Cuma, Haziran 11

sevgili günlük,




bugün sokaktaydım. insan bu kadar mı gönülsüz çıkar dışarı. çıkmadan önce kendimi kaldırımlarda hayal etmeye çalışıp, en olmaz şey gibi geliyor bu, sonrası malum işte, itekliyorum. arçil'e özel hastaneden aldığımız sağlık raporunu haydarpaşa sağlık ocağında onaylatıp, moda'ya okula gittim. hep yürüyerek. converse'lerim ayağımı vurdu, yolda parmak arası beyaz  terlik aldım, çünkü üstümde ince beyaz biyeli siyah elbise vardı, yarı yolda mola verip nazım hikmet'de çay, sigara içtim. çayları hep çok güzel.



dönüşte sevgili günlük, eve gelmek için sabırsızlanıyordum artık, kadıköy balık pazarına uğrayıp, evet yine iki iri çupra aldım, torbaya buz da koydurdum. şarap aldım. kendime üstü mavi lale motifli bir taş aldım, evet bildiğin taş. arçil'e yazlık, ince pamuklu boxerlar aldım. otobüs yolculuğu uzun sürüyor, ne yorgunluk. nihayet evdeyim. insanın evden çıkması için ya çok geçerli bir nedeni olmalı ya da sosyalleşme krizleri filan geçiriyor olmalı. balık güzeldi, salata da, şarap da öyle. gökyüzü açık, sakin, beyaz bulutlar var, hafif hafif de esiyor. cafe de pass'tan müzik dinliyorum. bu iyi... şimdi çok iyiyim. sağlığınıza.

9 yorum:

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

İnsan kendi kendisinin arkadaşı olmayı becerebildiğinde evden çıkmıyor bence. Çünkü, kendi kendine konuşuyorsun, kitaplarla konuşuyorsun hatta yemek yaparken soğanla, maydonozla bile konuşuyorsun. Bu belki de hem kendi sesini duymakla hem de sessiz olduğunu sandığın şeylerin sesini duymakla ilgilidir. Ya da daha iyisi, aklının içinde seyahat edebiliyorsan, ayakllarının kaldırımlara basmasına pek o kadar ihtiyaç duymuyorsundur.

Adsız dedi ki...

Merhaba,

Arcil?? nasil bir isim, gercek mi, anlami nedir?
Ben cok mu naifim bunlari sormakla... ama merak ettim. Sizi okumak bana huzur veriyor.

sevgiler

Cok uzaktan biri

endiseliperi dedi ki...

aydan atlayan kedi,
umarım dediğin gibidir. umarım kendimle arkadaşlığım bana yetiyordur ya da ellerimle, ayaklarımla, maydonozla sohbetlerim... böyleyse çok iyi. kafayı yemiyorsam yani. bazen evde mutluluktan çıldırırken, en sıradan bir ev anında yani, diyorum ki, bu normal mi, şimdi bu denli mutlu olmam normal mi?

insanın bir tek kendine bağlı olması, kendini bir tek kendinde görmesi, kendini öylece değerlendirmesi böyle kuşkulara neden olabiliyor. neticede insanın kim olduğunu anlaması için kendine bakması çok tuhaf bir durum. başarırsan bunu, muhteşem ama.

sevgiler.


çok uzaktan biri,
benim ismim dışında, bu sitede gördüğünüz bütün isimler gerçek. benim ismim de, ne bileyim, site yapılırken öyle bir moda vardı kapılıp gittim. aslında ne olacak ki, kendi ismimle yazardım ya, şimdi sanki ben daha çok peri oldum, kendi gerçek ismimi yazsam ben bile tuhafsarım. arçil, gürcü ismi. çünkü gürcü arçil. bir gürcü kralın adı. bilmem ne dilinde simyacı anlamına da geliyormuş. ilk ismi ada. ben koydum. ada'ya uygun gürcü ismi aradı babası. arçil'i babasının bir gürcü dergisi çıkaran arakadaşının gönderdiği gürcü isimleri arasından seçtik. dedesi dedi ki, benim de ismimi koyun:) oğlumun adı, ada arçil hamdi mağden. arçil'i kullanıyoruz, seviyoruz.

siz hem çok uzaktan birisiniz, hem isminizi bile yazmamışsınız hem de çok naiv olmaktan endişe duyuyorsunuz. ve bana diyorsunuz ki, şu gerçek mi, bu gerçek mi? insan kendi hakkında şu kadar olsun gerçek bir şey sunmazken, gerçeklik hesabı sorması, ne bileyim sevgili naiv komik değil mi?


size de sevgiler.

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Mutluysan eğer sorgulama derim ben. Ki ben de aynen senin gibi evimde, sıradan bir zamanda mutluluktan çıldırabilenlerdenim :) Bu güzel birşey. Normal mi? Bilemem. Hem kime göre neye göre normal Sevgili Peri. Şimdi senin halin bana normal geliyor. Ama sokağa çıkıp anlatsan 10 kişiden 8 tanesine belki normal gelmez. Ama belki de o sekiz kişi değil de 2 kişidir normal olan. Nerede mutluysan orada kal. Gerisini boşver. Sevgiler...

ali akay dedi ki...

'yerleştiğimiz evlerde
kuruluyor içimizde
sessizlik evi..' şiir'i hatırlayamadım ama silmiyorum, wesselam

Tekir dedi ki...

merhaba sevgili peri, sizi uzun zamandır okuyorum ya, bu sefer yine kadıköyden bahsedince yorum yazmak geldi içimden, yorumları okuyunca arçil'le oğlumun adının aynı olduğunu okudum, ne güzel. Ada :)
Sanki bir gün Beyaz Fırın'da, çarşı içinde, Nazım Hikmet'te karşılaşacakmışız gibi geliyor, belki...

afiyet olsun,

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

sevgili aydan atlayan kedi, bırak sokağa çıktığımda iki kişinin beni anlaması olasılığı, yani şu dünyada tüm hayatım boyunca üç beş saygı duyduğum, sevdiğim insan beni anlasın yeter. daha fazlasını da aramıyorum. olursa ne ala. ben evi çok seviyorum. insan kendi kendine, böyle pencereden düşen ışığa, o ışığa kıvrılmış kediye, yatakta sırtı görünen kitaba, sevgiliden gelmiş mektuba, demlenen çayın kokusuna bakıp bakıp içi içine sığmaz bir mutlulukla dolup taşar mı? taşıyor işte. mutlu olmayı bilmek lazım sanırım biraz da. bir de dikiş öğrensem! ahhh...


sevgiler çok.

ali akay,
güzelmiş şiir. ben de hatırlayamadım şimdi. silmemenize sevindim.

aa tekir, ne zaman kadıköy'e çıksam, çayımı nazım hikmet'te içiyorum ben. seviyorum böyle yerleri. ankara'da da mülkiyeliler birliği'nin lokaline giderdim. yani garson seni tanır artık, başıyla selamlar filan, çevrede tanımasan bile hep bildik yüzler. hem nazım hikmet ne kadar güzel bir yer. ağaçlar var, sakin, tipler hoş, çayı güzel. tiramisu filan var, yemekleri iyi... ben çok rahat oluyorm orda. bir de, dünyanın en güzle yeri kadıköy çarşııs bence. her seferinde heyecanlanıyorum, ne güzel bir yer yahu, diyorum şaşkınlıkla. yani balıklar, meyveler, baharatçılar, lokantalar, pastaneler, turşucular, zeytinler, tatlılar... innaılmaz bir zenginlik, çeşitlilik... çok seviyorum gerçekten. ama işte yorgun düşüyorum her seferinde, acele ediyorum. oysa biraz yavaşça dolansam siiznle de karşılabiliriz o zaman. tchibo'dan karton bardakta kahve alıp, vitrin önündeki beton basamakta oturup gelene geçene bakan o kişi benim, tekir: ) bir de onu yapıyorum.

sevgiler, ada'ya öpücükler.

Adsız dedi ki...

Sanirim yanlis anladiniz; amacim size hesap sormak degildi. O an aklimdan nasil gectiyse o sekilde yazdim mesaji; o yuzden hesap sormus gibi gelebilir.


Peri hanim, ben gercekten de uzaktayim, madden ve manevi. Ama, peki, ismim Basak. Ayrica oglununuz da ismini begendigim, degisik geldigi icin sordugumu da aciklamaliyim zannedersem. 11 senedir uzakta yasiyorum, belki yeni populer olmus bir isimdir diye yani...naiflik burada.

sevgiler

endiseliperi dedi ki...

özür dilerim başak'cığım, bazen öyle oluyorum ben.

teşekkür ederim, arçil için. uzakta olmanız sizi üzüyor sanırım çok. 11 yıl hiç gelmediniz mi? ama ne diyeceğim bakın, artık uzaklar pek uzak değil gibi korkunç klişe ve sıkıcı bir söz diyeceğim, hani artık gurbet eski gurbet bile değil artık gibi... ama bunu uzakta olana sormak gerekir ve benim böyle konuşmam yine bir anlayışsızlık kabalığı barındırıyor olabilir.

sevgiler başak.