi ki...

Tatilde bir gece Yaman yorgun düştü uyuyakaldı, yatağına yatırdık. Sonra hepimizin yatma vakti geldiğinde ben tam Yaman'ın yanına uzanacakken, yatağın yanındaki komodin'in üzerinde Selena'nın fotoğrafının olduğu bir gazete kupürü gördüm. Ablama döndüm ve bunu gazeteden kim yırtmış olabilir diye sordum. Ablam ve Ezgi oğlun kopardı dediler. "Abla Yaman bu Selena'ya biraz fazla tutkun, bu çocuk ciddi ciddi sarışınlardan hoşlanıyor" dedim. Sonra da, "şuna bak ne kadar çirkin" dedim. (Lafın gelişi ağzımdan çıktı, kız aslında güzel) Yaman gözünü açtı ve ağlamaklı bir ses tonuyla, "Selena çirkin mi anne?" dedi. Ben şok içinde, işi dalgaya vurdum "evet çirkin" dedim ve suratıma yumruğu yedim. Bana yumruğu indirdikten sonra yastığa kapandı ve hıçkırmaya başladı. Sonra hepimiz birden üzerine çullanıp, aslında Selena'yı çok beğendiğimizi, ona şaka yaptığımızı söyleyip, öpüp kokladık.

Benim yeğenler de, oğlum da dizi delisi anlayacağın. Dünya öyle ilerliyor demek ki.

Bu arada ne kadar muhteşem bir kadınsın. Hiçbir aşırılığın yok. Ne kadar dengeli ve mükemmelsin. Ben o suya girseydim çığlık çığlığa bağırarak, vücudumu yılan gibi kıvrım kıvrım kıvırıp, yüzümü şekilden şekile sokarak dışarıya fırlardım. Sonra da omuzlarımdan, boynuma ve beynime doğru oluşan uyuşma nedeniyle Mehmet'in beynini yerdim.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ne güzel yerler görmüşsünüz, gezmişsiniz.

Beş sene önceydi sanırım, Akyaka Köyceğiz civarında 2/3 günlük bir zaman geçirmiştik.
Neden böyle tuhaf bir kesir di mi? Tam bir gün değildi, gece kalmamıştık da, sabahtan akşamüstüne dek oaralardaydık diye hatırlıyorum, ondan.
Bir azmak kenarında yemek yemiştik, suyun serinliğini ve güzelliğini unutamam.
Sonra, geçen sene "Dondurmam Gaymak" filmini seyrederken oralarda çekilmiş shneler görmüştüm.
O sıcakta böylesine serin sular olması mucize gibi.
Yine siz cesaretlisiniz sırayla suya atlıyorsunuz, ben ayağımı sokup kaçmıştım.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Aa, Dalyan'ı ve Kaunos'u unutmuşum.
Ören yerini gezme fırsatınız oldu mu, mezarların göründüğü yerin arkasında oldukça iyi korunmuş ve kazılmış bir yerleşim yeri var. Defalarca o kral mezarlarının önünden tekneyle geçip, Dalyan'dan İztuzuna gitmiştik de, işte demin sözünü ettiğim o gezide, ören yeini de gezmiştik. İsmini tam hatırlayamıyorum. Böyle yerlerin daha çok eski zamanlardaki yaşanmışlıkları ilginç geliyor, adı tarihi vs. bilgiler uçup gidiyor kafacığımdan.

Bir de İztuzu var.:)
Orada denizin dalyanla da birleştiği yerde Akdeniz ve Ege'nin sularının birbirine karıştığı, bir denizin bitip, diğerinin başladığı söylenir.
Gerçekten öyle mi bilmiyorum, ancak bu düşünce, benim çok hoşuma gider.

Margot dedi ki...

Hoşgeldin Peri,
Tatil hayal gibi bir şey. Yaşarken de sanki hemen uçacak, kaçacak gibi geliyor. Gözlerimi sımsıkı kapatıp, o anı beynimde bir yerlere kaydetmeye çalışıyorum tatilde, mesela suyun üzerinde sırt üstü uzanmışım gözüme giriyor güneş, parmaklarımı kıpırdatıyorum deniz akıveriyor arasından. Sonra o mutluluk yerini,fotoğraflara bakarken özellikle, bir burukluğa bırakıyor... Tatil güzel şey ama çok kısa sürüyor hep ve çok özleniyor. Ama sen yine de hoş geldin, özledik seni :)

tavsan dedi ki...

Hosgeldin Peri! Onceki yazina yorum birakamadim ama dondugune -tatili, ama ozellikle sakinligi, maviyi birakip gelmis de olsan- kendi adima cok sevindim. Sen va Asli ayni anda tatile cikinca hergun ve boylesi guzel, degisik yazilar okuyamamak cok sIkIcI oluyor.
Yine de tatilden donmus olmanin huznuyse o kastettigin, cok iyi anliyorum. Gerci ben artik o gunleri de unuttum ve simdilik deniz kiyisi sakin tatil hayalimle yasiyorum.
Cocuklar konusundaysa biraz da onlarin acisindan bakmak gerek. Sonucta kendi yasitlariyla paylasabilecekleri de bircok sey var ve butun gun sizinle benzer modda olmalarini beklememek gerek. Ben o yaslardayken yazin hic evde durmazdim, hep arkadaslarimlaydim. Hem disariya kayitsiz olduklarini da soylememk gerek, buyuk olasilikla onlar da sizin farketmediginiz seyleri farkediyor.
Tekrar hosgeldin:)

Adsız dedi ki...

sepya renkli bir yolculuk,
sanki çölde çay,
kutupta çikolata,
paris'te kahve,
başta bir şapka,
gözde inkar edilemez bir hüzün,
sanki "güz"ün,
mırıldanan, yumuşak bir müzik,
tüm soruları,tüm kederleri,tüm güvensizlikleri bitiren bir ilgi,
uzun süren,inandıran, kana kana kandıran bir ilgi,
üzerine bir uyku,
uyuyor olduğunu bildiğinde ve rüyadayken bile ilgi,
hüzne mola,
çölde çay,
paris'te kahve,
kutupta çikolata...

gerekiyordu, sanki sepya hüzünlü kadına...

maidenstower.

özden dedi ki...

çocuklar şimdi birlikteliğin, paylaşımın farkında olmayabilirler ama büyüdüklerinde "ne güzeldi o zamanlar, ne hoş tatiller yapardık biz" diyecekler.
sabah güneş doğmadan yola çıkdığımız, üç kardeş arkada birbirimize sokularak uyuduğumuz, annemin yaptığı pasta börekleri yol boyu yediğimiz, serin ağaç altlarında mola verdiğimiz tatil yolculuklarını nasıl içim ısınarak hatırlıyorum. annemin babamın,o günleri böyle güzel hatırlayalım diye ne çok özendiklerini, ne çok fedakarlık yaptıklarını şimdi daha iyi anlıyorum.

elektra dedi ki...

dalyan,köyceğiz, kaunos vs...
en sevdiğim tatil yeridir dalyan. merkezi orada tutup çevrede görülebilecek ne kadar yer varsa gidip görüp dalyan'a dönmek bizim için, tatilin en akıllıca biçimidir. kaunos'u her gittiğimde gezerim. antik kalıntılar arasında gezinmek, tiyatro kalıntısının merdivenlerinden aşağıya bağıra bağıra şiir okuyarak inmek, civarda gezinen turistlerden alkış alıp şımarmak en sevdiğim şeydir.
bir de çamur banyosu vardır köyceğiz'e nehir motorları ile giderken. bilmem gittin mi peri, kokusuna dayanabilirsen, yıkandığında inanamayacağın kadar güzel bir ciltle karşılaşmak çok sevindirir insanı.
ufff, çok uzattım, pardon. oraları çok severim de.:)
sevgiler...

Adsız dedi ki...

Ben yorumumu başka bir yere yazdım:)
Hadi bul bakalım;)

Bora [ağa]beyin kucağında uzandığı pozunuz harika!

tatiliniz ise tek kelimeyle imrendirici..

sevgilerimle..

Adsız dedi ki...

Ve lütfen, o kederi en kısa zamanda at üzerinden..
Videodaki gibi hep gül!

Öykücü dedi ki...

Sudan çıkarkenki soğukkanlılığına hayran kaldım.Kararını veriyorsun ve ortalığı ayağa kaldırmadan uygulamaya koyuyorsun.Sızlanmadan sakince.

Bu noktada aslıberry ye katılıyorum.Ben de kesin çığlık ataradım:))

Çocuklardan çok fazla şey bekliyorsunuz.Siz ikiniz hayatı didik didik eden,herşeyi uzun uzun düşünen,çok ince insanlarsınız.Ama sonuçta yılların yaşanmışlığı var sizde.20 yıldan daha uzun süredir yaşıyorsunuz sonuçta.

Karşınızdakiler ise çocuk ayol.Dizi izlemek istedikleri için acele etmenizi istemelerinin bencillik olduğunu düşünmüyorum.Sonuçta daha hızlı gitmek için çok büyük bir fedakarlık yapmanıza,çok uğraş vermenize gerek yok.Sizi çok yoracak ya da hayatınızı değiştirmenizi gerektirecek bi şey de değil.Hem siz onların ailesisisiniz ve elbette sizden bişiler isteyecekler.

Gezininiz bitmeden ya da yemek yerken biz dizi izlemek istiyoruz diye sızlansalardı o bencillik olurdu evet.Ama siz zaten arabaya binmiş eve gidiyormuşsunuz.

Ben Arçil ve Atakanı çok seviyorum.Ve çocukluğunu unutmamış bir büyük olarak çok aklı başında buluyorum.Elbette senin yazdığın kadarıyla değelendiyorum Peri.Ama ebeveynleri bu kadar olgun,aklı başında olan iki çocuğun saçma sapan insanlar olacağını da hiç sanmıyorum.

Sevgiler

Adsız dedi ki...

Benim bir Büyükada sözüm vardı hani... Zamanı geldi galiba! :o)

E-postam info@elifsavas.com

Haberleşelim.

www.elifsavas.com

endiseliperi dedi ki...

aslı'cığım,
doğrudan şu muhteşem kadın iltifatına doğru iniyorum hızla, iple bir kuyuya iner gibi:)) teyekkür ederim. fena değilim elbette ama işte eskisi gibi de değilim. bora gençlik fotoğraflarıma baktığında şimdi daha güzelsin diyor ama belki de o, en güzel halimin, onunla olduğum dönemde olmasını istediği için öyle söylüyordur.

ben selena'yı sevmiyorum. güzel de bulmuyorum. sen daha güzelsin. hem ne o sarışın filan. ben, arçil sarışın bir kızdan hoşlanır diye ödüm kopuyor. uzaylı gibi hissederim kızı. ama arçil bana hiç söylemez zaten biliyorsun. boşandıktan sonra babasının sarışın bir sevgilisi vardı, arçil'le de araları çok iyiydi, o zamanlar sarışınlardan hoşlanma gibi bir belirti olmuştu arçil'de ama 3 yaşındaydı. kafası bastıkça esmerleşmiştir tipi diye düşünüyorum. ben diyorum ki, sevimli olsun, neşeli olsun, evde kasvet olmasın. eh bakalım artık. kısmet:))) ben hemen de çocuk yapsınlar isterim.(ben şu çoluk çocuğa karışmamla birlikte ne kadar domestik sıkıcı bir hatun oldum, yuh bana. artık zirvedeyim:)

yaa öfff aslı yaaa... yaaa aman yaaa... aslı yaa, gelsene bize. bugün evi temizledim biraz hem. sana bamya filan yaparım sitelerden araştırıp, semizotu filan da yaparım, bira da içeriz. hadi gel.

endiseliperi dedi ki...

heh hee, ekmekçikız, ben okulda aşı sırasında da ilk başta olurdum. derhal bayılırdım aşıdan sonra ama korkunun ecele faydası yok sözü benim için söylenmiştir. ne yapılması gerek diye bakarım, ikna olursam, evet arsenik filan da içerim. eğer gerekliliğine ikna olmuşsam.

herkes biliyormuş akyaka yı ama biz hiç bilmiyormuşuz. ablam lafın arasında işte aa gittik kaldık iyidir filan diyor...belik yine gideriz. eğer karadeniz e gidemezsek, belki bir delilik yapıp hem karadeniz e sonra da akyaka ya yine gideriz. bora ya, zaman yaratmaya ve elbette paraya bağlı.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

ah margot, senin o suyun üstünde göze güneş girme hadisesini ben şu durumlarda hissederim. bir takım olaylar oluyordur, harekete geçmek icap etmekte, bir şeyleri acilen yapmak gerekmektedir. ama ben durumu idrak edememişimdir. etmek istememişimdir. insanlar koşuşturur, zihnimde ben suyun üstündeyimdir... insanlar konuşur, gözlerime güneş girmektedir... emirler yağar üstüme, ben parmaklarımdan denizin suyunu akıtırım... dudağımı yalarım... mmm tuzlu... böyle işte.

teşekkür ederim. ben de sizi özledim. geçen gün nur çintay, "buralar hep dutluktu" diye bir yazı yazmıştı. dedim ki dedektif gibi, nur çintiy da bizim margot"yu okuyor demek!


sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

sevgili tavşan,
aslı ile aynı dönemde çıktık, güzel oldu. onu özlemek derdinden kurtuldum böylece. çocuklar meselesi ilginç, aktaramadım tam. çocukların onca emekle, zorluklu yapılan şeylerin nedenini hiç idrak edemeyip, etmeyi düşünmeyip, kayıtsız, vurdumduymuz olmalarıydı dediğim ki gene anlatamadığımın farkındayım.

teşekkür ederim ilgin için.

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

sevgili m,
sevgili m,
sevgili m,
sevgili m,
sevgili m..


teşekkür ederim.

içten sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

ah ozi keşke gerçek olsa dediğiniz. keşke savrulup gitmeselir, keşke geçmişleriyle kökleşip bir gelenek, bir tarz, bir inanç geliştirseler. öyle istiyorum ki bunu. teşekkür ederim.
sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

yaa elektre, motoru kirledığımız adam, çamura girmeden olmaz filan dedi. bana bakarak diyordu bunu. çok tüccardı adam. daha çok para kazanmak istiyordu. ben kızdım adamın kandırmaya hazır üslubuna, ona değil de bora'ya dedim ki, "çamura girmek istemiyorum" sonra çocuklara döndüm " siz çamura girmeyi ister misiniz?" sorum hileliydi. elbette çamura girmek zevklidir ancak bir anne soruyorsa bunu bir düşünmek gerekir, işin içinde bir bit yeniği olabilir:)) birbirlerine baktılar, " yoo, çamura girmek istemeyiz" dediler. bora'ya baktık hep birlikte. o da adama dönüp, işte "çamur banyosuz bir yolculuk programı çıkarın bize" dedi. amaaa cilde iyi geldiğini bilsem, program değişirdi. tüh! artık bir dahaki sefere:))

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

ece,
hay allah bulamıyorum, nereye yazdın yorumu, lütfen söyle.

kederim öyle geçmez hemen. annem hasta. canım sıkkın çok. yaşlandı. ben kaçacak delik arıyorum bu dünyada, kimse ölmesin, annem hiç ölmesin. ama olacak bu. ablam dedi ki, biz de öleceğiz, biraz güçlü ol. eh, güçlüyüm ama olmasın istiyorum işte. öyle acil bir rahatsızlığı yok. yaşlandı işte artık ve yorgun.

bunun dışında iyiyim.

çok öperim.

endiseliperi dedi ki...

sevgili öykücü,
yerden göğe kadar haklısın. onlar daha çocuk. ve biz ebeveynleriyiz onların. ama bora ile benim çocukluğum çok benziyor birbirimize. biz çok hassas çocuklarmışız, zihni çok açık. insanların psikolojilerini, evin hallerini, verilen emeğin değerini anlayan çocuklar. istiyoruz ki birazcık daha çok benzesinler bize.
bizim çocuklar gerçekten çok tatlı. terbiyeli, uyumlu, sessiz, utangaç çocuklar. arçil sosyal ama atakan iyice utangaç. tatilde arçil hemen arkadaş edindi, herkes ismini biliyordu, havuzda seseler geliyordu arçil topu bana at, filen diye. atakan bir terazi. durgun ve hüzünlü. hep biraz bir derdi varmış gibi. insanlara da bulaşmaz hemen öyle, içli dışlı olamaz. ikisi iyiler ama.

bu sabah atakan erkenden babaanneye gitmek için saati filan kurmuş. ben uyandım, seseliri duydum, atakan'ı yolcu ediyorum, dedi arçil. atakan'ın üstündeki tişört kirli galiba, değişmesi lazım, dedim. arçil in sesini duydum, dön bana, bakayım, değiştirelim üstünü, dedi. kalkmadım çok müdahaleci bir tabiatım olmasına reğmen, böyle bir ilişki biçiminin gelişmesi aralarında çok hoş, bunu seviyorum.
hayat hem içli, derin bir şey, hem kaba saba, ezici. nasıl algılarsanız öyle işte. elbette onlar çocuk ve talep edecekler ama büyürken ampati duyguları gelişmiş doğru düzgün adamlar olsunlur.

böyle işte.

sevgilerimle.

miso dedi ki...

Sevgili Peri,

İzleyince gülmekten öldüm. Aklıma yüzme yarışmaları geldi. Suyu bu sıcaklıkta tutsalar kimbilir ne rekorlar kırılır! Haa, bir de o suya giren ben olsaydım olduğum yerde kalır, bir daha çıkamazdım. Bir kere tecrübe etmiştim, taş kesildiğimi hatırlıyorum :)

marruu

endiseliperi dedi ki...

elifciğim hoşgeldin,
umarım çok iyi bir tatil geçiriyorsun. ada konuşmamızı unutmadım elbette. çok isterim.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

çok komik değil mi miso?:)))
ben sonra daha kararlı yüzme denemelerinde bulundum ama. eğer birkaç kere daha gitsem ben enikonu yüzerdim orada. öyle güzeldi ki. dere deddiğin öyle olur. ben onun dibinde yaşarım. hatta kucaklamak filan istedim, dereyi, ağaçları, taşlari, kelebekleri, valla bak. öyle güzel ki. ben de sizden biriyim, demek istiyor insan.

sevgiler.

şule dedi ki...

Merhaba; tatilden dönün de yine okuyabilelim o güzelim yazılarınızı diye dörtgözle beklemiştim. Hoşgeldiniz. İyi ki geldiniz :)

sad-ece dedi ki...

Canım çok üzüldüm:(
Anneciğine şifalar diliyorum, çok çok geçmiş olsun..

Ben youtube üyeliğimi kullanarak, direk videonun altına bişey yazmıştım..

Bi de evet ben aşığım ..
Olgunlaşırsa sana mailden uzun uzun anlatacağım..

çok öperim..
ece

Elif Derviş dedi ki...

Hoşgeldin peri ve anneciğine de çok çok geçmiş olsun...

endiseliperi dedi ki...

sevgili şule,
hoşgeldiniz çok sevindim tanıştığımıza. siz de çok hoş bir tatil geçirmişsiniz. umarım bu konferanslar sizi çok bunaltmıyordur.

ozi'yi öperim.
sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

ece, dörtgözle bekliyorum, bütün haberleri tek tek anlat. aşk hikayesi dinlemekten daha çok hoşlandığım tek şey aşık olmak olabilir:p

bekliyorum. sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

elif'ciğim hoşbulduk. çok teşekkür ederim. ufaklık sıcaklardan bunalmıyordur umarım.

sevgiler hepinize.