Salı, Mayıs 22


AN’LAR

ARES’İN AKLANIŞI

dışarısı buz gibiydi. sıcak dergi binasına girdiğimde yetiştirilmesi gereken yazılar yazılmış, istanbul’a gönderilmiş, çaylara kanyak konulmuş, içinde ünlü isimlerin geçtiği, ima dolu bol kahkahalı bir sohbet ortalanmıştı. tüm önerilerim reddedilip, reha’nın daha sonra dediği gibi, sadece hummalı bir çalışma dönemine denk geldiğimden gönlümü alacak sözler de edilmediği için özgüvenim sıfırdı. benden gazeteci filan olmazdı. başarısız olup, ikinci yıl tekrar aldığım dersin kitabıyla nasıl ilişki kuruyorsam gazetecilik/dergiciliğe de o duyguyla bir şans daha tanımaya karar vermiştim. yani, hiçbir şey bilmiyordum ve bilmediğimi bildiğim bir noktaya kadar yol almıştım. şahane!

herkes mutluydu dergide, rahatlamışlardı işler bittiği için, beni görünce abartılı, ama ürkütecek kadar da abartılı olmayan bir neşeyle karşıladılar. çay söylediler. reha, “kanyak ister misin içine”, dedi. “olur”, dedim, istemediğim halde. tadı berbattı. bir sessizlik oldu, dedi ki reha, “bak, aydın menderes için bir yazı yazdım bu haftanın dergisine, bir oku bakalım, nasıl bulacaksın”.

vişne çürüğü paltomu, yeşil şapkamı bu sefer vestiyere astım. tam karşıdaki masaya geçip okumaya başladım. reha’nın dergi yazıları öyle güzeldir ki. söyleşi yaptığı insanlar için hep iyi şeyler yazmak isterdi. herkesi taa derinden tanıyacak, farkını bilecek ve bu farkı da coşkuyla anlatacak bir yeteneği vardı. kadınlar bu yüzden bayılırlardı ona. kapılıp giderlerdi. reha, rakı içmenin adabını anlatan bir yazarla söyleşi yapmış ve sadece onun hakkında berbat şeyler yazmıştı. adamcağız, cici cici şeyler öneriyordu rakı için; evcil, sosyal, kararında önerilerdi bunlar. reha’nın tepesi atmıştı, rakı öyle değil böyle içilir, diye döşenmişti. ben rakıdan hoşlanmam, hiçbir içki adabına da inanmam gerçi ama yazı nefisti.

aydın menderes yazısı da iyiydi gerçekten. boğa burcundan olduğunu yazmıştı. biraz konuşmuş olmak için biraz da eh artık tanıyorsunuz beni, meraktan, sizin burcunuz, nedir?” diye sordum. reha, “söylediğim anda burun kıvıracaksınız, kötü bir burç diyeceksiniz ama inanın değil. koç burcu kadar hakkı yenmiş, yanlış anlaşılmış bir burç yoktur. şiddeti, kavgayı, gürültüyü bu kadar sevmeyip, üstüne bu sıfatlar bulaşmuş başka hiç bir burç yoktur. berbat bir burç değil işte koç sanıldığı gibi” diyip sustu. yüzünde hala edeceği ama bulamadığı sözcüklerin anlamları dolaşıyordu, gözleri de dalmıştı biraz. belki azıcık da sarhoş olmuştu şu kanyaklı çaylar yüzünden, bilmiyorum. döndü bana “ sizin burcunuz nedir?” diye sordu. “koç” dedim sadece. “aaa… “öylece bakakaldı, sonra kahkahayı bastı. biraz bocalayıp, “koç çok iyi bir burçtur” dedi. “biliyorum” dedim.

hep sözünü ettiğim, ama bir yerden bulup da buraya koyamadığım hayatımda yazdığım tek şiiri onunla evlenip, boşandıktan sonra, onu anladığımı ve affetmeye çalıştığımı bilsin diye yazmıştım. hep küçümsenen burç muhabbetini yapan, bununla yetinmeyip yazdığı o güzel yazıların içine de koymayı yanlış bulmayan tanıdığım ilk kişiydi reha. ben de aslında bu yüzden biraz şaşkındım.

34 yorum:

neo dedi ki...

peri, bayılıyorum senin şu an'larına. yine döktürmüşsün :)

bir gün, en eski sevgilime (hani şu smoke filmine gittiğimiz) burçlar konusunu açmış -genç ve şuursuz bir aşık olarak saçmalama hakkımı sonuna kadar kullanıyordum o zamanlar:)- ve bir hayli kafasını ütülemiştim, o da bana terazi burcu oldugundan, özelliklerinden ve bir kitaptan söz etmiş, daha sonra da o kitabı hediye etmişti: terazinin hüznü ve diğer burçlar. (bu kitabı ayrıca yazayım bir gün, burçlara entelektüel bir bakışla yazılmış matrak bir kitap) ben de onun burç muhabbetini küçümsemeyişine şaşırmış, tabii ki de etkilenmiştim.

şimdiye kadar koç burcu arkadaşım olmadı benim, bir bakayım şu kitaptan nasılmış koçlar?

Adsız dedi ki...

Daha once de soylemistim... Koc, ah bu koc yok mu bu koc. Herseyin sorumlusu o aslinda benim hic sucum yok. Hic olmadi da.

"şiddeti, kavgayı, gürültüyü bu kadar sevmeyip, üstüne bu sıfatlar bulaşmuş başka hiç bir burç yoktur. "

Bu kadar mi dogru soylenir. Burclara nasil inanilmaz bu kadar dogru iken... Ah bir sigara olsa da icsek simdi. Neyse ben noktami koyayim sonra da yatayim.

Bobby ve Emine nin annesi.

Peri Hanim - evet aralarinda 18 ay var. Iyi oldu ama canim cikiyordu ilk zamanlarda ozellikle de yakin da aile es dost olmayinca zor. Ama simdi gun gectikce daha bir kolaylasiyor sanki.

Adsız dedi ki...

neolitik hanım,
o kitapların dediği şeye benziyorum biraz. ancak, yazıda demek istediğim şey bir mitoloji kitabında, ares maddesinde yazıyor. ben ares'i çok sevreim. o şiiri daha da ileri götürüp, ares'in babasıyla, annesiyle, çok sevdiği sevgilisi afrodit'le, hep rakip gösterilen artemis'le ilişkisini bölüm bölüm yazayım istemiştim. çok da heyecanlıydım bu iş için. o sırada hem bir reklam ajansında çalışıyor, hem bir gazeteye ve birkaç dergiye yazı gönderiyor, hem arçil'le tek başımıza bir evde yaşamanın getirdiği yüklerle ilgileniyordum. tuhaf bir şekilde de kendime ayıracak zamanı bulabiliyordum. hayatla pek güzel başettiğimi düşündüğüm bu zaman, en mutlu olduğum zamanlardan biridir.

şiir çok acemi işi, ama niyeti ve coşkusu öyle samimi ki, insan sevmeden edemiyor.

hiç bilmiyorum ki akrep kiminle anlaşmalı? temiz temiz yine bir akreple birlikte olmalısın belki. hem huyunu suyunu biliyorsun, hem tam da senin istediğin gibi ne yapacağını öngörürsün:)

sevgiler.

Adsız dedi ki...

sevgili bobby ve emine'nin annesi,
siz beni hep kışkırtıyorsunuz şu burç meselesinde. ateşli bir koç savunucusu kesiliyorum sizinle. yazacaktım şimdi uzun uzun ama tuttum kendimi:)

ben arçil doğar doğmaz, düşünmüştüm ki, "bu ne güzel bir şey, mükemmel bir şey, ben yaptım. böyle bir şeyi yapabiliyorum. bunun gibi daha bir sürü yapabilirim!" hemen sonrasında bir sürü daha çocuk yapmak istemiştim açgözlülükle. ama hayat sizin yontulmamaış, doğrudan isteklerinizin karşılığı değildir.
siz çok iyi yapmışsınız. elbette bir süre sonra iyice kolay gelecek. okula gitmeye filan başladıklarında da ne iyi bir karar verdiğinizi daha iyi anlayacaksınız.

size çok kolay gelsin.

sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Peri,

Geçmişini anlatmana bayılıyorum.Merak da ediyorum ama bu magazinel bir merak değil.Hayatına dair anıları sanırım geçmişi çokça düşündüğünden ve çözdüğünden öyle "bilerek" anlatıyorsun ki etkilenmemek mümkün değil.

Sırf geçmişte kaldığından mesela Rehayı Boradan daha çok merak ediyorum.(Bora bana kızmasın)Soru işaretleri olmadan , yargıya varmış şekilde anlatıyorsun.

Sevgiler..:)

miso dedi ki...

Geçmişin hakkında yazdığın zaman yutarcasına okuyorum. Mekanları ve zamanı gözümde canlandırmaya çalışarak. İnsanları kendi kafamdaki ve kalbimdeki insanlarla eşleyerek. Ve doymuyorum, meraktan çatlıyorum.

Curiosity will kill this cat. Very soon.

marruu

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Periciğim,

Tabii ki, koç kötü bir burç değildir, hatta çok iyidir.
Ancak, bu kadar aniden ateşi yükselen, kafasına koyduğunu yapmak için bu kadar dümdüz ilerleyen, dik kafalı bir başka burç yoktur.
Biliyorum, çünkü bir "koç" annesiyim. Üstelik, bendeniz de yay burcunun fevriliğiyle donanmış olarak bunu söylüyorsam, anlayın artık.

Doğrusu, ben de şu anlattığınız geçmişte geçen, buna rağmen capcanlı duran hikayelerin etkisiyle, "evet, başka neler olmuştu?" diye merak etmeden duramıyorum.

Adsız dedi ki...

Bahsi geçen Reha MAĞDEN olabilir mi?
Eğer oysa başınız sağolsun.

Adsız dedi ki...

Hey gidi dünya ne küçük.. Bir dönem Cihangir Havyar sokakta oturmuş olmalısınız diye tahmin ediyorum, 1 sene kadar... Yani o genç hanımın siz olduğunu tahmin ediyorum..Belki de yanılıyorumdur, kim bilir..

Adsız dedi ki...

Yok aslinda ben de severim Koc u sadece... Ahh anlatmasi zor, uzun, simdi aksam gec gene. Yorgunum.. Aslina bakarsaniz, baska bir burc dogabilsem degistirir miydim, bilmem. Belki de Balik olsam daha huzurlu bir hayatim olurdu, soyle sakin, daha uyumlu, hirssiz, obsessive compulsive disorder olmadan, kosturmadan surekli bir seyden digerine.. :)

Evet ben de Bobby ilk dogdugunda kendimi aynen oyle hissetmistim. Nihayet onca yildan sonra onca seyden sonra bir sey, onemli bir sey yapabilmistim, yapmistim. Mukemmel bir duygu idi. SOnra 2 yasina basti e canimi okuyor su an kendisi :)

Sevgiyle kalin,

Bobby ve Emine nin annesi

cenebaz dedi ki...

Koçlar muhteşemdir. Bakınız; benim oğlum. Biraz taraflı mı oldum ne? Ama gerçekten Koçlar arkadaş olarak en iyi Kovalarla (ki bu da ben oluyorum) anlaşırmış. Biz oğlumla gerçekten çok iyi muhabbet eder, aynı abuk şeylerin peşinden gideriz. Severim koçları:)

laedrim dedi ki...

Kandırdınız beni Peri Hanım:) Başlığı okuduğumda Zeus'un hazzetmediği ile ilgili bir yazı okuyacağım diye düşündüm, sonra hooop kendimi burçlar dünyasında buldum! Yok, yok şimdi abarttım-yalnızca burçlar değil, daha pek çok şey var bu yazıda ve her zamanki gibi leziz anlatılmış:)
Ben burçlardan anlamam... Yıllar önce kendi burcumun özelliklerini okuyunca ilgilenmekten vazgeçmiştim: benim az konuşan biri olmam lazım burcuma göre...ha bir de mantıklı biri! Ben? Az konuşan? Üstüne üstlük mantıklı? (Hayır Mantık derslerinden hep A alırdım ama hayatımda mantıklı tek bir karar almadım-bunları da övünmek için falan söylüyor değilim, tam tersine...İnsan 9 yaşında arkeolog olmayı kafasına koyar, fikrini hiç değiştirmez, hep kazı alanlarını hayal eder, sonra da bir gün bir okulun resmini görüp, "Nasıl güzel manzarası var bu okulun! Ne güzel okunur orada..." deyip o üniversiteye gitmeye karar verir mi? Arkeoloji bölümü olmamasına rağmen? Verir... Pişman oldum mu? Hayır!:) Arkeoloji okumak siter miydim? Evet!... Bu yüzüm kızarmadan analatabileceğim mantıksız kararlarımdan biri...... Öf ve de pöf yine çok konuştum!)

Hani Halid gelecekti?... Ben mi yanlış anladım yoksa?

Yok, yok bir daha söyleyeceğim: çok leziz bir yazıydı...

laedrim dedi ki...

Yorumumda söylemeyi unuttum: güzel yorumunuza daha ancak bugün cevap verdim:( Özür dilerim....

Adsız dedi ki...

uykucuşeker,
geçmişi, olmuş bitmişi anlatmak elbette daha kolay. hele anlattığınız kişi ölmüşse, merhamet sözcüklerinizi ister istemez bulanır.

teşekkür ederim. gerçekten. bana yorgunluğumu unutturuyor, yazmanın anlamlı filan olduğunu hissettiriryorsunuz.

sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Oo miso, anlatacak ne çok şey var. benim hafızam pek iyi değildir ama bazen bir anın rüzgar esintisin, ışığın dalgalanışını bile hatırlıyorum. oysa geleceğe nefes aldırmak için geçmişten kurtulmalı insan çarçabuk, değil mi?

evet evet, ben yazarak kurtuluyorum.

teşekkür ederim güzel sözlerin için meraklı kedi miso.

Adsız dedi ki...

sevgili ekmekçi kız,
koç yay birlikteliği çığır açar, devir kapatır, mutluluk sonsuza dek ihtimal dahiline girer, siz ne diyorsunuz yahu. koç ve yay çok hoş bir birlikteliktir. çok eğlencelidir. çok şamatadır. çok hoştur. biraz da iyi tarafından bakarsanız göreceksiniz bu birlikteliğin hoş yanlarını. ama yay'a karışılmaz şimdi. o zaten hep yapılması gerekeni biliyor gibidir annesi, karışmayın sizde lütfen:)

teşekkür ederim beni motive eden güzel sözleriniz için.

sevgilerimle.

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

ben bir yayı kovmuştum.o zaman bileydim,aah.:(
hakikaten biz koçları,bizden başka metheden varmı diye düşündüm rahmetlinin sözlerinden sonra.:(

yemeksenligi.com da yanda anket var.benim kurabiyeme oy verirmisiniz?:)

alttan onuncu, kolay acıbadem k.diye yazıyor..)
şimdiden teşekkürler.
çok hain gördüm kendimi.:P

Adsız dedi ki...

bobby ve emine'nin annesi, balık olmak kolay mı sanıyorsunuz? her burcun ayrı bir derdi var:p gerçekten. ben koç olmaktan memnunum.

sevgiler.

Adsız dedi ki...

lacivert bulut ve sayın anonim, gerek yok bunları bu şekilde dillendirmeye.

teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

ben hanım kovaları bilemem ama erkek kovaları çok severim. hiç kova sevgilim olmadı. ama olduğu gibi sevdiğim, yürekten sevdiğim, hiç değişmese dediğim, özelliklerini, zaaflarını şefkatle kabullendiğim bir burçtur kova. onlar da beni, olduğum haliyle severler, bana duydukları sevgi, sevecendir. çok severim kovaları. insanda hep kucaklama duygusu uyandırır kardeşçe bir yandaşlık duygusu ile.

umarım kovaları ne kadar sevdiğimi anlatabilmişimdir. arçil aslan olmasaydı kova olsun isterdim. belki yay olmasını da isterdim:p

kovalar hakkındaki fikrimi açıkça ifade edebilmişsem, ne mutlu bana. sizin nasıl iyi anlaştığınızı anlayabiliyorum. ama kız kovalar hakkında gerçekten bilgim yoktur.

hoşçakalın

Adsız dedi ki...

sevgili meral hanım,

* burcunuz nedir acaba? oğlak filan mı, nedir?

* insan manzarası güzel diye seçebilmeli bir okulu. eğer kör değilse, gayet mantıklı bir seçim olurdu bu bence. bir şeyi teorik olarak edinmek, pratikte o insan olmayı sağlamıyor ki. ben bunu şaşkınlıkla ve üzüntüyle farkettim. erkekleri konuşarak tanımak mesela, boş bir çaba olur. onu gün içinde yaşarken görmek gerekir, ne yaptığını, nasıl tavır aldığını gözlemlemek, filan. mantık dersinden A almış birinin mantıklı davranmasını beklememiz gerekmez. mantıklı davranmak da ne sıkıcıdır zaten.

* ben yeni atasözleri istiyorum meral hanım, eski atasözleri çok can sıkıcı yahu.

şimdilik bu kadar:)

sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

sevgili saliha hanım, koşa koşa gidiyorum.

arkadaşlar, gördünüz siz de. saliha hanımın kurabiyesini yemedim ama bu kadar tatlı bir insanın kötü kurabiye yapacağına inanamam zaten. sizi de gidip oy vermeye davetlisiniz. hadi:))

Talisman dedi ki...

Sevgili Endişeli Peri,
Çok güzel yazıyorsunuz, özellikle üslubunuz harika.. Bu yazıdan da çok zevk aldım.
Benim burçlara inanmama gibi bir şansım yok çünkü burcum olan balık burcunun özelliklerini birebir taşıyorum. Sulugöz, pasif agresif, çabuk kırılan ama belli etmeyen, iradesiz, güzelliğe düşkün, tembel, hedonist bir burç balık, ama iyi özellikleri de bol tabii, verici, çok sevmeyi beceren- ki bu ciddi bir beceri- az biraz da eğlenceli insanlarız.. Ayh utandım.. :)
Ama dediğiniz doğru, zordur Balık burcu olmak, dengesizliği de unutmamak gerek bu arada..Bir an dünyanın en mutlu insanı olan, iki dakka sonra hangi intihar metodunu seçsem diye düşünen bir insan görürseniz, hor görmeyin, balıktır o.. :)
Neyse dünyanın etrafımda dönmediğini idrak edip susayım..:)
Sevgiler, böyle su gibi yazıları dört gözle bekliyorum.. :)

filiz dedi ki...

ne güzel anlatmışsınız sevgili peri...
yine su gibi aktık gittik satırlarınızda...
görüşmek üzere
sevgiyle...

Adsız dedi ki...

Burcumdan daha doğrusu doduğum günden ötürü ben kendimi pek bir gizemli bulurum.

23 Ekim doğumluyum çünkü.Kimi yerde akrebin ilk günü kimi yerlerde ise terazinin son günü olarak geçiyor.Burçların başlangıç ya da bitiş günlerinde doğan herkes benim kadar gizem yüklüyor mudur bu duruma:)

Peri,

Hiç sevmediğin bir şehirden;) senden farklı ama seni ilgiyle takip eden farklılıklarını da benzerliklerini de keşfetmeye çalışan,hayatını ilgiyle izleyen, yazdıklarını okumaktan heyecan duyan,şaşıran,sevinen,hüzünlenen,beğenen ve hergün sayfanı peri ne yazmış diye açan biri var.

Ve günün birinde sen burada olmasan da yazdıklarınla, hayatınla hep var olacaksın.Birileri seni okuyor olacak.

Söylesene yazıyor olmasan bu mümkün olacak mıydı? Ve bundan daha anlamlı ne olabilir?

Bunun için yazıyorum ben de.Varlığımı hissettirmek için,çok uzaklara bile sesimi duyurabilmek için, belki hiç yok olmamak için..

Sevgiler..:)

laedrim dedi ki...

Peri Hanım,
Başak burcuyum efendim....

Bir de "Ben burçlardan anlamam... Yıllar önce kendi burcumun özelliklerini okuyunca ilgilenmekten vazgeçmiştim" dedim, sakın yanlış anlamayın!!! Burçları ve onlarla ilgilenenleri küçümsemek gibi bir niyetim yoktu o sözlerde, bilmiyorum ki burçları ve onlarla ilgili çıkarımları vs vs vs'yi, eleştireyim! Eleştirmek için bilmek lazım... Dediğim gibi yıllar önce okuyayım dedim, okudum kendi burcumu, bir nokta hariç hiç bir şey uymuyordu, ben de uzak durmayı tercih ettim.
Bir de burçlarla çok ilgilenen bir arkadaşım birgün oturup benim yükselen burcumu vs vs vs'yi (bakın ne kadar ilgisizim! Neyi yaptığını bile unutup "vs" diyorum!) hesapladı. Akrep miydi, Aslan mıydı, yoksa hem Akrep hem Aslan mıydı (galiba iki ayrı burçtu söz konusu olan), yoksa bambaşka bir burç muydu hiç hatırlamıyorum, onların etkisinin asıl burcumun etkisini zayıflattığını, onun için böyle burcuma aykırı çıktığımı falan anlatmıştı uzun uzun... :)

Erkekleri konuşarak tanımaya çalışmanın beyhude çaba olacağına ben de katılıyorum...
Okuduğum üniversitenin manzarasını yüzünden verdiğim 'mantıklı' kararımı anlamanıza sevindim:)

Sevgiler...

Timur dedi ki...

rakıyı severim
ve içki içmenin kesinlikle bir adabı vardır , olmasa sokaklar bir köşede sızmış ayyaşlarla dolardı
ayrıca koçlar iyidir
bilirim :)
sevgiler

timur

Adsız dedi ki...

efendim rüya ile ne kadar amel edilebilirse burçlara bakarak eşleşme de o kadar akla yatkın.

peki sormazlar mı adama: ya gördüğünüz rüyalar aslında olacakların ön gösterimi halini almışsa...!?

o kadar rüya gördüm, hiçbirine iman etmedim, hepsinde ters köşeye yattım. her defasında en son gördüğüm topun ağlarla buluşması olur...

burçlar da böyledir biraz biraz. burcunu öğrendikten sonra ikimizde sabit gruptanmışız, ayrılmalıyız diyemiyor insan. ilişki bir gün tıkanınca ve ayrılık kapıyı çalınca, güçlü olan ayrılığı buyur eder içeri. artık bittiğini söyleme sorumluluğunu üstlenmiştir. ceketini alıp giderken, aslında terk eden gibi gözüksede ayrılık evini gaspetmiş, sığınağından atılmış ve kendine terkedilmiştir. fonda bir müzik çalar en blue'sundan. olmayacağını bile bile denemiştir (çünkü onun için hayat denemektir, deneyip ve görmek). ve olmamıştır...

rüyasında asansörde kalacağını görmüştür ve tam binerken aklına gelmiştir. biner ve kalır. çünkü olup olmayacağını görmek istemiştir. ve olmuştur...

ayrıldıktan sonra bakılır burçlara. niye o kadar birbirinizi yediğiniz orada yazıyordur. her şey tastamam, bir adınız yok! bir kez daha iman edilir bir şeylere.

en tuhafı da hoşlanılan kişinin burçlarına bakılması. eğer eşleştirme olumlu ise zaten sorun yok (eğer o ilişki de ayrılıkla biterse bu sefer yükselene yüklenilecektir) fakat aman dikkatli olun diyorsa eşleşme, kişi tam bir mazoşist gibi burun kıvırır yoruma ve yoluna devam eder. zira aşka hiçbir şey engel olamaz. zodiac bile!

ne kutlu ona ki sevdiğinin cazibesinde yok olmaya rıza gösteren bir benliğe sahip!

endiseliperi dedi ki...

sevgili uykucuşeker,
demek öyle!:))

ben ne kadar sevmem desem de, siz onu babasıyla sürtüşen bir çocuğun hezeyanları olarak okuyun. sevmiyorum diyeceğim en şiddetlisinden ama siz o sevmiyorumun içindekileri bana sorun.

teşekkür ederim. güzel sözleriniz için. bu aralar pek uzaklaştım yazmaktan filan. bunları okumak gerçekten iyi geliyor. çok sağolun.

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

meral hanım, insan başak olunca, eh haliyle burçlara inanmamayı tercih eder:) şaka şaka. ben rahmetli kızkardeşimle çok dalga geçtim başak olduğu için. ameliyatla filan bile değişmez bu, diye diye. sanırım bu sözlerimin cezasını çok çekeceğim. çünkü ben ne kusur işlediysem, aritmetik bir sırayla cezasını çekerim. bir başak tarafından bana insanlık dersi filan verilmesi icap ediyor. eh, allah utandırmasın, diyip nefesimi tutmuş bekliyorum:))

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

timur bey, elbette bilirsiniz koçları:)

rakı'yı seven insanları biliyorum. nasıl seviyorlar anlayabiliyorum.
sarhoşluğun adabı olmaz ama, onu da biliyorum.
sokaklar, içki içmenin adabı olduğunu bilen, bir köşede sızmış ayyaşlarla dolu değil mi? birazı öyle sanırım.

hoşçakalın.

endiseliperi dedi ki...

torkunç, yine korkunç güzel yazmışsınız efenim. ben rüyalara da inanırım. bir haftadır rüyamda birini görüyorum. tedirginim.

yazdıklarınız, ilişki-burç okuma zamanlaması vs hepsi çok hoş, çok da güzel yazmışsınız. ben ne yapıp etmiş, hoşlanır gibi olduğum birnin burcunu öğrenmişimdir. çünkü ben çok merak ederim, hoşlandığım insanı köşe bucak tanımak isterim. eh burcunu da öğrenirim elbette bu nedenle. uymuyorsa da birlikte olmuyorumdur e, uyuyorda ne oluyor, ayrılmadım mı onlardan? orası da doğru ama hayat da çok sıkıcı be torkunç, burçtu, seni rüyamda gördüm, nen var? ile filan biraz şenleniyor.


sevgiler.

Adsız dedi ki...

hey your blog design is very nice, neat and fresh and with updated content, make people feel peace and I always enjoy browsing your site.

- Norman

endiseliperi dedi ki...

thank you, norman.
see you.