Cumartesi, Şubat 18

kedili şiir. sadece tina için

radyatörün üstünde yatan ve bakışıp durduğumuz tina'ya, 'aa, bugün kediler günüymüş!' dedim. kuru mama perhizi nedeniyle yeşil gözleri küskünlükle daha da koygunlaşan tina çenesini şöyle bir kaldırdı. tüm akşam boyunca nasıl bir sohbet konusu bulsam da onunla aramızı düzeltsem, diye kara kara düşünüyordum. ona muhteşem kedi macavity'yi okurken, düşünceli başını, gücü ayarsız patilerine dayayıp güzelce dinledi. kutlu olsun tina'cığım günün!















esrarlı kedi macavity
nam-ı diğer 'saklı pençe', macavity esrarlı bir kedidir:
yasaya meydan okuyan suçludur; en hünerlisidir.
scotland yard’ın aldatılışı, uçan ekip’in umutsuzluğudur:
çünkü ne vakit ulaşsalar suç mahalline – macavity orada yoktur!

macavity, macavity, kimse değil macavity gibi,
çiğner bütün insan yasalarını, çiğner yerçekimini.
havada yükselme gücüne şaşar bir hint fakiri,
ve ne vakit ulaşılsa suç mahalline – yoktur orada macavity!
havaya bakabilirsin, arayabilirsin onu bodrumda,
ama tekrar tekrar söylüyorum sana, macavity yoktur orada!

kumral bir kedidir macavity, çok uzun ve sıskadır;
görsen tanırsın, çünkü gözleri içe basıktır.
derin çizgilidir alnı düşüncelerden, kafası kötülüğe yargılıdır;
ihmalden dolayı tozludur ceketi, bıyıkları taranmamıştır.
sallar durur kafasını bir yandan öbürüne, yılansı hareketlerle;
ve büsbütün uyanıktır hep, yarı uyur olduğunu düşündüğünde.

macavity, macavity, macavity gibi değil kimse,
ahlâk bozuculuğun ucubesidir, bir zebanidir kedi biçiminde.
yan sokaklardan birinde rastlayabilirsin ona, rastlayabilirsin meydanda
ama ne vakit bir suçun farkına varılırsa, macavity yoktur orada!

dıştan bakıldığında saygıdeğerdir. (iskambil oynarken hile yaparmış).
ve ayak izleri scotland yard’ın hiçbir dosyasında bulunmazmış.
ve ne vakit kiler yağmalansa, yahut mücevher kasası soyulsa,
yahut sırra kadem bassa süt, yahut başka bir pekin cinsi köpek boğulsa,
yahut seranın camı kırılsa, ve sarmaşıklığın onarımı bozulsa,
muhakkak, o şeyin bir şaşkınlığı vardır! macavity yoktur orada!

ve dışişleri bakanlığı bir antlaşmanın hatalı olduğunu anladığında,
yahut donanma bakanlığı bazı planları ve çizimleri kaybettiğinde,laf aramızda,
belki bulunur bir kağıt parçası merdivende yahut salonda
ama faydasızdır bunu araştırmak – macavity yoktur orada!
ve şöyle der gizli servis, kayıp açığa çıktığında:
“macavity’nin işidir bu mutlak! ” – ama o şimdi bir mil uzakta.
bulacağından emin olabilirsin onu dinlenirken yahut pençelerini yalarken,
yahut uzun ve karmaşık bölme toplama işlemleriyle uğraşırken.

macavity, macavity, kimse değil macavity gibi,
asla böyle hilekâr ve kaygan bir kedi görülmedi.
hep vardır onun bir şahidi, yahut bir veya iki yedeği:
ve ne vakit vuku bulursa bulsun fiil – MACAVİTY ORADA DEĞİLDİ!
ve kötü fiilleriyle nam salmış bütün kediler aslında
(mesela mungojerrie, griddlebone mesela)
onların bütün çalışmalarını denetleyen suçun napolyon’u
o kedinin sadece ve sadece taşeronu.

t.s. eliot
çev. ismail haydar aksoy

44 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Gecikmeli de olsa Tina'nın Kediler Günü kutlu olsun.
Bir kedi olasım ve sahibimden şiirler dinleyesim geldi bu sevgi karşısında, sahibimin Peri olmasını tercih ederdim tabii ki, her sahip şiir okumaz elbet:)
Bir de son olarak headerdeki fotoğrafa bayıldım...

neo dedi ki...

Ben de bademe tavuk gogus eti haslayayayim da da sevinsin dedim dun, a baktim kediler gunuymus! Isabet oldu. Arada yapiyorum, mamadan sıkılıyor gibi geliyor. Siir de iyi fikirmis
:) tinaya selamlar.

guguk kuşu dedi ki...

sevgili tinacık seni patilerinden öpüyorum.

endiseliperi dedi ki...

günaydın, leylak dalı:) pırıl pırıl güneşli bir gün. dün yağan kardan sonra ne hoş... dışarı da çıkacağım birazdan. çok iyi oldu bu güneş. arçil'i gönderdikten sonra okuyordum, uyuyakalmışım. ne karışık, kalabalık, zor bir rüya gördüm. gözümü açıp, güneşi, güneşte uzanmış tina'yı, sessiz evi algılayınca ne kadar mutlu oldum şimdi. insanın rüyasında bile kalabalığa dayanamaması ne tuhaf. resmen kabus:)

sevgililer gününe bu kadar ilgisiz olup, kediler gününde apar topar yazı girmeye çalışmanın nedeni elbette tina:) dün bi de agatha christie'den uyarlanmış poirot'lu bir film izliyordum. orada kedili, çatlak bir kadın vardı. dünyaya kedilerin bakış açısıyla bakıyor, tanıklıklarında, olayları değerlendirişinde kedilerini eksik etmiyordu cümlelerinden. çok sevimliydi. insanlardan kaçıp, kedilerden bir alem yaratmak pek sağlıklı olmasa da, size diyeyim filmdeki en dürüst, en ruh sağlığı yerinde insan, kedili kadındı:) kucağımızdan eksik olmasınlar.

eskiden kedisi olan kız arkadaşlarımız, kedilerinden bahsetmeye başladıklarında gözlerimizi devirip, sıkıntıyla iç geçirirdik; yok pati attı, yok kuyruğunu salladı... büyük söylemişim; işte bırakın sohbeti, ona şiirler okumaya bile başladım.

teşekkürler bu anlamlı günde beni yalnız bırakmadığınız için:) headerdaki fotoğrafı kaldıracaktım artık, epey oldu galiba. o halde dursun:)

öpücükler, sevgiler size.

endiseliperi dedi ki...

neo'cuğum, tina şu an sefil bir şekilde güneşin karşısında, keyiften şuursuzlaşmış bir şekilde yatıyor. selamını söyledim.

ben tina'yı ciğerden, tavuktan uzaklaştırayım, kuru mama yemeye alışsın biraz dediydim ama, şimdi bir koşu markete gidip tavuk göğsü alırım belki. dışarı çıkacağım da bugün, hem yalnız kalacak hem kuru mama yiyecek, tina iyice drama çevirir olayı. akşam dönüşte karşılaşmamız hiç neşeli olmayabilir, korkuyorum:)tina şarkıdan hoşlanmıyor, ama şiiri seviyor sanırım. bazen bana radyoyu bile kapattırıryor. yüksek sesten hiç hoşlanmaz. şöyle evde bir kavga edemiyoruz arçil'le. inanmazsın ama derhal gelip saldırıyor ikimize de biraz sesimizi yükseltelim:)

sen de badem'e çok selamlarımız ilet.
sevgiler çok.

endiseliperi dedi ki...

öpücüklerini şimdi ilettim tina'ya guguk kuşum:) o da seni öpüyor. tina'nın, o minik başını iyice uzatıp dudağı koklayıp öpmek gibi bir huyu var. canım tina'cığım epey yaşlı aslında ama hala patilerini paytak paytak tutuyor, minyon da yapılı, iyice çocuk sanırsın. oyun coşkusu da hiç azalmadı. daha uzun yıllar bizimle olur umarım. yoksa ne yaparız, hiç bilemiyorum. neyse, böyle kötü şeyler düşünmeyelim, bugün harika bir gün.

öpüyorum çok seni.
sevgiler, selamlar.

guguk kuşu dedi ki...

bugün gayet menuniyetsizim:( belki senin ve tinanın öpücükleri günü kurtarır.

dgül dedi ki...

Canım Perimmm...
Bazı bazı aklımdan gelip geçiveren fikirleri açık etme günü, bugünmüş demek; diyerekten başlıyorum cümlelerime.. ;) Seni nasıl farklı; nasıl özenip de yaratılmış, bambaşka bir ruha sahip bir insan olarak görüyorsam (ki bunu farklı cümlelerle ifade ediyorum zaten ara ara, dilim döndüğünce); Tina da sanki seninle olmak için yaratılmış "çok özel ruhlu" bir kediymiş gibi geliyor bana... Bu yüzden; O'nunla konuşmaların, O'na gösterdiğin özen ve hatta O'na şiir okuman dahi, değil garipsemek; acayip mutlu ediyor beni... O sevgisiyle, dinginliğyle, verdiği huzurla seni hak ediyor; sen de bunca özeninle O'nu... Daha ne olsun ki.. Seviyorum sizi yahu... :)
Hımm, unutmadan madem; klibi beğenmene çoook sevindim.. ;) Bulabildin mi peki Sabrina filmini?
Sepet sepet sevgiler gönderdim yuvana canım; onca karda kışta, azıcık içini ısıtır ümidiyle.. ;)

endiseliperi dedi ki...

hayırdır, guguk kuşum? önemli bir sorun yoktur umarım. günlük sorunlar nedeniyle bir memnuniyetsizlik varsa, o da sıradan zaten. o duyguyu fazla şımartmadan, görmezden gelip atlatmak lazım:)ben şimdi eve girdim. ne yorucu bir gün. eve geldiğim için ne kadar ama ne kadar mutluyum. ev sarılıp öpülecek bir şey olsa saatlerce sıcak kavuşma sahensi yaşardık onunla şu an.

öpüyorum çok seni. geçip gitmiştir umarım şimdiye kadar dertler de. sevgiler, selamlar.

endiseliperi dedi ki...

ne kadar uzun yorum yazdım, uçtu gitti demet'ciğim. hay allah.
çok teşekkür ederim güzel, tatlı sözlerin için. yorgun argın eve gelince böyle şefkatli sözler duymak ne iyi geliyor, anlatamam. karşıdan geliyorum ama epey uzun bir yol ve ben uzun yoldan gelince hep pilav yemek isterim. evet, pilav ve haşlanmış tavuk. şansıma ikisi de var.

tina akşama kadar yalnız kaldığı için şimdi tepemde mızıldanıp duruyor:) ben tina ile çok konuşurum, şimdi onun derdi, ona sevgi sözleri söyleyerek bir şeyler anlatmam.

arçil bu akşam evde yok. tina ile başbaşayız. arçil olmayınca ev ne kadar sessiz.

dün akşam senin gönderdipğin klibi izledikten sonra izlebizle.net'te sabrina'nın filmini buldum. aslında iyi bir site ama, yarıda kesildi film. hani sabrina ile david dans ettiler de tenis kortuna gidip başbaşa kalmaya karar verdiler ya, orada. ben de agatha christie'den uyarlama the clocks filmini ziledim. birkaç haftadır hep agatha christie uyarlaması izliyoruz. çok beğeniyorum ben. suçluların bile bir zarafetle suç işledikleri güzel bir dünya.

ben soğutmadan yemeğimi yiyeyim. sımsıkı sarılıp öpüyürum seni demet'ciğim. kocaman sevgiler.

Adsız dedi ki...

:)))

endiseliperi dedi ki...

merhaba, ashleycim.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Daha önce hiç duymamıştım, çok hoş bir şiir...tina'nın çene altından benim için okşayın lütfen. dostlukla

endiseliperi dedi ki...

çevirisi biraz sıkıntılı görünüyor. ama bence de çok hoş bir şiir, mehmet. sanırım ünlü cats operasında da kullanılıyor bu şiir. emin değilim ama.
şimdi mutfakta yemek yapıyorum. etli biber dolması ve çikolatalı trüf yaptım. oğlumu bekliyorum. odaya geçince tina'ya selamınızı iletir, eğer müsaade ederse çene altını da okşarım. orayı yaralamış, iyileşeli de epey olmuştu ama tina hanım pek temkinli, çene altından huylanıyor o zamandan beri:)kuru mama diyeti de yalan oldu, paşa paşa, tavuk veriyorum. tina'nın kişiliğinin benden daha güçlü olduğu açık. hizmetindeyim prensesin:)

sevgiler.

Adsız dedi ki...

tina'nin gecmis kediler günü kutlu olsun!
sag taraftaki radyoyu acan fotografini cok seviyorum, tek gözü görünüyor. ne tatli bir kafa.
kediler kralligi diye bir film var,studio ghibli'den, seyrettiniz mi?
k.

endiseliperi dedi ki...

oooo! hayır!... bilmiyorum o filmi. neşe! neşe! neşe!:) araştırayım, bulup izleyeyim. miyazaki'nin eski filmlerini izleye izleye ezberledim zaten onları.

tina'cığım, az önce kustu. onunla uğraşıyorum. ortalığı temizleyip, kumunu değiştirip, yemek ve suyunu tazeledim. şimdi güneşte yatıyor ama huzursuz, bağırıyor biraz. yanına gideyim. çok teşekkürler, derhal iletiyorum selamını. onu güzle bulduğun için d eteşekkürler. tina hanım pek düşkün güzelliğine, bunu duyduğuna çok sevinir. belki o sevinçle tırnaklarını kesmeme de izin verir.

öpüyorum çok seni k'cığım.
kocaman sevgiler.

Adsız dedi ki...

gecmis olsun tinaya. umarim önemli birsey degildir.

filmi ben fransizcasindan seyrettigim icin kediler kralligi dedim ama, ingilizce ismi the cat returns, japoncasi da neko no ongaeshi imis. bir miyazaki filmi degil ama özellikle kedi sevenler icin cok hos bir film. isim karisikligi oldugu icin, belki de seyretmissindir diye düsündüm, ama eger seyretmediysen, cok kiskandim. ben on kez seyretmis olabilirim.

sevgiler,
k.

endiseliperi dedi ki...

teşekkürler. şimdi sepetinde güzlece uyuyor. iyileşti:)

yoo, izlememişim bu filmi. şuradan buldum. yabancı bir site. ingilizce altyazılı.
http://www.veoh.com/watch/v324110ASNKdHxP

brokoli salatası yiyip, izleyeceğim şimdi:) teşekkür ederim çok. ben de çok mutluyum şu an:)

öpücükler, sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

film şimdi bitti. biraz sıkıldım. evet. diğer miyazaki filmlerinden biraz farklı, çok çocuksu. ama yine de sonuna kadar izlenebilir.

tekrar teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

evet, cocuksu oldugunu unutmusum dogrusu, epey zaman oldu, zaten biz de oglum kücükken seyretmistik defalarca.

sevgiler,
k.

endiseliperi dedi ki...

sevgili k'cığım,
kusura bakma geciktim. az önce eve girdim ve son hızla yemeği hazırladım. bugün arçil'in dersanesi geç bitti. benim de işim vardı, ancak bu saatte oturabildik. omega3 hapı içtiğimiz için balığı savsaklıoyordum ama kolay bir yemek d eolsun diye balık yaptım ızgarada ve patates haşladım, salata daha dıyurucu olsun diye. arçil'in gece acıkması ihtimaline karşı, mercimek çorbası da düdüklüde. çok yorgunum ama eğlenceli bir kitap okudum gelirken. okuyayım, en kısa sürede paylaşırım burada.

miyazaki nin kurgusuna pek benzemiyor film. biraz zorlama. kedi sevenler aslında kedileri öyle de algılamazlar, algılamak istemezler hiç. ama dünyanın çizgi hali her zaman büyüler beni. o nedenle yine de izlerken bir zevk vardı bunda.

öpüyorum çok seni ve allahım oğlun mu var, bahsetmemiştin hiç, onu d aöpüyorum.

kucak dolusu sevgiler hepinize.

guguk kuşu dedi ki...

özledim ama:(

endiseliperi dedi ki...

ben de özledim. ama ne yazmalı? günler, alel usül, bir nabız ritmiyle akıp gidiyor. berberde bir kız vardı. ince, uzun, beyaz yüzlü. kemikli, çengelimsi bir burun ve kıpkırmızı rujluydu ince dudakları. ama gözleri, kocaman, bir yara gibi, kirpiklerin arasından zonklayan bir sızı ile bakıyordu. 17 yaşında ya var ya yok. bir hıçkırık gibi kız, diye düşündüm... aniden, kontrolsüzce boğazdan acıyla fışkıran bir ağlama sesi. kırmızı bir şey. aynı yaşlarda, sarışın, tombulca manikürcü kız, demek ki arkadaşı, onun çene hizasında yüzüne hiç gitmeyen düz saçlarından öndeki perçemleri alıp, itina ile tokaladı yanda. birlikte eğilip aynaya baktılar. aynada birbirlerine bakıp, gülümsediler. hıçkırık kız, kırmızı yani, doğrulup, gözlerini sıkıca kapadı. uzun, karışık, siyah kirpiklerinin arasından gözyaşları tomurcuklandı. "aramıyor..." dedi, "beni bir daha hiç aramayacak." sarışın arkadaşı, "şşşt.." dedi, "hemen bir parça pamukla akan rimeli sildi. beim işim bitmiş, yüzüme güneş kremi sürüyordum diğer aynada. bi şeyd emek istedim, ama diyecek söz bulamadım. cüzdandan bozukluk para çıkarıp, manikürcü kıza bıraktım.

msn'de bir arkadaşım, yaşaman gerek, seyrediyorsun hep, dedi. sonra havuç rendeliyordum, elim kaydı, yarım ay şeklinde bir beyaz kesik, yaşamak ne demek, diye düşündüm. hilal boyunca kızardı kesik, biri olması gereken bu olduğu için boyuyor gibi. kızı hatırladım, şimdi, o an yani, anasına tahammül edemeyeşini, filan, odasına, yatağına, gözlerinin içine kapanışını filan.

günler böyle geçiyor, guguk kuşu. nabız, sıradan bir şekilde atıyor. dikkat kesilince bedene, nefes alışına, atan nabzına filan... her şey açıklanamaz, anlatılamaz şekilde de tuhaf görünüyor bir bakıma.

buraya gelirken bir dil var kullanmam gereken, bu melankoli hem bol soru işaretli hem cevap aramıyor. susarız burda hep beraber.

bir şiir kitabı var elimde. kapağı mavi. çok güzel şiirler. karşımdaki güneş batıncaya kadar okurum onu. radyo da çalıyor. sonra güneş batar. ben sofrayı hazırlamaya başlarım ve daha hazırlarken, yüzümü bir karşılamaya uygun değiştiririm. oğlum gövdesiyle, sesiyle, haberlerle gelir. akşam başlar.

öpüyorum çok seni, kızları.
sevgiler çok.

guguk kuşu dedi ki...

ohh burdasın. ne zaman okusam cümlelerini hayatım birden fresh oluyor, oysa biraz önce içimin bunaltısı ağırlaştırmıştı yaşamımı. şimdi fatma pınar dizimde uyudu kaldı, sanırım biraz hasta, hafif ateşi var, ya da diş çıkarıyor....bu pozisyonda yazmak çok zor:) ama sen ordasın ya katlanabilirim. dur onu rahat bir yere yatırayım gelicem yine:D sakın bir yere kaybolma olur mu...

endiseliperi dedi ki...

kaybolmam. burdayım. fatma pınar, ne kadar güzel bir isim. annemin ismi, fatma. yetmiş yaşını çoktan geçti, ama hala güzelliğine meraklı, kendisine 'çok güzelsin,' denmesini bekleyen bir kadın. şimdi güzel değil, ama güzellik heyecanı hala al al yüzünde dolaşıyor hala. heyecanlı. beni kendine benzetiyor, omuzlarımı tutuyor, böyle hem dik hem yuvarlak olması... ona göre bir fark bu. yaşlandıkça çocuk, aklı yerinde değil... omuzlarımı seviyor. bu iyi bir şey ona göre. ben aynaya baktıkça ondan uzakta, omuzlarımı, onun sevişi gibi seviyorum... güzel olmalı... annem böylesine meraklıysa. annem çok, çok cahil, anadolulu bir kadın. köyünün en güzeli, bu önemli onun için. ben, kibar, eğitimli sesimle, saçını tararken, "anneciğim," derim ona, "saçın kendiliğinden kıvrılıyor, çok hoş. başımdaki saç bantını sana takayım, bak ne güzel oldun... çok güzelsin." o, anacığım anlar, o anneciğimi. öyle duyar. önüne diz çöküp demek isterim ki, "anneciğim, güzel olmasaydım da beni sevsene? sen eğer beni ben olarak sevmezsen, daha çok karışırım. kim sevse, ne kadar çok sevse beni, bir eksiklik... yoruldum. sen sevmezsen beni, bu bitmeyecek. öleceksin ve ben hep eksik, kalakalacağım. öyle, bir karışık düğüm gibi ölemem ardından. bana bir cevap ver. bana beni tarif eden bir şey söyle; bir işaret, bir iç çekiş, ne olursa...senin kızın olarak ölebilirim o zaman. ama bu omuzlar, nedir yani..." onun dikkati dağılır, babama seslenir, "nerdesin!?" babam çubuk pijamasıyla gelir. gülümseyerek annemim başını okşar. annem aşkla bakar babama. beni unutur, hiçbir şeyi görmez olur. onlar çocuk-aşık, birbiriyle dost, aynı köyün çocukları. ben, tuhaf bir dille konuşan bir yabancı.

annemin, aklı başındayken anlattığı hikayede pınar başına gelirdi bir aşık. saz çalar ve gönülsüz evlenmek zorunda kalan geline, türküyle, asıl sevdiğinin ormanda onu beklediğini haber verirdi türküyle. kız, bir yerlere kaçmasın diye beline bağlanmış ipi, çözer; ormana, sevdiğine koşardı. kaçarlardı.

fatma pınar, ne güzel bir isim. annem gibi. annem, hafısasız, ama "o, nerde?" diye sorarmış ablama. ben onun hafizasız aklının ağrısıyım, derdi hiç bitmeyen çocuğu. hiç bahsetmem ona dertlerimden. ama o huzursuz, beni hatırlar, derinden bir yerden.


bu havalardayım işte, guguk kuşu. bir sancılı haldeyim. bütün bu sancıyı zapturapt altına alacak, bir fikir, güm, diye gelir, her şey sakinleşir ve ben yola devam ederim. her zaman ettim. ama yine, her zamanki gibi oyalanıyorum burada. burası benim uğrak yerim. buraya, anneme uğramadan kılımı kıpırdatmam ben. çünkü, insan çok tuhaftır. her fikir için belirli uğrak yerleri vardır, oralardan geçer. insan ölmeden önce en önemli şeyi hatırlamak zorundadır. kendinde olanı bulmak zorundadır.

guguk kuşu dedi ki...

fatma ismimi aklına anneni getiren? beni doğuranın adı da büyütenin adı da fatma:)
anne......benim zor konum hatta ki adını dillendirmeyecek kadar:(
annesiz büyüyen bir ve çocuk hep çocuk kalır, yüreği büzüşür, açmadan kuruyan bir gonca gibi. hep sevilme takıntısı ile yaşar ve bu da onun hayatının ikinci kabusu haline gelir.hep gökyüzüne hasret ama kanatları kopmuş bir kuş gibi, süzülerek uçan diğerlerini seyreder. belki bu yüzden 3 tane doğurdum, daha çok anne olursam kendimdeki bu anne eksikliği kaybolur gider diye. kayboldu mu? elbette hayır, benimle birlikte öbür diyara gidecek.

guguk kuşu dedi ki...

ağlattın beni:) dur sakın üzülme öyle yasla ağlamak değil bu. öyle güzel bir masalki anlattıkların, yüreğimdeki gizli olana dokundu. sevgiyle ağladım. ve... buldum dedim benim yüreğimdekini bana benden daha güzel anlatabilecek olanı hem de beni hiç görmeden. her cümlene bir kitap yazabilirmişim gibi hissettim ama nerdeee bende o beceri ki zaten yazsam cümleler yüreğimdekine tarif olmaz.

guguk kuşu dedi ki...

çok severim blackmore's night ı:
http://soundfall.tumblr.com/post/18081599010

guguk kuşu dedi ki...

annemi nerdeyse hiç tanımadım ufak tefek anılarım var ki şimdilerde onların da sadece kendi süslediğim hayallerden ibaret olabileceği şüphesindeyim de kondurmuyorum varsın gerçek sanayım, ki hayaller daha güzel değil mi zaten hayallerden ama adının fatma olduğunu biliyorum. canım babaannem büyüttü beni onun adı da fatma ve alzehimerden kaybettim onu da...belki çok uzun zamandır ağlamaya ihtiyacım var. çok uzun zamandır ağlayamıyorum sanki büyücü aldı onu elimden aslında ben verdim al bunu benden yüreğim çok acıyor dedim ama yanılmışım şimdi ağlamadığımda ağlayamadığımda daha çok acıyor yüreğim...krem sürmeden açık yaranın üstünde zımpara gezdirir gibi:D kendimi korumaya aldığımı sanırken kaybettiklerime yanıyorum şimdi.

endiseliperi dedi ki...

canım guguk kuşu, şimdi senin gerçek acına karşı benim sanki kurgusal acılığımı koymuşum gibi olmuş. ne desem? insanın annesi babası, hep büyük mesele. bir ana sorunun konusu hep. inana bana. annen yaşasaydı da... sana diyeyim, o gökyüzünde uçan çok az kuş var. aslında belki, çok soğuk bulabilirsin belki beni, anne baba bizzat gökyüzünde uçmana engeldir.

"şu, şöyle olsaydı, nasıl olurdu?" cümlesinin harcıdır kendime acıma duygusu. hiç işe yaramaz. o kurguyu çok denedim, ordan biliyorum, işe yaramaz. olan, olması gerektiği gibi olşmuştur, bunda bir hikmet vardır, şeklinde düşünüp, yola devam etmek gerekir. çocuklar doğurup, onların diş çıkarma sancısıyla uykusuz kalmak gerekir. gecenin o vaktinin tek derdinin bu olmasında anlatılamaz bir umut, anlaşılır ve çözülebilir sıkıntıdan mütevellit bir sevinç vardır, inan bana.

şimdi daha iyiyim. yukardaki sıkıntılı yazılar nedeniyle azıcık da mahcubum. dertleşmiş olmuş, canım guguk kuşum. bundan utanmak olmaz, diyelim.

öpüyorum çok seni.

guguk kuşu dedi ki...

haklısın tam da olması gerekenler oluyor bizler için ama bazen bunu hazmetmekte zorlanıyoruz işte. haklısın gökyüzünde uçan kuş sayısı baya az ve o uçan güruhun içindekilerin hepsi de refah içinde yaşamış değil belki de. belki de kanatsız doğduk ve kanatlarımızı kendimiz oluşturacağız ya da aslında yerde yürümenin bize daha uygun olduğunu farkedeceğiz:D
bence de iyi oldu bu benim kolay konuşabildiğim yazabildiğim bir konu değil aslında. farkındayım ki insan yüreğini derinden yaralayan şeyleri konuşmak istemiyor en azından ben öyleyim. kim bilir senin de bahsetmediğin ya da başkalarının neler neler var.

endiseliperi dedi ki...

canım benim, şimdi blackmore's night'ı dinliyorum. çok güzel. hangi tınının seni ürperttiğini, dalgınlaşmana neden olduğun u anlıyorum.

guguk kuşu, can bonomo'nun şarkısını dineldim az önce. evet. örovizyona gidecek şarlısını. ben beğendim. bizi güzelce temsil eder bana kalırsa. pass, bana ondan haber verdiğinden beri de severdim zaten. isabet olmuş. inşallah bu şarkıyla birinci oluruz. olmazsak, canımız sağolsun, suç can'da olmaz, ona puan vermeyenlerde olur.

biz şimdi yüreğimizdeki sıkıntıyı, karanlığı, bu meseleye tahvil edelim. can bonomo şarkısı bizim meselemiz olsun. çünkü çok tuhaf guguk kuşu, ben evde yalnız oturuyorum ya mesela, bir meseleyi sanki günümüz teknolojisine uygun bir edimle, elimi uzatıp, önümdeki uzaya getiriyorum. ben seçiyorum o sorunu. sonra o mesele ile uğraşıyorum. demek ki, dedikleri gibi, neyi düşünürsen o oluyor hayatta, neyi mesele edersen, meselen o, anlatabiliyor muyum?

seç beğen, geniş gün içinde, kürt meselesi n'olacak? ermeni meselesinde devletimiz ne kadar üçkağıtçı, tere faydalı, salataya gizlice bir avuç tere kıysam oğlum farkeder mi, geleceğimiz ne olacak? dıaşrı çıkarken tişört üstüne o gri süveteri giysem sadece, üşür müyüm? ölmekten korkmamak bir depresyon işareti mi? sigarayı bırakmayı denesem mi? komşu neden selam verirken sanki soğuk davrandı? arkadaşımı arasam, ona gitsem, sabaha kadar içip, konuşsam mı? bu bir gece onu daha altı ay aramamamı bağışlatır belki? sohbetin tonunu bana acıma geliştireceği şeklinde ayarlarsam belki bu altı ay rahat rahat yeter bana. bahar geliyor, selülitlerimden kurtulmak için koşuya çıkmayı programlasam mı?


gördün mü? ne anne kaldı, ne baba. zihnin hazin bir hazine. ordan neyi seçersen meselen o. hepimiz annesi babası nedeniyle sorunlu insanlarız. babasına benzediği için seçtiği erkekle, bizzat babasına benzediği için annesi gibi mutsuz olan kız... o da aramızda. herkes dertli. hayat sürüyor.ve biz neyi, nasıl istersek öyle sürüyor.

can bonomo'yu destekleyelim, derim ben.

öpüyorum çok seni.

guguk kuşu dedi ki...

dur bi dinleyeyim bakayım.
bu arada uzun zamandır bir kitabı bitirmenin keyfini yaşamamıştım, herman hesse in masallar kitabını bitirdim, 2. ye döndüm, yiyerek okumaya çalışıyorum (ben de ders çalışacak göz var mı ki) çok beğendim pericim çok ben bir haftadır aklımda hep şu cümle var hermann hesse in ve albert einsteinin kitapları okunacak (yenecek) haa bir de michael endeninkiler

guguk kuşu dedi ki...

öncelikle neyazık ki şarkıyı beğenmediğimi belirteyim ama tabiki yine de destekleyeceğim:D
az önce sabahlık çok güzel müzikleri ekledi sayfasına, güneşli yaz günlerini anımsattı bana dinle istersen.

endiseliperi dedi ki...

aaa, öyle mi! ben o çocuk ne yapsa beğeniyorum, neden bilmem. şarkıyı çok sevdim ben, hele ilk girişi çok hoş. bir daha dinleyeyim ben.

şu an sabahlık'ı dinliyorum:) biraz sabah için baharatlı bir ses ama, olsun. güzel.

arçil okula gitmedi. bugün güneşli bir gün. büyük kahvaltı hazırladım. tina ya da ciğer haşladım. herkesin keyfi yerinde. ben güç toplamaya çalışıyorum. ya bir şey yazacağım ya da evi temizleyeceğim.

öpüyorum çok, çok.

sevgiler.

guguk kuşu dedi ki...

ANLAŞILAN EVİ TEMİZLEDİN:d

endiseliperi dedi ki...

yok:)
dışarı çıktım yine. ama fazla oksijen beni nerdeyse hasta ediyor:p ince d egiyinmişim, akşamüstü epey soğudu hava. bir arkadaşla buluşup, dolaştık, sohbet ettik. ama çok yorgun geldim eve. arçil de dolaptan bir kase çorba alıp mikrodalgada ısıtamamış, beni beklemiş. içimden kızdım biraz. insanın gücü olmayınca her şeyin ondan beklenmesi çok haksızlık geliyor bazen.

şimdi yemeği hazırladım da sofradayız. bir tane dandik dizi bulup, hiç düşünmeyecek hale getirmem lazım kendimi.

sevgiler, öpücükler.

guguk kuşu dedi ki...

you tuba gir, yodelice yaz ve özellikle tree of life albüm parçalarını dinle, uyuşmana gerek kalmaz enerji depolarsın belki hatta.
işte bu yüzden gücümüzün olmayabileceği anlara göre yetiştirmeliyiz çocuklarımızı ve eşlerimize o ölçüde verimli olabilmeliyiz. desem de eşim konusunda başarılı olamadım:(

endiseliperi dedi ki...

sağol guguk kuşu:) açtım, dinliyorum şimdi. enerjim bolca var. mutfaktayım. yarın bir toplantı var. tuzlu ve tatlı kurabiyeler yapıyorum oraya da götürürüm.

öpüyorum çok seni.

Adsız dedi ki...

Çok hoş bi havası var bu bloğun,ne zaman kalsam takılıyorum arkadaş :D Minnoşun da geçmiş kediler gününü kutlarım .

endiseliperi dedi ki...

merhaba red riding. teşekkür ederim. ben unutmuşum sizi. özür dilerim.

sevgiler.

ökçe dedi ki...

Peri ve Arçil ile yasadigin surece, senede birgun degil, 365 gun senin gunun zaten Tina cigim, var mi bundan otesi;)

GUZEL BURNUNDAN OPERIM..

endiseliperi dedi ki...

ah, yüksekökçe, çok ama çok şımarık bir arkadaş, tina. bu aralar nispeten az görüşüyoruz ya, bana küskün. evde olduğum zamanlarda dayarım saat oynamak hiç yetmiyor ona. az önce karnını okşayayım, dedim, önce elime, sonra yüzüme küçümseme ile bakıp başını çevirdi. ahh... halimi görüyorsun.
:)

sevgiler.

Adsız dedi ki...

Tina'ya özel selamlar :)
Eliot seven birine rastlamak güzel oldu.