Cumartesi, Temmuz 31

derin

solaris
andrey tarkovski

tarkovski izleyince, tanrı ile ilgili bir meseleye bulaşmış ve onun görüntüleriyle donanmış gibi tuhaf, esrik bir duyguyla doluyorum. sanki bu aralar sizin de tekrar izlemeniz için hoş zamanlar olabilir. günler, geceler nasıl uzun...

dün komşum telefonla aradı. endişelenmiş beni hiç göremeyince. kapıcıya, "çöp bırakıyor mu?" diye sormuş. "bırakıyor, ama hiç görmüyorum," demiş o da. yaşadığımı anlayınca aradı işte, "gel, kahve içelim," dedi. "olur," dedim. telefonla da arandığım için, eli boş gidilmez, dedim, markete uğrayıp kurabiye aldım.  falıma baktı. fincanın içi karmakarışık bir dantel gibi. baktı, baktı... "böyle karşık ama," dedi, "gerçek hiç bir şey yok... kitap kahramanları, hayaletler, sadece düşlerde görülen insanlarla  konuşma, konuşma... her şey aklının içinde, zihninde... bu kadar." "dilinize sağlık," dedim.

insan kendine bakıp duruyor, solaris de hafızasının derinliklerine dalıyor... daha da karmaşıklaşıyor her şey ama. insan, olup olacağı tanrı'nın bir mucizesi olduğunu kabul etmekten başka bir sonuca ulaşamıyor. chris'in dediği gibi, "aşk," mesela, "hissedebildiğimiz bir şey. ama asla açıklayamayız. sadece aşk düşüncesi açıklanabilir." ve chris, çaresiz, "belki de burada olmamızın nedeni ilk defa insanoğlunu, aşkın bir nedeni olarak anlayalım diyedir," der. bu, insanı mucizevi yapmaz mı? filmde chris, ateşli hastalık sonrasında arkadaşıyla konuşurken şöyle sayıklar "biz hayatı anlamlandırmak için sorguluyoruz. henüz basit insani doğruları korumak için gizeme ihtiyaç duyuyoruz. mutluluğun, ölümün... aşkın gizemi. bunu düşünmek ecelini bilmek gibi bir şey. ancak zamanını bilmek bizi ölümsüz yapmaz." diyorum ki, bu başımızı iki elimizle sıkıca kavrasak, kavrasak ve o fincana baksak... doğanın anlamlı, gerekli bir parçasıymışız gibi hissetsek ve bir ağaç gibi sakin, huzurlu yaşayabilsek...

komşu, "niçin evden çıkmıyorsunuz, niçin eve kapatıyorsunuz kendinizi, gelin," dedi. "hiç sıkılmıyorum ki kendimden," dedim." gelirim. ama şimdi gideyim. çocuk evde, beni merak eder."



çok emin değilim ama filmde kullanılan müzik bu olmalı.

1 yorum:

miso dedi ki...

Pericim

Tatildeyiz şu anda, Adrasan'da. Çok güzel bir yer ve gerçekten tenha. Yani yine bir sürü insan var ama tahammül edilebilir sayıda. Ama gürültü? Annelerin kendi aralarındaki sohbetleri, çocuklarına seslenirkenki zerafetleri, tekneden veya civar restoranlardan gelen muhteşem hafif müzik şarkıları...

Diyeceğim şu ki, Bach çok iyi geldi bana. Ilgaz da dibimdeydi, o da çok beğendi. Teşekkür ederiz sana pericim

marruu