Çarşamba, Ekim 3

filmi evde izlemek de güzeldir!


film tercihlerimiz genetik yapımızda kodlanmış gibidir ve herkesinki kendine özeldir. bazıları bayılır, oysa ben korku filmlerini izleyemem. bilincim nerdeyse sadece bodrum kattan oluşuyor da etkisi umulandan fazla oluyor diye mi, yoksa sadece korkmaktan korktuğum için mi bilmiyorum. korku filmleri korkunçtur!


stephan king'den uyarlanan "shining" bir istisnaydı benim için. kubrick'in yönettiği, jack nicholson'un oynadığı shining'i elbette izlemişsinizdir. izlemediyseniz, ölmeden önce izleyin. o kadar iyi bir film. yaratım sorunları çeken bir yazar ve ailesi kışın kapalı olan bir otelde kalırlar ve olaylar nabzınızda ritm bozuklukları oluşturarak gelişir. (bu filmin yukarıdaki afişini bu eve ilk geldiğimde görmüştüm. bora, filmi de var, dedi ama uzunca bir süre elimi sürmemiştim filme, çok korkarım, diye. sonra bir gün eğer benimle izlersen shining'i izlemek isterim, dedim. benden söylemesi, izlerken siz de yalnız olmayın.)


geçenlerde "1408" filmini izledim. shining'ten sonra izlediğim en güzel korku filmiydi. bu film de bir otel odasında geçiyor. john cusack yine iyi oynuyor, ki biliyorsunuz seviyoruz onu. samuel jackson yine bilen ve yol gösteren bir adam ve o konuşması, ses tonu ne kadar etkileyici yine. bence izleyin, hele korku filmleri severiyseniz hiç kaçırmayın. (bu filmi izlemeye de bora ile birlikte başladık ama filmin en korkunç yerinde bora, çok ama çok yorgun olduğu için uyudu. hay allah!)


biz bu aralar korku filmlerine eğilim gösteriyor olmalıyız ki yine stephan king hikayelerininden uyarlanmış olan "nightmares&dreamscapes" başlıklı, TV için çekilmiş, yabancı TNT kanalında gösterilmiş 8 kısa film izledik. ilk ve ikinci film muhteşem, diğerleri, nefis! mutlaka bulmaya çalışın. soğuk bir cuma gecesi, patlamış mısırınızı, sıcak çikolatalı keklerinizi hazırlayın, çayınızı demleyin ve izlemeye başlayın, derim ben. ya da eşi dostu çağırın, evinizde korku filmi partisi yapın. servis için daha renkli şeyler hazırlamanız gerekebilir bu durumda:) bu CD'nin ilk filminde oynayan william hurt yaşlanmış, yüzü kötücül bir karakter oyuncusuna dönmüş ki çok yakışmış kendisine. aynı yüzü "mr. brooks" filminde de farkedeceksiniz. çok ama çok etkileyici. o filmde de iş adamı, iyi aile babası kevin costner'ın katil kişiliğini temsilen bulunuyor ki, çok hoş oynamış gerçekten. bu filmi de kevin costner'a rağmen izleyebilirsiniz, fena değil.


dün akşam, louis malle'in "elevator to the gallows"filmini izledim. fena bir gerilim değil. 1957 yapımı. jeanne moreau oynuyor. eski filmlerin ne kadar tasarruflu yapıldığını görünce insan şaşıyor. o kadar tasarruflu ve o kadar da iyi.


oliver marchal'ın yönettiği "36" bizim türk melodramlarını, hatta annemin anlattığı eziyet çeken iyilerin, cezasını eninde sonunda bulan kötülerin bulunduğu destanları hatırlatsa da çok iyi bir film. daniel auteuil, gerard depardieu çok, çok iyi. bora kurgusunu filan çok sevdi. çekinmeden 105 dakikanızı ayırabilirsiniz. bora bir filmi daha çok sevmişti ama adını hatırlamıyorum şimdi. bir polonyalı naif ressamın anlatıldığı filmin fotoğrafları gerçekten çok hoş. naif, yaşlı ressamın karakteri, yeteneksiz genç ressamla ilişkiler... mutlaka izleyin. ben ismini hatırlayınca yazarım.


costa gavras'ın filmi "ölümcül çözüm", nicole kidmanlı "the invasion" ise eh işte, öldürecek vakti olanlara...


bağımsız sinema yönetmenlerinden jim jarmusch'u önemsiyorum. "night on earth" filmi de farklı şehirlerde taksi şoförlerinin hikayesini anlatıyor. dün uğradığımda, "stranger than paradise"filmini de aldım. dün ayrıca terry gilliams’ın "time bandits", tim burton’un "james and the giant peach" filmlerini de aldım. visconti’nin, "death in venice" filmini aldım bir de -ki çok sevdiğim kitabının filminin ayrıntılarını çoktan unutmuştum, iyi oldu bulduğum-


gündüz saatlerinde ya da akşam bora çalışıyorsa audrey hepburn filmlerini izliyorum. "breakfast in tiffany", "roman holiday", "war and peace" yeniden eğlenerek izlediğim filmler.


çok yakında, dün aldığım filmleri ve ayrıca miyazaki'nin çizgi filmleri "my neighbour totoro" ile "kiki's delivery service" filmlerini izleyeceğiz. bunlardan sonra david lynch filmleri için uygun kıvama gelir ve ilk olarak "mulholland drive" filmini izleriz diye düşünüyorum.


fassbinder filmlerinden, "istasyon şefi'nin karısı" ile "herman herman" dışındakileri izlemek için hiç güç bulamıyorum kendimde.


ingmar bergman filmlerinin senaryosunu bulabilir miyiz, diye sordum bora'ya. boş vaktinde onları bulacağız ve ben bergman filmlerini o senaryoları okuyarak tekrar izleyeceğim.


kış mevsiminin belki de en güzel tarafı daha çok film izleme zevkini sunmasıdır. (daha çok çizgi roman da okumak ister insan ki onu da gelecek sefere yazarım). kokulu çaylar, tütsüler, yumuşak battaniyeler, rahat, sıcak ev giysilerini hazırlamaya başlamak gerek.


iyi seyirler.

22 yorum:

sad-ece dedi ki...

Korku ve gerilim filmleriyle hiç aram yoktur ama, senin o güzel anlatımın beni yine kışkırttı:)
İzleyesim geldi:)

**
Erkeklerin film izlerken, uyuyakalması, Y kromozomuna bağlı olabilir mi acaba:)))
Daha yenilerde, büyük bir iştahla film izlemek için, çok güzel bir ortamı hazır etmişken, kedi gibi uyuyan bir başka erkeğe ben de şahitlik etmek durumunda kaldım..

Belki de filmi, sinema koltukları gibi çok rahat olmayan, uyku vermeyen koltuklarda izlemek gerek:)
Hele hele hadi gel kucağıma yat da izle filan hiç demeyeceksin:))
Anında, horrrrr!!!:))))

sevgiyle..

miso dedi ki...

Ama küsüyorum pericim yaaa. Bu ne aktiflik! (Pis, Kıskanç kedi) Ben sadece Goya'nın Hayaletleri'ni izleyebildim bu aralar. Korku filminin alasını çekiyorum, buyrun seyredin isterseniz:)

marruu

Talisman dedi ki...

Ah Endişeli Peri, ne kadar ne kadar güzel bir yazı olmuş. Çok zevk aldım.
Bir kere en sevdiğim filmlerden Shinig den bahsederek başlamışsınız, her açıdan çok beğenirim o filmi, senaryo, kurgu, görüntüler, karakterler için oyuncu seçimi (kadıncağız uslu bir kurban olduğu halde onun yüzü bile korkutuyor beni), sonu, herşeyi herşeyi.. Yukardaki fotoda Jack Nicholson ı acaip çekici bulurum. Ha bir de o filmde hiçbir şeyden korkmuyorum çocuk oyuncudan korktuğum kadar. Redrum redrum diye dolanması mahvediyor beni..
1408 i ise dün görüp coştum, Stephen ciğimin romanından uyarlanmış, iki elim kanda olsa seyrederim. Samuel Jackson da oynuyormuş, daha ne isterimm.. Nightmares and Dreamscapes muhteşem.. Off yazarken zevkleniyorum manyak mıyım neyim, Ürkmeyin benden olmaz mı :)
Bir de Death İn Venice i ben de aldım, onu da çok merak ediyorum seyredeceğim yakında..
Sevgiler..

Benim Hayatim dedi ki...

Selam Peri,
Keşke bende sizler gibi korku filmi izleyebilsem herşeyin kurmaca olduğunu bildiğim halde bütün izlediklerim en olmadık, yanlız kaldığım zamanlarda aklıma gelerek üç buçuk atmama sebep olduğundan izleyemiyorum.

endiseliperi dedi ki...

ece'ciğim aslında bora benimle dalga geçer. eskiden düz arkadaşken trt 2'de tarkovski'nin filmi başlayacaktı da tüm arkadaşlar hep birlikte izleyecektik. program aksadı trt 2'de, geceni 2.00'si oldu ve "stalker" başladı. müthiş uykum geldi ve filmin ortasında, o çamur deryasında üç kişi yürürken ben de uykuya daldım. bora hala bir filmi izlemeye başlayacakken, bak uykun varsa hiç başlamayalım, der:)

bora benden çok daha iyi bir film izleyicisidir ve onun beğenileri çok rafinedir. sinema konusunda, bora'nın yanında benim sözüm bile edilmez. onun için uygun film izleme zamanlarında, tercih ettiği filmleri izlerken çok uyanıktır.

ece'ciğim, belli ki arkadaşın çok yorulmuş. bu seferlik onu affedip, tekrarı durumunda, film izleme saatlerini daha erkene çekmeni öneririrm. o da olmazsa, durumdan şikayet etmeye başlayabilirsin:)

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

misoooo,
çünkü vaktim var sanıyorum. gerçi gündüz çok işim oluyor. bugün boş günümdü güya ama bir sürü iş yaptım. alışveriş, yemek, börek, kek...

birazdan çamaşırları toplayacağım ve çocuklar gelince de yeni çamaşırlar yıkayacağım.

yemekten sonra arçil'le arka odaya gidip ders çalışacağız. ders 21.30 gibi bitecek ve bora ile ben salonda olacağız o zaman. eğer bora'nın işi yoksa, tim burton'ın filmini, işi varsa, yalnız başıma my fair lady'i izlerim. çocuklar film izleme havasındaysa, belki onlarla bir alfred hitchcock filmi izleriz.

öncelik galiba film oluyor. izlemek için de bir sürü filmi önceden alıp istiflemiş oluyoruz.

senin tempon çok yüksek olduğu ve çok yorulduğun için hiç vaktin olmuyordur. hem şimdi yeni evde bir sürü ayrıntı dikkatini çekiyordur. bir de biz bora ile msn'de gün boyu konuşuyoruz. o eve geldiğinde konuşacak konularımız azalmış oluyor. TV'yi de açmayınca insanın aklına film izlemek geliyor.

ne çok konuştum!

öptüm. sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

talisman, ben senin bu resmi beğeneceğini elbette biliyordum:) yok ben aşık değilim jack nicholson'a ama en düz filmlerinde bile beni korkutur. hayranıyım elbette:)

ne güzel, bu aralar aynı filmleri izlemişiz:)death in venice'in kitabını oku eğer okumadıysan.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

mücevher kutusu,
benim de aklıma geliyor. ben de karanlıktan korkuyorum. günaşırı kabus görürüm ben, çığlık atarım. ayaklarım yorgandan çıkınca huylanırım. bazı geceler kapıya dönük yatarım ki, ne gelecekse görebileyim, diye. berbattır! peki bunlar iyi korku filmi izlememe engel mi? hiç değil! yalnızsam kafayı yerim de, bora'nın soğukkanlı hali nötralize ediyor, aklı başında bir film izleyicisi gibi durabiliyorum ekranın karşısında.

korkmayın, gerçek değil, film:)

sevgiler.

şule dedi ki...

Pericim ya, cok ozendim bu filmlere. Ben de korku filmlerini izlemeye bayılırım, öte yandan deli gibi korkarim. Yanimda mutlaka birinin olmasi gerekir izlerken...Bu yüzden de bir süredir izleyemiyordum bu tür filmleri, malum :)Ama bu haftasonu Ozan uyuduktan sonra bir deneyeyim su "shining"i izlemeyi, aklim kaldi cok fena...

Ali Kayhan dedi ki...

1408'i ben de dün gece şöyle bir bakayım diye açmıştım ama bitinceye kadar başından kalkamadım. Son zamanlarda hiçbir korku filminde bu kadar gerilmemiştim. Bir de korkutucu yanının dışında hayat yüzleştirmesi yaptırıp, insanın acılarını suratına çarpmıyor mu, bazı sahnelerde ağlayacaktım neredeyse.

Bu kadar çok film izleyebilmeniz ne güzel! Buraya yazıp herkeste bir merak uyandırmanız daha güzel. :)

Unknown dedi ki...

Benim sadece ve sadece korku filmi yazip yoneten bir arkadasim var. Oyle urkek bir cocuk ki, sasarsin! Bir otomobil kullanisi var, kalp sektesinden gidecek! Hastaliktan korkar, sagcilardan (repuclican) korkar, kuresel isinmadan korkar... Biz de korkariz da yani, onlar booo demeden dusup bayilmanin da bir anlami yok! :oP

www.elifsavas.com/blog

elektra dedi ki...

peri peri, korku filmleri ile aramda hemen hemen benzer bir ilişki var. izlemeyi seviyorum, ama sonrasında yalnızken filan, bende bol olan korkularımın yanında, bir de onlar hortluyorlar. ıyyyhhh, sinir oluyorum o zaman kendime. ama izliyorum işte. listeyi aldım, teşekkürler. sıraya koymak ve izlemek vakti gelmiştir dediğin gibi. havalar da serinledi ohhhh.

bu shining'e geçenlerde digitürk sinema kanallarından birinde yeni çekim dizi formunda rastladım. uzatıp 3-4 bölüm haline getirmişler. bence ayıp etmişler.

bir de, dizi korku filmi mi, korku dizisi mi ne diyeceğimi bilemedim, lars von trier'in ' kingdom'ı vardır. izlemişsindir belki. ama ola ki izlememişsindir, izle. pek hoş bir dizidir.

günaydın...:)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Korku filmi seyredip, korkmayı sevmiyorum.
Gerçi, zaman zaman korku filmi olmayan gerçek hayatı anlatan filmlerde daha çok korkuyorum ya, o da ayrı mesele.
Gerilim filmi, akıllıca çekilmişse, merak uyandırıyorsa seyredilebilir.
Iıh, yine de tür olarak yakınımda değil, bile bile korkmak üzerine olan filmler.
Ama, çok uzun zamandan beri şu "Shinnig"i seyretmeyi istiyorum. Bir ara beceririm, umarım.:)

Unknown dedi ki...

Endişeliperi, çok özür dileyerek alakasız bir yorum bırakacağım. Asliberry en sıkı takip ettiğim bloglardan biri idi. Fakat blogunu sadece davetlilere açık yapmış. SEni sürekli takip ettiğini biliyorum. Benim bir blogum olmadığı için onun veya senin beni tanımanız olası değil. Bir mail adresi bilmediğim için de ona ulaşamadım. Senden rica etsem, benim adıma onunla bağlantı kurabilir misin? Blogu benim gibi tanımadığı birine açmak istememesini saygıyla karşılarım, ama yine de şansımı denemek istiyorum. Sayfanı meşgul ettiğim için tekrar özür diliyorum. Sevgiler... Berrak

neo dedi ki...

peri,

korku filmlerini severim. shining benim de favorilerimden. büyük mekanların (otel olur, okul olur) boş hallerini hep ürkütücü bulmusumdur zaten. insansızlığın tekinsizliği.

beni son dönemde en cok korkutan film halka (ring) oldu. sen izlemis miydin? zaten bu korku isini son dönemde en iyi kotaranlar uzakdoğulular bence (kotarmak felan, atilla dorsay oldum ben :) karanlık sular'dan da çok etkilenmistim hem üzücü hem de korkutucuydu.

korku filmini severim ama yalniz izleyemem, yıllar once inat edip "mezarını derin kaz" filmine yalnız gitmistim de, aslında film o kadar korkutucu olmamasına rağmen eve dönerken korkudan ödüm patlamıstı. evde arkadasımla izleriz genelde (su birlikte yazlıklarına gittiğimiz arkadasım), o da sever korku filmlerini.

stephen king uyarlamasını merak ettim, lisedeyken az okumazdım kitaplarını O, Sis, Hayvan Mezarlığı vs. en cok Sis kitabındaki öyküleri kalmış aklımda, uğursuz bir maymun oyuncak vardır birinde, ellerindeki zili her çaldığında kötü şeyler olur.

miyazaki'nin hastasıyımdır ben :) izlemedigim pek az filmi var, en cok ruhların kaçışını severim, diğerleri de süperdir. miyazaki filmlerindeki yaşlı kadın karakterler enteresandır, hem kötücül hem sevimli olurlar. yalnız miyazaki filmlerinden david lynch'e gecmek biraz sarsıcı olabilir, o renkli, mutlu atmosferden sonra lynch? emin değilim. gerci hicbir film insanı lynch'e hazırlayamaz, o da ayrı.

bergman filmlerinin senaryolarını http://www.script-o-rama.com/search.shtml adresinde bulabilirsiniz. baktım, 7. mühür, persona falan var. digerleri de vardır kesin. sağında solunda ilanlar olan biraz gıcık bir site ama senaryolar normal, düzgün sayfalarda açılıyor.

ve evet kış film mevsimidir, gelsin battaniyeler ve kurabiyeler :)

yagmur dedi ki...

zihinsel lezzetlerle dolu cok guzel blogunuz var..cok keyifli sizi takip etmesi..iyi bakin kendinize

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Periiiii!
Nerdesin?
Herşey yolundadır, umarım.
Hadi artık, şu seyredilen diğer filmleri de anlatmanı bekliyorum.
:))

endiseliperi dedi ki...

merhaba,
tuhaf bir yoğunluk var. sanırım arçil'in dersleriyle fazla ilgilendiğim ve bu aralar işi az olan bora ile sokaklarda fazla dolaşıp fazla film izlediğimiz için buraya hiç vakit ayıramadım.

arçil, eğer ben kontrol etmezsem, hatta yanında durmazsam çalışmasına pek güven olmuyor. karekök konusunu tekrar sular seller gibi çalışıp ona anlatıyorum mesela. hergün bir saat matematik. sonra okulun diğer dersleri, filan. dersaneye uğradığım zaman, hergün dersane hocalarının verdiği ödev dışında da 60 soruluk test çözmesi gerektiğini öğrendim. arçil ki biliyorsunuz o kadar sıkıntıya gelemez. bence hiç bir çocuk bu kadar çok sıkılmamalı ama, neyse.

bunun dışında da bir sürü iş işte. az önce portakallı kereviz yaptım. limonata yaptım. akşam yapacağım tavuk şiş için, etleri hazırladığım soslarına bulayıp dolaba kaldırdım. domatesli bulgur pilavının malzemelerini hazırladım. bir küçük kase de haşlanmış nohut koyacağım içine. hatta hatice'nin yaptığı gibi bir adet haşlanmış patates de ekleyebilirim. patates salatası da yapacağım. haşlanıyorlar. sabah bir ara ütü yapmıştım ama bin yıl geçmiş gibi geliyor üstünden. sonra bankaya gittim kredi kartını ödemeye, alışveriş yaptım!

ama enerjim var, akşam çocukların dersleri bittikten sonra ki özgür zamana bayılıyorum. çay demleniyor olur ve bora ile havamıza göre film seçtiğimiz o an çok ama çok hoş olur. bu yorgunluğa da değer.

haftasonu da genellikle dışardaydık. bu yüzden bilgisayarı açamadım hiç.

***

şule, elbette izle ama bence yalnız izleme. böyle durumlarda insanın normal bir erkek arkadaşı olsa ne güzel olur. gel film izleyelim dersin, pizza da söylerim deyip kandırırsın filan. gelir, izlersiniz, sonra o kanepede uyur. çok hoş olur. olmadı bir kız arkadaş da olur. birlikte ıvır zıvır hazırlayıp, kocaman eşofmanlar giyip salona geçip film izlemek gibisi yoktur. hem kız arkadaşlarla daha iyi geyik yapılır. alakasız bir yerde, kızın rujuna takılırsınız filan, hoş olur. bence izle ama önerilerimi de dikkate almalısın.

***

alikayhan, hoşgeldin!
çok güzel bir konuya parmak basmışsın. bence iyi korku filmleri kadar insanı derinden tanıyan, zaafiyetlerini ölçüp biçen başka çok az tür vardır. korku filmi bizi kendimizle yüzleştirir ve çoğu kez de cehenneme gönderir:) 1408 bence de harika bir filmdi.

***

elif, o kadar steril adamalara ben de sinir oluyorum. korku filmi yapıp korkması ise bambaşka bir vukuat. ben insanlara sinir olunca temiz temiz diyorum neden ondan hoşlanmadığımı filan. ben istiyorum ki, ondan sonra da ilişkimiz sürsün. müthiş şekilde küsüyorlar. italyanlar'ın hepsi mi öyle bilmiyorum gerçi ama onlar, hayır demene rağman sana karşı iyiniyetli tavırların ı sürdürüyorlar. konu farklı ama şöyle; birkaç italyan arkadaşım olmuştu. çok çapkınlar gerçekten de. ama eğlenceliler de. kur filan yapınca ben çok incitmeden hayır, demiştim. türk olsa, bir daha seninle selamı sabahı keser, hatta aleyhine filan konuşur. onlar öyle değil. yine eskisi gibi dostça, merhabalaşıp sohbet edebiliyorsun. o ayrı mesele bu ayrı mesele. bir konuda sürtüşmen, beklentilerinin farklılaşması her konuda düşman olmanı gerektirmiyor ki. (sohbet nereden nereye geldi. bana yorgunluk iyi gelmiyor:)

***
elektra dizi halinin pek hoş olduğunu sanmıyorum. biz geçenlerde kabloluyu iptal ettirdik digitürk'e geçmek için ama hiç sandığımız gibi değilmiş. bir kere çocuklarla biz aynı kanalı izlemek zorundaymışız! 9.900 sadece kurulum ücreti ya da ona benzer bir şeyin ücreti imiş. ekonomik paket 19.90 imiş ki çocuklara da ayrı paket alsan, bir de o 9.900 aylık taksit... çok para.
gidip tekrar kabloluya başvurduk. biz zaten sürekli film filan alıyoruz. digitürk'ü çok çekici yapan bir kanal yok benim için. belki şu ev dekorasyon kanalları ki onların benzeri de zaten bbc prime de bolca var.

bu arada, gelip kutlayacağım ama mutlu yıllar sana! iyi ki doğdun! ayıp bana doğum günü kutlamasında hiç sevmediğim halde paradan bahsettim bolca:p

***

ekmekçikız,
ben de mesela acı yiyemem. yani bile bile mideyi kavurmak bana saçma görünür. bile bile korkmak da öyle. en korktuğum şey ancak şu olurdu diye düşündüm geçen gün. yani hemen ölmek isteyeceğim kadar korkacağım şey, kapkaranlık bir gecede okyanusun üstünde olduğumu görsem, çabuk çabuk ölmek isterim, ölürken de çok şükür filan, derim.
bence shining'i çocuklarla birlikte izleyebilirsiniz.

***

berrak erol, hiç sorun değildi ama zaten aslı mail adresini koymuş. umarım ulaşmışsındır. her zaman beklerim.

***

neolitik hanımcim, öyle hoş bir özet yapmışsın ki yine, pes diyor, başka bir şey demiyorum. ama sana anlatacaklarım var. bugün fırsatım olursa yeni yazıda dikkatini çekecektir:) bu arada, miyazakinin bir dolu filmini aldık, miyazaki haftası yapacağım bir ara:)

***

hayat hanım, çok teşekkür ederim. sizin sitenizi ziyaret ettiğimde çocuklar yanımdaydı. aa sensin bu dediler. yani gözlerde kocaman gözlüklerle ters bir şekilde durunca aynı bensiniz:)

herkese sevgiler. ben mutfağa gideyim şimdi bi koşu.

endiseliperi dedi ki...

ekmekçikız aynı anda buradaymışız:)
haftasonu izlediğimiz filmleri de yazacağım ama hiç fırsatım yok gibi. bakalım, eğer akşam bora çalışmak zorundaysa, ben de film izlemek yerine yeni yazı girerim.

açar açmaz sana uğradım, elektra'nın doğumgününü senden öğrendim. şimdi ben yine gideyim.

görüşürüz. öptüm.

dory dedi ki...

Ah ah, nasıl da gaza geldim, dün akşam Shrek sinemaya gitmeyi önerince, internetten bakıp en yakın sinamada 1408'in oynadığını görünce "aa, peri bu filmi methetmişti, buna gidelim" deyiverdim. Sen kim, korku filmi kim?! Herhalde Shrek'in kolunu morartmışımdır sıkmaktan. Bir dolu sahneyi de suratımı omzuna saklayıp kaçırdım zaten. Her ani ses efektinde bir karış zıplaya zıplaya seyrettik sözde. Ağzımın payını aldım yani... Ama görebildiğim kadarı gerçekten de güzel filmdi:)
Sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

Dory, dün bora tekrar koydu 1408'i DVD'ye. ben laptop^tan başka bir film izliyordum ama kendimi alamadım 1408'den. Yine pür dikkat onu izlerken buldum kendimi.

Bora fena bulmadı filmi ama bayılmadı da. Çünkü o korku nesnesi ya da öznesi ile doğrudan karşılaşılan korku filmlerinden hoşlanmıyormuş. Filmin sonunu aksine çok beğenmiş ama.

Burada yazdığım filmlerin, kitapların böyle karar verdirici bir etksi olması öyle hoşuma gidiyor ki.

Umarım pişman olmamışsındır bu filmi seçtiğine. Shrek pişman olduysa onu anlarım ama güzel bir kızla korku filmine gitmekten daha romantik ne olabilir allahaşkına?:)

sevgiler.

dory dedi ki...

Shrek oldukça nötr kaldı 1408'e karşı; o da benim gibi 6.His, Village, the Others gibi sonunda hmm dedirten gerilim filmlerini sever.
Yok, ama ben hiç de pişman değilim. Hatta şirkette kızlara ballandıra ballandıra anlattım. Ben galiba hikaye anlatmayı seviyorum:)
Sevgiler