Perşembe, Ocak 8

küs

piyale madra


Arçil akşam eve döndüğünde morali bozuktu. En sevdiği kız arkadaşı ile küsmüşler. Nedenini sorduğumda, unuttum, dedi. Küslük tuhaf şey. Küs olduğun kişiye hem sıkı sıkıya bağlı bir duyarlılık geliştirmen hem de onunla arana koskoca bir duvar örmen gereken karmaşık bir icat. Onu görmemen, duymaman, onunla konuşmaman gerek. Ama yine de ona pür dikkat kesilirsin. Bu da arada buz gibi, yoğun bir sessizlik canavarı oluşturur. Ancak aynı canavar, hesaplaşma bölümüne geçildiğinde bu sefer de alev alevdir.



Bazen tuhaf, küçük bir hareketle barışıverirsin. Yatakta ayağın kocanın ayağına değer, çekmezsin; kedi miyavlarken esnemeye kalkar ve tuhaf bir ses çıkarır, ikiniz aynı anda gülersiniz, filan.


piyale madra


Bazen biri küser, diğeri farketmez; küsen sessiz bir intikamla küslüğünü ifade eder. En çileden çıkaranı küsülenin, küslük halinden habersiz olmasıdır. Ona küslüğün gerekçelerini anlatmak, bu arada tansiyonu küslülüğün haklılığını ifade edecek kadar yüksek tutmak gerekir. Zor işler.


Ben bu aralar dünyaya küsmüş durumdayım. Küs olduğum için de, sessizlik bir karakter olarak siniyor üstüme. İçimden dışıma sızan ve öyle ki sonunda beni şeffaflaştırıp görünmez yapacak bir sessizlik bu.


Sabah Arçil bu küslük olayını da unutmuş olmalıydı ki keyfi yerindeydi. Korn tişörtünü beyaz okul tişörtünün altına mı giysin, üstüne mi, diye kafa patlattık.

6 yorum:

miso dedi ki...

Pericim, canım,

Küslük kadar korkutan bir şey yoktur beni. A pardon, vardır: Ne oldu, neyin var? deyince, yok bir şey denmesi :) Ne kadar zor, ne kadar yıpratıcıdır benim için anlatamam. Hatta hemen her seferinde sinirden ağlarım. Kuzenim yapardı, ben de ağlardım. Şimdi görüşmüyorum pek. (30 yaşına geldi, hala aynı çünkü.) Bana ne yahu, diyorum, ben mi tedavi edicem, koru kendini miso :)

Ama sen niye küskünsün öyle? Kadınsal bir durum mu? Kedisel mi yoksa? Daha detaya girmeyeceğim. Belki şubatta istanbul'a gelebilirsem, seni ve tina'yı görebilirsem; bana çok iyi geleceği kesin de, belki sana da iyi gelir. Ha? Ne dersin? :)) ümit dünyası işte :))

Pericim,Yılbaşı yazın da, Küs yazın da çok güzel olmuş. Ben de seni okumayı çok özlemişim.

marruu

celerone dedi ki...

küs kalabilmek için ciddi çaba harcamam lazım benim. çok yorucudur, küs olduğumu aklımda tutmakta fena halde zorlanırım. unutur gülüveririm filan.

Ama bir camdan sınırım var. birkaç kişiye ve birkaç şeye öyle bir küsüm ki, ne özlerim onları ne de yoklar diye üzülürüm. Ne zaman birşey onları hatırlatsa, bomboş, soğuk, buzdan bir sayfa olur aklım. Başka birşey hissedemem.

Bana mektubunda şuna benzer birşey demiştin; hangi noktada küstüğümü çok iyi biliyorum. Sormak istedim ama peri istese anlatırdı dedim. İçten içe, neye ve ne zaman küstüysen, hemen geçmesini ve seni üzmemesini diledim.

Sevgiler,

Butterfly dedi ki...

"sessizlik bir karakter olarak siniyor üstüme. İçimden dışıma sızan ve öyle ki sonunda beni şeffaflaştırıp görünmez yapacak bir sessizlik bu." sözünü kendim için de kullanmak istiorum izninle, beni de şimdilerde bu kadar iyi anlatan başka bir cümle yok, ancak bu küslükden öte bir duygulanım durumu, küslük sanki zamana yayıldığında soğukluğu, uzaklığı acısı geçici gibi geliyor da bu durum kişiyi sadece dilsizleştirmiyor içine katmer katmer işleyerek, sonuçta başka bir "sen" yapıyor... Zor işler gerçekten, ancak senin bana yazdığın gibi böyle durumlarda birilerinin bunu anlıyor olması,çoğu zaman yalnız olmadığın hissini verir ve güçlü kılar seni, ama bu güçlü kılış başkalarına karşı değil kendine karşı zira böyle durumlarda kendindne daha büyük bir düşman yoktur benliğine.
sevgi ve özlemle

endiseliperi dedi ki...

miso'cuğum,
ne tatlı bir duygu seni görmek; sevimli bir şey. ben miso'cuğum, şöyle yanyanaysak küslüğe bir dakka dayanamıyorum da, uzaktaysak, bu uzaklığı bir küslükle besleyip durmaktan da çekinmiyorum galiba. yanyanaysak da, nevrotik, karışık, canım, bildin işte tamamen kedisel gelgitlerle bir ritm tutturuyorum ilişkide. beni al bir odaya koy, kendimle bile bir dargın bir barışık "olay" çıkarıp dururum. ne yorucu, allahım ne yorucu!

kuzeninle görüşme şekerim. ne o öyle, zaman çalıp durması, dur durak bilmeden. yani evet kedi olmak güzel de, kedi kadın dediğin, kıvrılıp güvenle uyumasını, mır mır sohbet etmesini de bilmeli.

ben sana mail yazacaktım, şu görüşme ihtimali için. ama ara tara, senin adresini bulamadım.

çok öperim.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

celerone, eski dostum,
ben şöyle tuhaf bir şey de yapıyorum; hayatta en çok sevdiğim, önemsediğim insanlardan bazısı da mesela hiç görüşmediğim insanlar aynı zamanda. onlara ilişkin olağanüstü duygularla yüklü fikirlerim, böylece hiç bozulmadan kalıyor. zihnimin uçurumları, uçsuz bucaksız dalgalı denizleri arasında onlar bir kale gibi duruyor. böylece ben, ben olmaya devam ediyorum. onlar hakkında böyle derin fikirlerim olduğunu muhtemelen tahmin bile etmezler, bu uzaksı, çekingen halime bakınca. bunu neden yapıyorum bilmem. huy işte, diyelim.

sana ne yazmıştım acaba celerone? şimdi unuttum gitti valla. sorsan o zaman ki niyetimden bambaşka şeyler anlatırım muhtemelen. ama canım, kimseye değil de dünyaya küstüm biraz. nasıl desem, sonhız kendime çekildim ve küçücük bir tohum gibi kaldım. galiba hissettiğim buydu.

teşekkür ederim.

sevgiler. hem de kocaman.

endiseliperi dedi ki...

hımmm... butterfly, şimdi ne yapmak istedim, biliyor musun? şöyle kıpırtılı bir müzik açıp, deli gibi dansedelim seninle. yok canım, hiç dans etmem ben de. ama şimdi seni güldürmek, bu kendimizle dertlenmelere filan bir son vermek, kendimizle dalgamızı geçmek istedim. şu şeffaflaşma filan deyince, ne geldi aklıma bak: çalışıyordum o zamanlar da çok yorulmuştum işten güçten, toplantı vardı, öyle sustum öyle sustum ki, sonunda çok sevdiğim patronum ömer dedi ki, "... bugün öyle sessizsin ki birazdan şeffaflaşıp yok olacaksın gözümün önünde":)(üç nokta olan yer, ismim. bir ara onu da yazayım diyorum aslıyla. ne oluyor şekerim ya, üst düzey devlet ajanı gibi gizlenip duruyoruz. gerçi çok sevdiğim bir blog arkadaşım yazmış tı, keşke adımı soyadımı yazmasaydım bloğa, daha özgür olurdum, diye. neyse, bakalım artık.)

butterfly, amerikalılar gibi, müthiş pedagojik bir şekilde, sana hepsi geçecek, diyeceğim, inanmayacaksın bana. ama hepsi geçecek. kendimden biliyorum.

öpüyorum çok. hem de seviyorum çok.